Millî Mücadele Dönemi`nde asker firarileri sorunu
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Bu çalışma, Millî Mücadele Dönemi'nde Türk ordusunda en önemli problemlerden biri sayılan `Asker Firarileri Sorunu`nu tüm yönleriyle ele alıp problemin büyük oranda nasıl ortadan kaldırıldığını konu almaktadır.Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinden beri firar, orduda çok ciddi bir hastalık olarak kendisini hissettirmiştir. Ordudaki firar olayları, I. Dünya Savaşı'nda çok daha yoğun bir hâl almış ve sorumlu makamları, ciddi şekilde düşündürmüştür. Bıkkınlık, yorgunluk ve yenilgilerle birlikte sosyal, ekonomik ve psikolojik olumsuzlukların ağır etkisi firar problemini çok daha ileri boyutlara taşımıştır. Bu olumsuzlukların en yoğun noktaya ulaştığı bir atmosferde, 30 Ekim 1918'de Mondros Mütarekesi imzalanmıştır. Mondros Mütarekesi, her yönüyle Osmanlı ordusunu; zayıf, aciz ve hareketsiz bırakmak mantığına göre hazırlanmıştı. Nitekim bu mantık, firar olaylarına da yeni bir hız vermişti. Artık Mütareke Dönemi'nde Anadolu'da firar hastalığını daha güçlü yaşatacak tüm koşullar oluşmuştu. Dahası İtilaf Devletleri, Halifelik makamını kullanarak halkı askerlikten soğutacak her türlü propagandayı devreye sokmuşlardı. Ordudaki firar olayları, önü alınamaz noktalara ulaşmıştı. Sabit birliklerden yapılan firar olayları, kaygı vericiydi. Bundan daha kaygı verici olanı ise bir yerden başka bir yere asker sevkiyatı yapıldığı sırada, yani hareket hâlinde dahi firarların yaşanmasıydı.Ülke, işgal altındaydı ve ülkenin işgalden kurtarılması hedefleniyordu. Bunun yolu da orduyu kemiren firar sorununun ortadan kaldırılmasından geçiyordu. O sebeple Millî Mücadele Hareketi, firar sorununa eğilmiş ve 11 Eylül 1920'de Firariler Kanunu çıkarılmıştır. Söz konusu kanunu yürütmek için de Millî Mücadele'nin İstiklâl Mahkemeleri kurulmuştur. Böylece firar problemi, büyük oranda çözülmüş ve artık orduyu zafiyete düşüremeyecek noktaya gelinmişti. Bu sayede, ülkenin işgalden kurtarılmasında büyük katkı sağlanmıştı. The study aims at examining all aspects of `deserters issue` a great problem for Turkish army during National Struggle period and discusses largely how it could be eliminated.Since the last period of Ottoman state, desertion appeared to be a very serious disease in the army. It rose to significant levels and set those in charge seriously thinking. Alongside boredom, tiredness and defeats, the heavy effect of social, economic and psychological negations worsened the desertion issue much.At the peak of these negations, Armistice of Montrose was drafted with a view to rendering the Ottoman army weak, incapable and inactive in every aspect. Indeed, it led to a new increase in desertion. Now, all the conditions were in place to strongly make live the disease of desertion in Anatolia during the armistice period. Moreover, the allied powers made every single propaganda to alienate people from military service using the office of caliphate. Cases of desertion in army came to a rampant point; especially those in the fixed forces were worrisome. Worse still, soldiers were attempting to desert even at the time of transfer from one place to another.The country was under occupation, struggling to free from the occupation. The solution lied in overcoming the desertion problem eroding the country. Therefore, the National Struggle movement turned its attention to the problem; and thus, law of desertion was introduced on september 11, 1920. Independence tribunals were set up to implement the so-called law. As a result, desertion problem was largely handled. Now, the army was strong enough not to show weakness. It helped much the country safe itself from the occupation.
Collections