19. yüzyıl sonrası batı resim sanatında figür-mekân ilişkisi: Mekânın figürün alımlanmasındaki etkisi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Mekân kavramı, felsefe, bilim ve sanat tarihi boyunca birçok kişi tarafından farklı açılardan ele alınmış ve tanımlanmaya çalışılmıştır. Bu tanımlamalar, çağın bilimsel gelişmeleri, sosyo-kültürel yapısı ve inanç sistemiyle bir paralellik göstermiştir. Hangi bakış açısıyla yorumlanırsa yorumlansın mekân, bir sınır çizer ve bir yere işaret eder. Boşluğu ifade etse dahi içine aldığı cisimlere kapsayıcı, sonsuz bir alan açar. Fiziki ve düşünsel mekânlar insan zihninde şekillenir ve imgesel bir boyuta ulaşır. Dolayısıyla mekâna dair tüm bu sınırlar ya da sınırsızlık insan merkezli bir algıyla biçimlenir. Sanat alanında mekân kavramı da çağın mekânı algılama biçimi ve mekân ile insanın kurduğu ilişki üzerinden şekillenmiştir. İlk çizginin yüzey üzerine atıldığı günden bugüne temsil edilenin önceliği bu ilişkinin belirleyicisi olmuştur.İki boyutlu resim yüzeyinin kendisi bir mekân olarak kabul edildiğinde, ifade edilmek istenilenin aktarımı, iki boyutlu mekâna biçimsel ve kavramsal bir anlam katar. Figürün mekân ile kurduğu ilişki ile birlikte özne, mekânının kapsayıcı sınırları içinde kendine yer edinir. İkona döneminin iki boyutlu mekân algısı yerine Rönesans'la başlayan perspektife dayalı üç boyutlu mekân algısı, iki boyutlu resim yüzeyinde üç boyutlu bir yanılsama yaratarak, doğalcı bir yaklaşımla insanı mekân ile birlikte anlamlandırmıştır.Klasik sanatta figür-mekân ilişkisi, dönemsel bakış açılarıyla değişen ışık, renk, çizgi gibi kompozisyon öğelerine rağmen perspektife bağlı bir yapıya dayanırken, modernizm ile birlikte perspektif, resim yüzeyini sınırlayıcı bir unsur olarak görülmeye başlanmıştır. Fotoğraf makinesinin icadı, gelişen teknoloji ve sosyal yaşam sanatçıların klasik sanatın karşısında bireyci tavırlar almalarına olanak tanımıştır ve sanatçılar figür ve mekânı kendi üsluplarınca yorumlayıcı bir özgürlük alanına dönüştürmüşlerdir. Bu alan, zaman kavramını da kendi zamanından çıkartan bir ilişki içerisinde kendi döneminin sanatsal tavırlarının belirleyicisi olmuştur. Modernizm sonrası sanat ile birlikte eserlerde kavramsallığın ön plana çıkarılması, mekânı zihinsel bir boyuta ulaştırırken, çağdaş sanat mekânın ve figürün temsili yapısını yeniden sorgulamaya ve mekânı beden üzerinden, bedeni de mekân üzerinden anlamlandırmaya ve gerçekliği sorgulatmaya yönelik bir çaba içerisine girmiştir. The concept of space has been examined by many from different perspectives and tried to be defined throughout the history of philosophy, science and art. These definitions goes in parallel with their scientific development, socio-cultural structure and belief system. Regardless of point of view it reviewed by, space draws a boundary and indicates a place. Even if it expresses the void, the container opens an infinite space to the objects it contains.Physical and intellectual spaces are shaped in the human mind and reach an imaginary dimension. For this reason, all these boundaries of space or eternity are shaped by a human-centered perception. The concept of space in the field of art has also been shaped by the perception of space and the relationship between space and man. The priority of what is represented today from the day when the first line is laid on the surface has been the determinant of this relationship.When the two-dimensional picture surface itself is regarded as a space, the transfer of the desired expression adds a formal and conceptual meaning to the two-dimensional space. Along with the relationship with the figurative and space, the subject takes its place within the boundaries of its enclosure. The three-dimensional space sensation based on the perspective starting with the Renaissance, instead of the two-dimensional space sensation of the icon period, created a three-dimensional illusion on the two-dimensional picture surface and made a meaningful interpretation of the human space with a natural approach.While the relationship between figure and space in classical art relies on a perspective-dependent structure in spite of composition elements such as light, color and line changing with the periodical gaze, perspectives with modernism have begun to be seen as a limiting element of the painting surface. The invention of the photographic machine, developing technology and social life have transformed artists into individualistic attitudes in the face of classical art and transformed figure and space into an interpretive freedom in their own way. This space has been the determinant of the artistic attitudes of its period in a relationship that derives the concept of time from its own time. While bringing conceptuality to the forefront of art in post-modernism art has brought the space to a mental dimension, it has made an effort to question the structure of contemporary art space and figure again and to question the space through the body, the body through the space and to question the reality.
Collections