Sultan II. Abdülhamid`in tarikatlarla münasebetleri
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Kökleri, İslam Peygamberi Hz. Muhammed (S.A.V.) dönemine kadar ulaşan tarikatlar, Hicri II. asırdan itibaren ortaya çıkmışlardır. Bu İslami yaşam biçiminin ismi, önceleri Tasavvuf olarak ön plana çıkmış, sonrasında, Tasavvufi yaşam şeklinin farklı biçimleri olarak, tarikatlar tezahür etmiştir. Tarikat kurumu, tüm İslam Coğrafyasında, İslam Tarihi boyunca müesseseleşmiş ve gelişmiştir. Dini bir kurum olan tarikatların, sosyal hayatla kesin ilişkisinin yanı sıra, Müslüman Devletlerde, devlet yönetimleriyle, siyasetle, sanatla, hatta ekonomiyle ilgili yönleri de olmuştur.İslam kültürü içerisinde böyle bir yeri olan tarikatların, İslam'ı referans alan Osmanlı Devleti'nde de önemli bir yerinin olması tabiidir. Osman Bey önderliğinde Söğüt'te kurulan Osmanlı Devleti, kurulmadan önce, kuruluş sürecinde ve kurumsallaştığı dönemlerde sürekli olarak tasavvufi hareketlerle, tarikatlarla ve tarikat şeyhleriyle yakın münasebet içindeydi. Osmanlı Padişahlarına, tahta çıkışları esnasında yapılan Kılıç Kuşanma Törenlerinde, tarikat şeyhleri tarafından kılıç kuşatılması, Osmanlı Devleti'nde, Devlet ve Tarikat kurumlarının, ne kadar iç içe olduğunu gösterecek nitelikte bir örnektir.Osmanlı Devleti'nin başından itibaren, mühim bir yer teşkil eden tarikatlar, Sultan II. Abdülhamid'in hayatında ve ilişkilerinde de önemli bir yere sahip olmuştur. Dini yaşantısına özen gösteren, bu manada birkaç tarikata intisap eden Sultan II. Abdülhamid, tarikatlardan ve tarikat şeyhlerinden, Devlet Yönetimi konusunda da yararlanmıştır. Bağlı olduğu tarikat şeyhlerinden, birer danışman olarak istifade etmesinin yanı sıra, münasebet içerisinde olduğu tarikat şeyhlerini, Osmanlı Devleti'nin ve İslam Âleminin menfaatleri doğrultusunda değerlendirmiştir. Bu değerlendirmeler, Osmanlı Devleti içerisinde, eğitim, sanat ve diğer hayır hizmetlerinin sağlanması şeklindedir. Osmanlı Devleti'ne bağlı olan eyaletlerde ve diğer İslam ülkelerinde ise, Sultan II. Abdülhamid'in halifelik vasfının ön plana çıkarılarak, Osmanlı Devleti'ne bağlılık sağlanması şeklinde özetlenebilir. Yine Sultan II. Abdülhamid'in, İslam Birliği siyaseti kapsamında da tarikatlardan ve tarikat şeyhlerinden istifade ettiği görülmüştür. Sects that its roots reach to the period of the Prophet Hz. Muhammed have appeared after hijri 2. century. The name of this Islamic life style, once occurs as sufism (tasavvuf), then sects show up as the different types of sufismic life styles. Sect institution has institutionalized and developed in all Islamic world and the history of Islam. Sects as a religious institution have some aspects about social life, Muslim countries, governments, politics, art, and also economy.It is natural that sects having a place in Islamic culture, also having a significant place in Ottoman Empire which base Islam. The Ottoman Empire, which is founded by Osman Bey in Söğüt, has close relations with sufismic acts, sects, and sheikhs.Sects, also have an important place in the life and relationships of Sultan II. Abdülhamid. Sultan II. Abdülhamid who cares religious life and has loyalty to some sects benefited from sects and sheikhs about governance.He also benefited from sects as a consultant and considered them in the way of the history prosperity of Ottoman Empire and Islamic world. These considerations take place in education, art, and the other charity works in ottoman empire. In the states which are connected to the Ottoman Empire and in other Islamic countries, Sultan II. Abdülhamid's caliphate qualification can be summarized as a commitment to the Ottoman Empire. In addition Sultan II. Abdülhamid benefited from sects and sheikhs about the policy of Islam unity.
Collections