Varlık-insan bağlamında İbn-i Arabî ve Heidegger incelemesi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
İnsanlık her çağda, içinde bulunduğu evrene, çevresindeki olay ve olgulara dair farklı medeniyet ve kültürlere dayalı bakış açıları geliştirerek tüm var olanların ve kendisinin anlamını bulmaya çalışmıştır. Fenomenolojik, hermeneutik bir ontoloji sistemi kuran Heidegger'in düşüncesi modern dünyanın Varlık hakkında ulaştığı zirveyi temsil ederken, İbn-i Arabî'nin tasavvuf metafiziğinden ortaya çıkan Varlık ve insan anlayışı çağını aşan bir evrenselliğe sahiptir. Çelişir görünen bu iki düşünce birbirlerini tamamen dışlarlar mı? Yoksa birbirleri ile örtüşen yönleri olabilir mi? Bu ekoller modern insanın bunalımını çözecek şekilde sentezlenebilir mi? İnsanın Varlıkla kopan bağını tekrar güçlendirebilecek ontolojik bir paradigma söz konusu olabilir mi? Bu soruları cevaplamak amacıyla öncelikle farklı zeminlerde inşa edilmiş olan her iki ontolojik sistemin metodolojisi tespit edilmeye çalışıldı. Daha sonra Varlık ve insan hakkındaki temel kavramları araştırılarak bu kavramların arasındaki benzerlikler ve ayrılıklar ortaya kondu. Heidegger'in ontolojisi Varlık ve varolanlar arasında fenomenolojik bağı kurmayı başarırken Varlığı dünyaya indirgemiştir. İbn-i Arabî'nin ontolojisi ise Allah ile özdeşleştirilen Mutlak Varlık ve âlem arasındaki ilişkiyi madde dünyanın ve zamanının ötesine giderek ölüm sonrası hayata uzanan bir perspektifte açıklamıştır. Bu durumda İbn-i Arabî'nin ontolojisinden ilahi surete göre yaratılmış değerli ve sonsuz bir insan anlayışına ulaşılmakta iken, Heidegger'in ontolojisi ile de Batı felsefesinde geleneksel olarak bildik bir şeymişçesine kavramsallaştırılan Varlığın gizemi aralanmaktadır.Anahtar sözcükler: vahdet-el vücud, insan-ı kâmil, varlık, dasein, fenomenoloji, Humans have developed ways of understanding -which is shaped by distinct cultures of different civilizations- regarding events, facts and the universe that surrounds them to comprehend the meaning of beings as well as their own existence. While Heidegger's thinking that established a phenomenological and hermeneutic ontology represents the pinnacle of the knowledge on 'Being' in the West, Ibn-i Arabi's understanding of 'Being' and human based on Sufi Metaphysics retains a universality beyond its time. Is it possible to reconcile these two seemingly distinct schools? Are they mutually exclusive? To what extent do they overlap? Can a reconciliation of these philosophies provide a humble relief to the dismay humans experience as a result of their estrangement from the 'Being'? Methodologies and ontologies of the two philosophies were sctrutinised for the aim of responding to these questions. On the one hand, Heidegger finds a phenomenological tie between beings and the 'Being' and thus, his view is restricted with the world we live in. On the other hand, Ibn-i Arabi goes beyond time and material world and explains the relationship between beings and the 'Being' (as Allah) in a way to expand it to after-life. As a result while Ibn-i Arabi talks of an eternal human being valued as a reflection of the divine 'Being'; Heidegger ajars the door to 'mystery' of the 'Being', which have traditionally been conceptualised as if it is a well-known phenomena by the Western Philosophy.Keywords: vahdat-al vujud, perfect human being, being, dasein, phenomenology
Collections