Çalışan annelerin 0-2 yaş grubu çocuklarının bakım şekilleri, karşılaşılan güçlükler ve çözüm yolları (Ankara ilinde yapılan bir çalışma)
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
BÖLÜM V ÖZET - SONUÇ - ÖNERİLER Araştırmanın bundan önceki bölümlerinde çalışan anne olarak kadın, mevcut uygulamalar, annelerin çocuk bakım ve eğitimi ile ilgili beklentileri incelenmiş ve elde edilen bulgular yorumlanmıştır. Bu bölümde elde edilen sonuçlar araştırma soruları sırasına göre verilecek; araştırmada ortaya çıkan meselelerin muhtemel çözüm yolları üzerinde durulacaktır. Özet: Sanayileşme ve şehirleşmenin getirdiği yenilikler kadının hayatında değişmelere yol açmış, Sanayi inkılabıyla birlikte kadınla rın geleneksel olarak kapalı aile ekonomisi içinde eriyen ekonomik etkinlikleri ve ev dışı hizmetlerinden kitleler halinde, ücret karşı lığı çalışmaya başlamışlardır. Kadınların eskiye nazaran erken yaşlarda çocuk dünyaya getirmeme leri, çocuğu bırakacak kreş, yuva, anaokulu ve gündüz bakımevi gibi kurumların açılması ile yaşlıların evde bakılma mecburiyetinin açılan huzur evleri ile nispeten giderilmesi, aile biriminin küçülmesi kadı nın çalışma hayatına atılmasını kolaylaştırmıştır. Memleketimizde de kadınlarımızın çalışma hayatındaki etkin likleri hızlanan sanayileşme, kentleşme ve göç gibi etkenler, kamu hizmetlerinde ve sanayi kesiminde çalışan kadın sayısını arttırmıştır. Kadının birden fazla rolünün olduğu kabul edildiğinde hem toplum açısından, hem de kadın açısından bu yeni rollere uyum sağlama durumu ortaya çıkmaktadır. Kadın dışarıda çalışsa bile ilk sorumluluğu çocukları ve ailesidir. Kadın çalışma hayatı ile aile arasındaki dengeyi sağlamada kendisi ile başbaşa kalmaktadır. Kadın dışarıda işini, mesleğini sürdürürken evinde de evinin hanımı, en önemlisi çocuklarının anasıdır. Çalışan kadınlar evlerinde çocukları ile yeterince başbaşa kalamamakta ve en önemlisi e çocukla- - 81 -82 rını bakımı için uygun çözüm yolları bulamamaktadır. Oysa çocukların hiç olmazsa iki yaşma kadar sürekli ve düzenli bir ana bakımına ihtiyaçları vardır. Ev dışında çalışmanın kadının kendi ve ailesi üzerinde yarattı ğı etkilerin incelenmesinin yanısıra, annenin çalışmasının çocuk üzerindeki etkileri hususunda araştırmalar yapılmış; bu araştırmalarda annenin çalışmasının, çocuğun gelişiminde aksaklıklar yaratacağı, çocukta uyum ve davranış bozukluklarına yol açacağı, suçlu ve uyumsuz çocuk sayısını arttıracağı savunulmuştur. Tüm eğitimciler ve ruh bilimciler, çocuğun gelişiminde ilk yılların çok önemli olduğunu ve bu yıllarda annenin en etkili kişi olduğunu ' vıugulamakta bu sebeple de çocuğun ilk yıllarda annesi tarafından yetiştirilmesi konusunda birleşmektedirler. Bazı araştırmalar ise anne - çocuk ilişkisinin niteliğinin önemli olduğunu, çocuğun gelişimini, annenin çalışmasının olumsuz yönde etkilemeyeceğini savunmuşlardır. Kuşkusuz en sağlıklı yol, çocuğun eğitimi ile annenin meşgul olması, çocuk ile kurulacak sıcak sevgi ve yakın ilişki olmalıdır. Çocuğun anne ile olan ilişkisi ömrü boyunca kuracağı insan ilişkilerinin temeli olur. Anne çocuğuna karşı tutarlı ve olumlu ise, çocuk genel olarak hayatında doyum bulacağına ilişkin bir temel güven duygusu geliştirir. Toplumların en önemli ve vazgeçilmez bir bölümünü çocuklar oluşturmaktadır. Ana - babanın çalışmak zorunda oldukları bir toplumda aile çocuk terbiyecisi olma rolünü bir ölçüde kaybetmektedir. Kaldı ki bu günün karmaşık toplumlarında aile içi eğitimi çocuğa yetmez. Böyle olunca devlet okulöncesi ve okul çağındaki çocuklara sahip olmak durumundadır. Nitekim okulöncesi eğitimle ilgili olarak 1961 Anayasasının 35. maddesinde `Aile Türk toplumunun temelidir. Devlet ve diğer kamu, tüzel kişileri ailenin, ananın ve çocuğun korunması için gerekli tedbirleri alır ve teşkilat kurar,ifadesi yer almaktadır. 1982 Anaya sa 'sının 41. maddesinde de Devlet ailenin huzur ve refahı ile özellik-83 le ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulamasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilat kurar } denilmiştir. Bu hükme göre devlet çalışanlarını' ve dolayısıyla çocuk-' Tarım koruma hizmetini yüklenmiştir. 1475 sayılı iş kanununda ise gebe ve emzikli kadınların hangi dönemlerde ne gibi işlerde çalıştırılmalarının yasak olduğu ve bunla rın çalışmalarında mahsur olmayan işlere hangi şartlar ve usullere uyacakları, ne surette emzirme odaları veya çocuk bakım yurdu (kreş) kurulması gerektiği Çalışma, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlıkları tarafından birlikte düzenlenecek tüzükte gösterileceği hükmü yer almaktadır (Madde 81). Bu hükme dayalı olarak çıkarılan tüzük, emzirme odaları veya çocuk bakım yurtları (kreş) kurulmasını 6. madde `a` bendinde şöyle açıklamıştır: Bir iş yerinde yasları ve medeni halleri ne olursa olsun, 100 - 300 kadın işçi çalıştırıldığı takdirde, bunların arasında em zikli kadınların bir yaşından küçük çocuklarını emzirmeleri ve çocuk ların bırakılması ve bakılması için çalışma yerlerinden ayrı ve iş yerlerine yakın bir emzirme odasının iş veren tarafından kurulması zorunludur. Emzirme odasının iş yerine uzaklığı 250 metreyi geçmeye cektir, hükmü yer almaktadır. Kanuni düzenlemelere karşılık uygulamada iş yerlerinin bu hizmetlerden kaçındığı anlaşılmaktadır. 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununun 3. maddesine kreş hizmetleri Sağlık Sosyal Yardım Bakanlığının hizmet leri içine alınmıştır. Çalışan annelerin çalışma hayatında daha verimli olabilmeleri amacıyla 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 243 sayılı kanun hük mündeki kararname ile değişik 191. maddesi kamu kurum ve kuruluşları bünyesinde kreş ve gündüz bakımevleri açılmasını hükme bağlamıştır. Ancak kamu kesiminde çalışan ailelerin çocukları için kurum açılması yasalarla mecburi hale getirilmemiştir.84 Ülkemizde 1975 istatistiklerine göre okulöncesi dönemdeki çocuk sayısı 5 milyon 403 binken bugün 8 milyonu aşmış bulunmaktadır. Başka bir deyişle 0-6 yaş grubu çocuklar, anneleriyle birlikte toplam nüfusun % 40 na yakın bir bölümünü oluşturmaktadır. 1985 nüfus sayımına göre çalışan kadın sayısı ise 4.665.470 tir. Buna göre okulöncesi eğitim hizmeti bekleyen çocukların çokluğunu kestirmek mümkündür. Buradan hareketle araştırmada, çalışan annelerin çocuklarını yetiştirmede karşılaştıkları güçlükleri ortaya çıkararak/ daha gerçekçi değerlendirmeler yapmak; çözüme yönelik önerilerde bulunmak amaçlan mıştır. Bu amaçla değişik sosyo-ekonomik ve kültürel seviyedeki farklı işyerlerinde çalışan 74 anneye anket uygulanmıştır. Buna göre çalışan annelerin 0-2 yaş grubu çocuklarının bakım şekilleri, annelerin bu bakım şeklini tercih sebepleri, bakım şekillerinin annelere göre yeterliliği ve konu ile ilgili beklentileri tespit edilmiş, problem ortaya çıkarıldıktan sonra uygun önerilerde bulunulmuştur. Sonuç : Türkiye'de çalışan kadın nüfusu 4.665.740 dır. Yine memleketi mizde nüfus artış hızı % 2.2 gibi yüksek bir seviyede bulunmaktadır. Bu ise genel nüfusa göre eğitim hizmeti bekleyen genç bir nüfus kitle sinin büyük oranda oluşmasına sebeptir. Bu gün Türkiye'de 0-6 yaş arasında 9.5 milyon civarında çocuk varken bunların ancak binde beşi okulöncesi eğitim hizmetlerin den faydalanmaktadır. 1980 yılı Genel Nüfus Sayımı Sonuçlarına göre Ankara'da çalışan kadın sayısının 270.123, 0-6 yaş çağ nüfusunun 492.509 olduğu (Tür kiye 5. Bölge D. İ. E. Sonuçları) anlaşılmıştır. Mevcut çocukların ancak binde beşinin kurumlardan istifade ettiği düşünülürse geri kalan çocukların büyük bir oranla diğer bakım şekilleri ile yetişti rildiği anlaşılabilir.
Collections