Sovyetler Birliği`nin dağılmasından sonra Amerika Birleşik devletlerinin Orta Asya politikası
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Rusya, Çin, Hindistan ve Pakistan gibi nükleer güçlere yakınkonumuyla Orta Asya, ekonomik ve jeopolitik olarak Asya kıtasının önemli birbölgesidir. Potansiyel bir nükleer güç olan ran'ın hemen yanı başındayerleşmektedir ve petrol, doğal gaz, altın, uranyum ve diğer doğal kaynaklaraçısından oldukça zengindir. Amerika Birleşik Devletleri'nin Orta Asyabölgesine yönelik angajmanının düzeyi, 1990'lar boyunca hem siyasi hem deakademik çevrelerde yaşanan büyük tartışmalara konu olmuştur. BazılarıHazar Denizine kıyı ülkelerin enerji zenginliklerinin bölgeyi önemli kıldığınıiddia ederken, birçok enerji uzmanı, Körfez ülkeleri ve Rusya ilekarşılaştırıldığında bölgenin küresel enerji piyasasına katkısının oldukçadüşük olduğuna inanmaktadır.ABD'nin Orta Asya ülkeleriyle ilişkileri, Sovyet Sosyalist CumhuriyetleriBirliği'nin (SSCB) dağılmasıyla bölge ülkelerinin bağımsızlıklarınakavuştukları 1990'lı yılların başlarına kadar uzanmaktadır. lişkilerdeekonomik ve askeri yardımlar ve, Kazakistan örneğinde, artan ticari çıkarlarön plana çıkmasına rağmen, 1990'lı yılların başlarındaki ilişkileri, ?sınırlı? ve?tutarsız? olarak tanımlamak mümkündür. Amerika Birleşik Devletleribölgedeki güvenlik ve ekonomik çıkarlarını mümkün olduğunca darkapsamda değerlendirirken, Amerikalı siyaset yapıcılar, Orta Asyarejimlerinin güvenilirliği konusunda kararsız kalmışlar ve daha çok insanhakları sicilleri, ekonomik ve dış politikaları ile ilgilenmişlerdir. ABD,bağımsızlıktan sonraki on yıl içerisinde Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan,Tacikistan ve Türkmenistan ile farklı düzey ve yoğunlukta ilişkilerinigeliştirmesine rağmen, bölge, coğrafi konumu, karasal olarak ?kapalı? veAmerikan çıkarlarından ?uzak? oluşu nedeniyle Washington'un öncelikleriarasında yer almamıştır.ABD'nin Orta Asya'ya yönelik dış politikasının arkasındaki saikleroldukça karmaşıktır ve ciddi jeopolitik, askeri ve ekonomik boyutlara sahiptir.Sovyetler Birliği'nin dağılmasından hemen sonra ABD, stratejik konuma sahipOrta Asya ülkeleriyle ilişkilerini geliştirmeye başlamıştır. Bu stratejinin kilitunsurları arasında, bölge ülkelerinin enerji zenginliklerinden yararlanmasınısağlayacak alternatif boru hatları, bazı ülkelerin toplumsal yapılarınınçöküşünü engelleyecek insani yardımlar, çağdaş siyasal yapılarıngeliştirilmesi için sivil toplum programları, nükleer ve kitle imha silahlarınınyayılmasını önleyici ortak girişimler ve ekonomik modernizasyonu hedefleyendeğişik kalkınma yardımları yer almaktadır. 1990'ların sonlarına doğruAfganistan kaynaklı terörist grupların neden olduğu güvenlik gerilimlerikarşısında Amerikan Birleşik Devletleri, az da olsa güvenlik yardımısağlamıştır. Orta Asya ülkeleri, ABD ve müttefikleri açısından etkileri olacakciddi sorunlarla karşı karşıyadır. Ayrıca Orta Asya'nın güvenliği, dini aşırıcılık,etnik çatışma, fakirlik, işsizlik, siyasal baskı, yönetimin başarısızlığı vedünyadan yalıtılmışlık gibi temel sorunların tehditi altındadır.11 Eylül 2001 saldırılarından sonra, Amerika Birleşik Devletleri'ninOrta Asya'daki ulusal güvenlik çıkarları büyük bir değişim geçirmiştir. Dışyardımlar, askeri işbirliği programları ve enerji kaynaklarının geliştirilmesialanlarında ABD, bölgede 1992'den beri varlığını hissettirmiştir. Ancak, 11Eylül sonrasında bölgede, ABD'nin ulusal çıkarlarını ciddi ölçüde tehdit edenve doğrudan ele alınması gereken bir güvenlik boşluğunun bulunduğu açıkçaortaya çıkmıştır. Aynı zamanda, Washington, Kalıcı Özgürlük Operasyonu'nuyürütmek için bölge ülkelerinin (üsler, uçuş izinleri, lojistik destek v.s.)yardımlarına ihtiyaç duymuştur; bunun yanısıra, saldırılar, Afganistan gibikırılgan ülkelerin ve Orta Asya'daki bazı potansiyel devletlerin ABD'yi hedefalan uluslararası terörist grupların beslendiği zemine dönüşebileceğitehlikesini açığa çıkarmıştır. ABD'nin, Orta Asya'daki beş cumhuriyetleilişkilerini daha da geliştirmesinin ve uzun vadeli refah ve istikrar için gereklisiyasal ve ekonomik reform önlemlerinin alınmasına yardım etmesinin kendiulusal çıkarları açısından önemli olduğu görülmüştür.Bu bağlamda, 2001'den sonra güvenlik konuları, ABD'nin bölgeyeyönelik politikalarında öncelikli yere sahip olmuştur; ABD, yine de, OrtaAsya'da ekonomik gelişmenin hızlandırılması, insan hakları dahil siyasalilerlemenin teşvik edilmesi ve uluslararası entegrasyonun desteklenmesiyleyakından ilgilenmiştir. Bu faktörler, birbirleriyle bağlantılıdır. ABD'nin bölgepolitikası, Orta Asya'da uzun vadeli istikrarın sağlanmasının temel hedefolduğu ancak buna Orta Asya ülkelerinde köklü iç reformlargerçekleştirmeden ulaşılamayacağı anlayışına dayanmaktadır. Sonuç olarakABD, Orta Asya'daki dış politika hedeflerini, Afganistan'daki operasyonlarınısürdürmek için askeri varlığını artırmanın yanı sıra diplomasi, ikili ilişkiler vedış yardım gibi bileşenleri uygulayarak gerçekleştirmektedir. Orta Asya'yayönelik ABD güvenlik politikasının dönüşümü, Amerikan ulusal güvenlikstratejisinin kilit unsuru olacaktır. Central Asia, economically and geopolitically, is an important region ofthe Asian continent, occupying areas adjacent to several nuclear powers,such as Russia, China, India and Pakistan. It is located in proximity to Iran, apotential nuclear power, and is a major repository of oil, natural gas, gold,uranium and other natural resources. The extent to which the United Statesshould be involved in Central Asia was a topic of significant debatethroughout the 1990?s in both the policy and academic communities. Whilesome argued that the energy wealth of the Caspian littoral states made theregion critical, most energy specialists saw the region as a fairly smallcontributor to the global energy market, especially compared with the GulfStates and Russia.U.S. relations with the Central Asian states date back to the early1990?s, shortly after the collapse of the Union of Soviet Socialist Republics(USSR) made these countries independent. Although the contacts involvedeconomic and military assistance and, in the case of Kazakhstan, increasingtrade interests, the overall engagement effort of the early 1990?s can best bedescribed as ?limited? and ?inconsistent?. The United States assessed itssecurity and economic interests in the region as fairly narrow and Americanpolicymakers were uncertain of Central Asian regimes? reliability and, rather,concerned about their human rights records and economic and foreignpolicies. Although the United States had previously developed relationshipsof varying warmth and intensity with Kazakhstan, Kyrgyzstan, Tajikistan,Uzbekistan, and Turkmenistan during the decade since their independence,the region was far from a priority for Washington due to its ?landlocked? and?remote? geographic position.The motivations behind the US foreign policy towards Central Asia aremuch more complex, and involve serious geopolitical, military, and economicconsiderations. Soon after the collapse of the Soviet Union, the United Statesmoved to engage the strategically placed states of Central Asia. Keyelements in this strategy included multiple pipelines to help the countries ofthe region benefit from their energy wealth, humanitarian efforts to stave offthe collapse of some of the countries' social structure, civil society programsto develop modern political structures, cooperative efforts to obstruct theexport of nuclear arms and weapons of mass destruction, and somedevelopment aid to help economic modernization.As security tensions nurtured by terrorist groups formed in Afghanistanlate in the decade, the United States also provided a modicum of securityassistance. The challenges facing the Central Asian countries are indeeddaunting, with serious implications for the United States and its allies. CentralAsia's stability also is threatened by fundamental problems of religiousextremism, ethnic conflict, poverty, unemployment, political oppression, statefailure, and isolation from the rest of the world.After the events of September 11, 2001, the United States' nationalsecurity interests in Central Asia underwent a drastic shift. The U.S. hasbeen involved in the regionâin terms of foreign aid, military-militaryengagement programs, and energy resource developmentâsince 1992.However, after September 11, it became clear that there was a securityvacuum in the region that posed a serious threat to U.S. national interestsand had to be addressed directly. Meanwhile, Washington needed theassistance of the states of the region (through bases, overflight rights, logisticsupport, etc.) to prosecute Operation Enduring Freedom; even more critically,the attacks exposed the danger that fragile countries like Afghanistan andpotentially some of the states of Central Asia could become the breedingground for international terrorist groups aimed at the United States. It wascritical to the national interests of the United States that it greatly enhancesits relations with the five Central Asian countries and helps them find ways totake the political and economic reform measures necessary for long-termprosperity and stability.Security issues have thus taken priority in U.S. policy approachestoward the region since 2001, but the U.S. is still very much concerned withaccelerating economic growth, fostering political development including thepromotion of human rights, and facilitating international integration in CentralAsia. These factors are seen as interrelated. U.S. policy in the region isbased on the understanding that achieving long-term stability in Central Asiais a primary objective, but will not be possible without significant internalreform in Central Asian republics. As a result, the United States is pursuingits policy objectives in Central Asia through a combination of diplomacy,relationship building, and foreign assistance, in addition to increasing itsmilitary presence to pursue the campaign in Afghanistan. The evolution ofU.S. security policy toward Central Asia will be a crucial component of theU.S. national security strategy.
Collections