19. yüzyıl Osmanlı taşra idaresinde Aynaroz manastırları
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Bugün Yunanistan'ın Halkidiki Yarımadası'nda bulunan ve özerk bir statüye sahip olan Athos Dağı, gerek Hristiyanlık gerekse Bizans Tarihi için mutena bir yere sahiptir. Athos Dağı, Hristiyanlığın ilk dönemlerinden itibaren bir inziva mekânı, 10. asırdan itibaren Bizans manastır hareketinin zirvesini temsil eden ve şöhreti tüm Hristiyan alemince bilinen bir manastır topluluğu, Ortodoksluğun kutsal emanetlerini muhafaza eden mukaddes bir belde, Ortodoks ruhbanlar için bir eğitim ve rehabilitasyon merkezi, dünyanın en zengin el yazması koleksiyonuna sahip bir kültür merkezi ve dünyada kadınların giremediği tek coğrafyadır.1430 yılında Osmanlı egemenliğine alındığında Aynaroz olarak isimlendirilen yarımadanın kadim imtiyazları ve yönetim usulleri ruhani idare adı altında korunmuş, ancak tesis edilen mülki idare ile de taşra teşkilatının genel yapısına yaklaştırılmaya çalışılmıştır. Böylece yarımadada Osmanlı taşrasının belki başka hiçbir yerinde emsaline rastlanamayacak çift başlı bir idare teşekkül etmiştir. Yaklaşık dört asır sorunsuz biçimde devam ettirilen bu statü, devletin merkez ve taşra teşkilatının yeni dünya düzeninin şartlarına göre yeniden düzenlenmeye çalışıldığı 19. asırda, Tanzimat bürokratlarının reform düşünceleri ile karşı karşıya gelmiştir.İncelememiz, imparatorluktaki diğer ruhban beldeleri için de bir model olarak kabul edilen Aynaroz Manastırları idaresinin, Osmanlı taşra idaresinde kendisine nasıl bir yer edindiğini konu almıştır. Bu çalışmada reformcu bürokratların âdem-i merkezi idareleri ortak hukuka ve taşra teşkilatının genel nizamına dâhil etmeye çalışırken karşılaştıkları zorlukları, bu konuda ne tür çözümler üretmeye çalıştıkları ve neticede ne derecede başarı sağladıkları incelenmiştir. Bunun yanı sıra ülkemizde yönetim boyutları ile fazlaca irdelenmeyen manastırların dâhili idareleri, manastır beldelerindeki ruhbanların bir topluluk olarak idareleri, bu idarelerin İstanbul Fener Rum Patrikhanesi'ne ve merkezi hükümete karşı konumları, manastırların muafiyetleri, manastır mülkleri ile bu mülklerin idaresi bu araştırmanın diğer yönlerini oluşturmuştur. Today Athos Mountain, which is located on the Halkidiki Peninsula of Greece and has an autonomous status, possesses a place for Christianity or a Byzantine date. Mount Athos is a secular retreat from the early days of Christianity, a monastery community that represents the peak of the Byzantine monastic movement from the 10th century onwards and is renowned throughout the Christian world, a sacred town that preserves the sacred relics of the Orthodox, an education and rehabilitation center for the Orthodox believers, a cultural center with the richest collection of manuscripts and the only geography in the world where women can not enter.When it was taken over by Ottoman rule in 1430, it was named Aynaroz, the caste concessions and administrative procedures of the peninsula was preserved under the name of spiritual administration, but it was tried to be approached to the general structure of the provincial organization with the established property management. Thus, on the peninsula a dual-headed administration formed in the Ottoman province, perhaps in no other place can be encountered This status, which has been maintained without any problems for about four centuries, has faced the reform ideas of Tanzimat bureaucrats in the 19th century, when the central and provincial organization of the state was tried to be rearranged according to the conditions of the new world order. Our research have taken up the of topic The Aynaroz Monasteries administration, which are considered as a model for the other quarters of the empire, had taken up the question of what kind of place the idresin had in the Ottoman provincial administration. This study examines the difficulties that reformist bureaucrats have been trying to incorporate decentralized administration into the general order of the provincial administration, the types of solutions they had been trying to produce, and in the end, how successful they were.Besides had, the administrations of the monasteries which are not underestimated by the administrative dimensions in our country, the administration of the clergies ın monasteries as communuty, the position of these administrations against the Fener Greek Patriarchate and the central court, the monastery properties, the exemption of the monasteries and the administration of these properties constitute the other aspects of this research.
Collections