XX. yüzyıl sonrası mimari heykel ilişkisi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Heykel ve mimari sanatı, farklı dönemlerde ve farklı biçimlerle ve dillerde birbiriyle ilişki içerisinde olmuşlardır. Çoğu sanat bilimci mimari heykel ilişkisinin başlangıç noktasını, Rönesans dönemi olarak ifade etselerde, aslında bu ilişki İngiltere'nin Salzberi bölgesinde var olan `Stonehenge` eserlerinde olduğu gibi, ilk çağlara kadar geri gider.Bu iki farklı disiplin alanının ilişkisini, daha iyi analiz yapmak için, her iki farklı disiplinlerdeki sanat alanlarını tanımak, büyük bir önem arz etmektedir. Geleneksel olarak heykel sanatı, mekânla çevrelenen üç boyutlu nesneler, mimari ise, mekânı çevreleyen üç boyutlu nesneler biçiminde tanımlanır. Mimari, insan yaşamını kolaylaştırmak için tasarlanmış mekândır. Yaşamın devamı için insan, barınmak ve doğa şartlarından korunmak için bir mekân ihtiyacı duyar. Kendine özgü kültürel, fonksiyonel, teknik ve farklı tasarımlarla mekânını yaratır. Mekân belirli bir amaca yönelik sınırlandırılan bir boşluktur. Mimarlık da maddesel olarak malzemelerin gerçekliğini kullanır, mekâna şekil verir ve birey için işlevsellik kazandırır. Heykeltraşlık klasik anlamda maddeye, mekâna şekil verme, onu forma sokmaktır. Heykel, sanatsal bakış açısıyla meydana getirilmiş üç boyutlu formdur. Heykel insanın barınma ya da doğa şartlarından korunma gibi bir amaca yönelik değildir. Sanatsal bir bakış açısına sahiptir ve bu bakış açısı ve en klasik tanımı ile tasarlanmış üç boyutlu formdur. Mimari ve heykel ilişkisi, Modern Dönem öncesi ve Modern Dönem sonrası, farkli bi dillerde kendisin gösterir. Modern Dönem'den önce daha çok heykel mimari mekanını ve mimari heykelin imgesel gücünü kullanmış, ancak Modern Dönem sonrası, heykel artık kavram olarak, `Mekân` inşa etmeyi başarmış ve mimari heykelin imgesel ve plastik dilini kullanarak, kendini büyük bir heykele dönüştürmüş ve sadece işlevselliği karşılamakla yetinmemiş, duygusal ihtiyaçlara da cevap veren `İfade` aracı haline gelmiştir. Sonuç olarak, çağımızın teknolojik gelişmeleri sayesinde, Mimarlık ve Heykel alanların birbirine yaklaşmış, Mimari-Heykel ve Heykelsel-Mimari kavram veya anlayışın oryaya çıkmasına sebep olmuştur. Genelde mimari ve heykel ilişkisi, Modern Dönem önceki klasik Yunan, Roma, Romanesk, Gotik, Rönesans, Barok, Rokoko dönemlerinde ve XVIII. yüzyılın sonlarına kadar rölyef ve heykel gibi bir süsleme elemanı olarak, binaların iç ve dış mekânlarında devam etmiştir. Çok fazla ve abartılı bir şekilde kullanılan süsleme elemanları, XIX. yüzyılda, ortadan kaldırılmış ve 1908'de Adolf Loos, bir yazıda `süsleme cinayettir` başlığıyla, süsleme sanatını eleştirmiştir. Modern mimari her türlü süse karşı olduğu için, Modern Dönem'de süsleme elemanlarının ortadan kaldırılması, mekân ve ardından form konusunun, daha çok öne çıkmasına sebep olmuştur. Mekân ve form ilişkisi, mimari ve heykelin genel kavramını oluşturmuştur. Ayrıca sanayi devriminden sonra, yeni malzemelerin ortaya çıkması ve teknolojinin ilerlemesiyle, mimariyi birçok engellerden kurtarmış ve onu özgün heykel formlarına ulaştırmıştır. Modern Dönem de anlam ifade eden formların kullanılmasıyla, binanın süs özelliğine ulaştığını, böylece mimarlık sanatının, bir tür büyük ölçekte heykele dönüştürülmüş, aslında süsleme elemanlarına ihtiyacı olmayan üç boyutlu bir tasarım ortaya çıkmıştır. Yeni tasarımlarda form, kendi içinde beğeni taşır ve başka bir süsleme öğesinin eklenmesine ihtiyaç duymaz. Minimal Sanat Akımı heykeltıraşları, yeni bir anlayışa ulaşmış ve heykel, Anthony Caro'nun heykel-mimari olarak adlandırdığı, insanları kendi içinde yerleştiren, kucaklayan, çevreleyen bir nesneye dönüşmüştür. Mimari-heykel çalışmaları tam olarak mimari bir yapıyı ifade etmiyor olsada, izleyicilerin bu eserlerin içinden geçebilmesi veya bir şeklide bu eserlerin mimari mekânından faydalanması ile, bu yapıtların mimari yapılar olarak tanımlanmasını sağlamıştır. XX. yüzyıl sonrası mimari ve heykel disiplinlerinin birbirine yaklaşması sonucu, mimaride formun önemsenmesine, yeni malzemeler sayesinde, heykel anlamında yeni formların yapılabilmesiyle ve mimarinin sadece kullanımlı olma düşüncesinden uzaklaşılmasıyla birlikte, heykel sanatına, mimarinin mekân kavramının girişi ve heykel sanatında ise, soyutlama düşüncesi, sanat alanlarına hâkim olmasına neden olmuştur. Sculpture and architectural art have been interrelated in different periods and in different forms and languages. Most art scientists go back to the early ages, as if the relationship between architectural sculpture was the starting point of the Renaissance period, as if this relationship were actually in the Stonehenge works that existed in the Salzberi region of England.It is of great importance to recognize the artistic fields of both disciplines in order to analyze the relation of these two different disciplines and to analyze better. Traditionally, sculpture art is defined as three-dimensional objects surrounded by space, and architecture is defined as three-dimensional objects surrounding space. Architecture is a space designed to facilitate human life. For the continuation of life, people need a place to shelter and protect from the natural conditions. It creates its space with its own cultural, functional, technical and different designs. Space is a limited space for a specific purpose. Architecture also materially uses the reality of materials, shapes the space and imparts functionality to the individual. Sculpture is in the classic sense of substance, shape space, put it in the form. Sculpture is a three-dimensional form brought to the square with an artistic point of view. The sculpture is not aimed at people, such as protection from shelter or nature. It has an artistic point of view and is a three-dimensional form designed with this point of view and the most classic definition.Relation between architecture and sculpture, pre-modern and post-modern, shows itself in different languages. Before the Modern Period, he used mostly the sculptural architectural space and the imaginative power of the architectural sculpture, but after the Modern Era, sculpture has now begun to construct the `Space` and transformed itself into a great sculpture, using the imaginative and plastic language of the architectural sculpture, has become a means of `expression` that responds to emotional needs that are not satisfied with the encounter. As a result, thanks to the technological developments of our time, Architecture and Sculpture have brought the concept of Architecture-Sculpture and Sculptural-Architectural concepts closer to each other. Relations between architecture and sculpture in general, in the classical Greek, Roman, Romanesque, Gothic, Renaissance, Baroque, Rococo periods before the Modern Period and XVIII. Until the end of the century, it continued as an ornamental element such as relief and sculpture inside and outside the buildings. The decorative elements used in a very large and exaggerated way are the XIX. In the 18th century, it was abolished and in 1908 Adolf Loos criticized the art of ornamentation with the title `Ornament is murder` in an article. Since modern architecture is opposed to all sorts, in the Modern Period, the removal of the ornamentation elements from the center has caused the space and then the form to come to the fore. The relationship between space and form has created the general concept of architecture and sculpture. Moreover, after the industrial revolution, with the emergence of new materials and the advancement of technology, the architect has recovered from many obstacles and brought it to original sculptural forms. In the Modern Era, a three-dimensional design emerged that used the meaningful forms of the building to achieve the ornamental character of the building, so that the art of architecture was transformed into a sculpture of some sort at a large scale, in fact, without the need for decorative elements. In new designs, the form is acclaimed in itself and does not require the addition of another ornament.The Minimal Art Flow sculptors have reached a new conception and the sculpture has turned into an object that surrounds, embraces and surrounds people, which Anthony Caro calls sculpture-architecture. If architectural-sculptural works do not mean to be architecturally precise, they allow the audience to pass through these works or, in a way, make use of these works as architectural structures.XX. the end of the 21st century architecture and sculpture disciplines come to mind, the importance of architectural forms, new materials in the sense of sculpture, and the architects' use of only being able to be used only in the field of sculpture, the entrance of the architect's concept of space and sculpture, abstraction.
Collections