Tekirdağ ilinde un sanayiinin ekonomik yapısı ve sorunları
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
ÖZET Türkiye, son yıllara kadar gıda Üretiminde kendi kendine yeten yedi ülkeden biri olarak anılırdı. Ancak uygulanan ekonomik politikalar ve tarım sektörüne olan ilgisizlik sonucu, ithal gıda maddeleri için cazip pazarlarından biri haline gelmiştir. Un sanayimiz, son yıllarda gerek uymak zorunda olduğu resmi prosedür ve gerekse kendi içindeki aşırı rekabete uyum nedeni İle köklü yapısal değişmeler geçirerek yeniden yapılanma sürecine girmiştir. Un sanayimiz, ihtiyacın İki mislini aşan değirmencilik kapasitesi ile aynı zamanda teknolojik açıdan da dünya ölçülerinde gelişirken, uluslararası piyasalarda rekabet ederek, otuz beş ülkeye yılda 500 bili tondan fazla un ihraç eder bir konuma gelmiştir. Tekirdağda faaliyette bulunan firmaların % 25,9'u 1971-75 yılları arasında kurulmuştur. Bunun en önemli nedeni T.M.O.nun üreticiden aldığı buğdayı daha düşük fiyatla fabrikalara tahsis etmesidir. Bu Uygulama ile birlikte mevcut işletmeler büyük kârlar elde etmişler ve bu durum diğer girişimcilerin de sektöre yönelmelerine sebep olmuştur. Un fabrikalarının yörede kurulmasında değişik etkenler rol oynamıştır. Bu etkenlerden en önemlisi, İl'in büyük bir hammadde potansiyeline sahip olması ve yörede buğdayın yoğun ziraatinin yapılmasıdır. Diğer önemli etken ise üretilen ürünün satışının yapıldığı pazarın yakın olmasıdır. Satışların % 80-90 'inin yapıldığı İstanbul'un büyük bir metropol olması ve üretilen her kalitedeki unun alıcı bulabilmesi satış problemlerini büyük ölçüde azaltmaktadır. Ayrıca yöreden transit yolların geçmesi, sınır kapılarına yakınlık ve limanların bulunması un fabrikaları için avantajlar sağlamaktadır. Hammadde konusunda zaman zaman kalite problemleri yaşanmaktadır. Bu nedenle hammaddenin yetersiz ve kalitenin düşük olduğu dönemlerde sıkça başvurulan bir konu buğday ithalâtıdır. İthalat büyük ölçüde sınır komşularımızdan Bulgaristan, Romanya ve büyük ihracatçı konumunda olan ülkelerden olmaktadır. Yapılan araştırma 1995 yılını kapsamaktadır. Ancak 1995 yılı un sektörü için farklı bir dönem özelliği göstermiştir. Bunun en büyük nedeni piyasadaVI frenleyici bir güç olan ÎMO'nun devreden çıkmasıyla fiyatların aşırı yükselmesidir. 1995 yılının temmuz ayında 7.500.-TL.dolaylarında olan buğday fiyatları 1996 yılı temmuz ayına gelindiğinde yaklaşık olarak iki buçuk kat artarak 20.000.-TL.olmuştur. Firmalar fiyatlarına, hammadde fiyatlarındaki artışı yansıtamadıkları için, 1995 yılında reel sermayelerinin küçülmesi durumu ortaya çıkmıştır. Diğer bir neden ise son iki yıldır hava şartlarının olumsuz gitmesinden dolayı, Dünya genelinde buğday üretiminde ve veriminde bir düşüşün yaşanmasıdır. Fiyatlardaki bu derece büyük artışlar, küçük çiftçinin dışındaki büyük çiftçi ve tüccarın işine yaramıştır. Çünkü küçük çiftçi, gerek depolama olanaklarının olmayışı gerekse borçlarını Ödemek için hasatta buğdayını satmıştır. Firmaların en çok yakındıkları bir konu ise kapasite fazlalığından kaynaklanan talep yetersizliğidir. Talebin az olması firmaları, kendi aralarında rekabete sokmakta, rekabet ise büyük ölçüde satıştaki vadelerin uzamasına sebep olmaktadır. Bu nedenle sektörde vadeli satışlar yerleşmiş bulunmaktadır. 100 ton/gün 'ün altında faaliyette bulunan firmalar, sermaye ve teknolojik yapıları açısından daha zayıf bir özellik göstermektedirler. Büyük kapasiteli firmalara nazaran piyasa şartlarında meydana gelen değişikliklerden büyük ölçüde etkilenmektedirler. Hammadde darlığı çekilen aylarda üretime ara verme, eleman çıkarma, nakit sıkıntısı çekilen dönemlerde düşük fiyattan mal satma gibi yöntemlere baş vurdukları görülmektedir. Sektörde kapasite fazlalığı Türkiye ortalaması ile aynı durumdadır. Fabrikalar kapasitelerinin ortalama % 38'lİk kısmını kullanmaktadırlar. Firmaların tamamına yakın bir bölümü, yılın büyük bir kısmında tek vardiya çalışmaktadır. Oysa yapılan görüşmelerde bir fabrikanın ancak iki vardiyadan sonra kârlılığını sağladığı görüşü hakimdir. Ekonomik analizler sonucunda, firmaların durumları hakkında kesin olmayan bazı sonuçlara varılmıştır. Sonuçların kesin olmamasının nedeni, firmaların kendi aralarında var olan rekabet ve mali açıdan ise devlete karşı, maliyet ve kazançlarını saklama eğilimleridir. Bu yüzden elde edilen sonuçlara ihtiyatla yaklaşmak yerinde olacaktır. Firmaların hammadde alımlarını nakit, satışlarını ise vadeli olarak yapmalarından dolayı alacaklarının borçlarına oranı oldukça yüksek bulunmuştur. Aynı zamanda sektörde kârlılık oranının çok düşük olduğu tesbit edilmiştir. Bu durum zaman içerisinde bazı firmaların faaliyetlerini durdurup sermayelerini başka alanlarda değerlendirmelerine sebep olmuştur.VII Sonuç olarak diyebiliriz ki, un sektöründe faaliyette bulunan firmalar, sektörde var olan sorunlardan büyük ölçüde etkilenmektedir. Ancak mevcut sorunlarına çözüm bulabilen gerek sermaye gerekse teknolojik açıdan gücünü koruyabilen ve sağlam bir yönetim yapışma sahip olan firmalar uzun dönemde yerlerini sağlamlaştıracak, günün koşullarına ve rekabete ayak uyduramayan firmalar ise sektörden ayıklanacaktır. 2000'li yıllara doğru giderken un sanayimizi ve diğer sektörlerimizi diş piyasalara karşı rekabete hazır bir hale getirebilmek için gerekli politikaları ve programları oluşturarak gümrük birliği süreci ile birlikte kapalı ekonomi özelliklerinden tamamen kurtulmamız için elimizden geleni yapmalıyız. VII SUMMARY Until the last few years, Turkey was known for being one of the seven countries which were self-sufficient İn food production. However, owing to the economic policies which have been applied and the negligence of the agricultural sector, it has become one of the attractive markets for imported foods. Our flour industry has entered the period of restoration because of the official procedures which it has had to comply with as well as the excessive rivalry within itself. While our flour industiy develops from the point of view of technology in accordance with the world standards although the mill capacity exceeds the need more than twice, it has started to export more than 500 tons of flour to thirty-five countries, competing with the markets in the world. 25.9 % of the active firms in Tekirdağ were established between 1971 and 1975. The most important reason for this is the fact that T.M.O. (Office for Agricultural Products) sold the wheat to the flour factories for less than it paid to the producers to buy it. In this way the factories made big profits and this caused others to invest capital on this field. Various factors have played a role in the establishment of the factories in this area. The most important one is that the area of this province has a large raw material potential and that wheat is widely grown here. Another important factor is the short distance to the market where the product is sold. The fact that Istanbul, where %80-90 of the sales are made, is a metropolis and that flour of eveiy kind` of quality can find a buyer lessens the problem of selling dramatically. On the other hand there are transit roads and harbors near this region and the distance to the nearest zone is very short. These are some of the major advantages. From the point of view of raw materials some quality problems occur. Therefore, during these periods of difficulties Turkey imports wheat from abroad. The countries from where the importation takes place are mainly Bulgaria. Romania and some other countries famous for exporting it. The research was made for the year 1995. However the year 1995 was a different period for the sector of flour production. The main reason for this is the fact that prices reached the highest point because of T.M.O.'s leaving the market. The wheat price which was 7.500 Tl in July 1995, increased nearly twice in July 1996 and reached the value of 20.000 Tl. Since the firms could not reflect the price increases of raw materials to the sales prices, in 1995 they lost some of their real capital. Another reason is the decrease in production and yield of wheat throughout the world because of the bad weather conditions.IX Such big increases in prices brought favorable opportunities to the rich farmers but not for those who are not. Because the small fanners sold their wheat right after harvesting owing to their restricted storing facilities and debts. Another matter which all firms complain about is the insufficiency in demand because of capacity surplus. This insufficiency forces the firms to rivalry and this causes the payment to be made after a long time. For this reason it has become common that payments are made months after the sales in this sector. firms producing less than 100 tons/day are of lower standards from the point of view of capital and technology. Compared to larger firms they are affected immensely by the changes in the market. During months of need for raw materials they pause the production or reduce the number of workers and when there is need for cash they sell their product for lower prices. The surplus in capacity in the sector is the same amount as the average in Turkey. The factories use approximately 38 % of their capacities. Nearly all of the firms are run in single shift system. In fact it is known that a factory needs at least two shifts for being profitable. After some economic analysis some indefinite conclusions on the firms' situations have been drawn. The reason for the conclusions not being certain is the rivalry between the firms and their tendency not to declare their costs of production and profits to the state. Therefore it would be right to evaluate the conclusions with care. The ration of product prices to raw material prices were found high. And the profit level was found very low. This caused that some firms stopped production and invested their capital to other areas of business. As a result we can conclude that the firms running in the field of flour production are affected greatly by the problems in the sector. However those which can find solutions to their problems and keep their capital and technological power will claim a stable share in the field in the long term and those which fail to compete with the others will lose their shares in the market. Approaching the year 2000 we have to do our best to leave the closed economical system during the period of unification with EEC by preparing programmes and policies for our flour and other sectors in order to compete with the markets abroad.
Collections