Türkiye`de insan hakları idari yapılanması etkinliğinin Paris ilkeleri çerçevesinde incelenmesi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
İnsan Hakları, insanlığın doğuşundan itibaren hep gündemde olan ve bu amaçla sürekli mücadeleler verilen bir konu olmuştur. İnsanlığın bugün sahip olduğu hakları elde etmesi çok kolay olmamış, birçok savaş ve mücadeleler verilerek bu haklar elde edilmiştir. İnsan hakları, kavram olarak çok geniş anlam ve önem taşımasına karşın bu hakların ulusal düzeyde anayasalara, uluslararası düzeyde ise hak bildirgelerine ve sözleşmelere konu olması nispeten yeni sayılabilecek bir olgudur. 20. yüzyılın ilk yılları ve ortalarında yaşanan iki dünya savaşı, insan hakları konusunu tekrar dünya gündemine getirmiş ve bu hakların sadece iç hukuk kuralları ile korunamayacağı düşüncesi ağırlık kazanmıştır. Bu amaçla insan haklarının uluslararası düzeyde de koruma altına alınmasına yönelik çalışmalar başlamış ve bu doğrultuda Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi bünyesinde evrensel ve bölgesel koruma mekanizmaları oluşturulmuştur. Diğer taraftan ulusal düzeyde `devlet` ve insan hakları alanında faaliyet gösteren `sivil toplum örgütlerinin` dışında, bu iki aktörü bir araya getiren ve `Ulusal İnsan Hakları Kurumları` olarak adlandırılan üçüncü bir aktör daha ortaya çıkmıştır. 1991 yılında Paris'te yapılan atölye çalışmasında alınan kararlar ulusal insan hakları kurumlarına yönelik asgari standartları belirlemesi açısından kriter olarak kabul edilmektedir.1990 yılı ve sonrasında ülkemizde insan hakları alanında birçok kurum-kurul oluşturulmasına karşılık Paris İlkelerine uygun ulusal insan hakları kurumunun olmaması hem ulusal hem de uluslararası düzeyde eleştiri konusu olmuştur. Bu amaçla 2012 yılında 6332 sayılı yasa ile ulusal kurum statüsünde görev yapmak üzere Türkiye İnsan Hakları Kurumu oluşturulmuştur. Çalışmamızda ülkemizde insan hakları alanında oluşturulan kurum ve kurullara değinilecek ve Paris İlkeleri çerçevesinde incelenecektir. Human Rights is a subject which has been on the agenda since the beginning of humanity and thus given continuous struggle. The rights of humanity, which we have today, has not been achieved easily, but has been achieved through many battles and struggles. Although Human Rights , conceptually, carries a broad meaning and importance, the subjection of these rights nationally to constitutions and internationally to law declarations and agreements is comparatively considered to be a new fact. Second World War, happened at the beginning and in middle of the 20th century, reappeared the subject of Human Rights in the world and the idea that these rights cannot be protected just by the internal law has gained importance. With this aim, the studies has started to protect the Human Rights internationally as well and through this way global and regional protection mechanisms have been formed in the structure of United Nations and European Council. On the other hand, except from nationally `government` and `civil society association`, which work on human rights, the third actor which has combined these two actors and has been named as `National Human Rights Institutions` has come up. The decisions which were taken at workshop held in Paris 1991 have been considered as a criterion to determine minimum standards for the National Human Rights Institutions.Although many institutions and foundations have been created in the fields of human rights in 1990 and beyond, the lack of institutions in accordance with the Paris Principles is criticized at both a national and international level. To this end, The National Human Rights Institution of Turkey was established to serve as a the status of national institutions by law no. 6332 of 2012. In our study, Intuitions and foundations created in the fields of human rights will be dealt with and examined in terms of Paris Principles.
Collections