TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİNE YÖNELİK KAMU POLİTİKASI ÜRETİMSÜRECİNDE KADIN MİLLETVEKİLLERİNİN ETKİLERİ (1983-2018)
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Toplumsal cinsiyet, yalnızca üreme ile ilişkili olan biyolojik cinsiyet üzerinden kurgulanmış davranış kalıplarını ifade etmektedir. Tüm toplumsal grupları dikey olarak kesen toplumsal cinsiyet, bu yönü ile evrensel bir nitelik taşımaktadır. Bu dikey kesilme beraberinde, erkek egemen ilişkiler ağı ekseninde cinsiyete dayalı eşitsiz iş bölümünü ve mekânın ayrıştırılmasını getirmektedir. Buna göre, özel alan ile ilişkilendirilen kadınlar için uygun görülen roller anne ve eş olmak, ev içinde kalmak ve erkeğin yeniden üretim sürecini üstlenmektir. Buna karşılık, erkek, kamusal alan ile ilişkilendirilmekte ve üretim süreçlerinden ülke yönetimine kadar uzanan geniş bir yelpazede, toplumsal yaşamın dinamikleri içinde aktif ve belirleyici roller ile kodlanmaktadır. Böylesi bir ayrışma, kadınların yönetsel karar organlarının da dışında tutulduğu anlamına gelmektedir. Bu durumda, toplumun tamamını etkileyecek olan politika kararları, nüfusun yalnızca bir yarısı tarafından alınmaktadır. Feminist araştırmacılara göre, kamu politikaları, erkek egemen parlamentolarda, cinsiyete dayalı farklılıkları hesaba katmadan üretilmeye devam ettikçe, toplumsal cinsiyet eşitsizliği de yeniden üretilmeye devam edecektir. Bu konu üzerine, araştırmacıların temel iddialarından biri, parlamentolardaki kadın temsilcilerin oranının artmasıyla ilgilidir. Buna göre, daha fazla kadın politikacının varlığı, politikanın içeriğini ve sonuçlarını toplumsal cinsiyet eşitliği yönünde dönüştürecektir. Mantığını kız kardeşlik düşüncesinden alan görüşe göre, kadınların politik konumlanışları ne olursa olsun, cinsiyete dayalı ayrımcılık konusunda ortak deneyimler söz konusudur. Bu nedenle de parlamentolardaki kadınlar, politik konumlanışları birbirinden çok farklı olsa da yaygın toplumsal cinsiyet eşitsizliğine yönelik sorunların çözümü için birlikte hareket etmeye hazırlardır. Bu tez çalışmasında, feminist araştırmacıların yukarıda aktarılan iddialarının TBMM özelindeki karşılığı araştırılmıştır. 24.11.1983-16.05.2018 tarihleri arasındaki 10 seçim dönemi ve 45 yasama yılına ait, ulaşılabilen 4370 Genel Kurul tutanağı ve toplumsal cinsiyet ile ilişkili Komisyon birleşimlerine ait tutanaklar, birincil tarihsel kaynakları oluşturmuştur. Söz konusu tutanaklar, ilkin içerik analizi ile incelenerek, esas veriler tespit edilmiştir. Bu veriler, kadın milletvekillerinin, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine yönelik problem alanlarını konu edinen yasama faaliyetleridir. İçerik analizinin tamamlanmasının ardından, bahsi geçen esas veriler söylem analizine tabi tutulmuştur. Böylece, kadın milletvekillerinin, yaygın toplumsal cinsiyet eşitsizliği karşısındaki tutumları ile politika sürecine kadın bakış açısını dahil etme konusundaki etkinlikleri ortaya çıkarılmıştır. Ayrıca, kadın milletvekillerinin kız kardeşlik düşüncesi karşısındaki etkinlikleri tespit edilmiştir.Çalışmanın veri toplama ve yorumlama adımlarının tümü boyunca feminist yaklaşım ve sosyal yapısalcı yaklaşım, birlikte benimsenmiştir. Söylem analizinin tamamlanması ile beraber, 1983-2018 yılları arasında TBMM'de yer alan kadın temsilci oranı, her seçim döneminde düzenli artış göstermiştir. Kadın milletvekilleri toplumsal cinsiyet eşitsizliğine yönelik kamu politikası sürecinde %77,6 oranla aktif rol oynamıştır. Kadın milletvekillerinin toplumsal cinsiyet eşitsizliğine duyarlılığı, mensubu oldukları siyasi partilerden bağımsızdır. Bununla birlikte, birden fazla yasama faaliyetinde bulunma oranı, her seçim döneminde iktidar ya da muhalefet konumundaki partinin mensubu olmalarıyla ilişkilidir. Bu durum, parlamenter sistemde, muhalefet partilerinin iktidarın kullanılışını denetleme görevi ile ilişkilidir. Kadın milletvekilleri, sosyolojik ve siyasi profillerinin farklılıklarını, politika sürecine kız kardeşlik davranışını dahil etmelerine bir engel olarak görmemiştir. Bununla birlikte, böylesi durumlardan rahatsız olduklarını da dile getirmişlerdir. Gender refers to behavioral patterns that are based only on reproductive biological gender. And since it cuts all social groups vertically, gender has a universal identity in this respect. This vertical interruption brings together the gender-unequal division of labor and the separation of space in the axis of the male-dominated relations network. Accordingly, the roles deemed suitable for women associated with the private sphere are being mothers and wives, staying at home and undertaking the reproduction process of men. In contrast, men are associated with the public sphere and are coded with active and decisive roles in the dynamics of social life in a wide range from production processes to country management. Such a separation means that women are also excluded from the administrative and public decision-making bodies. In this case, policy decisions that will affect the entire society are made by only one half of the population.According to feminist researchers, gender inequality will continue to be reproduced as long as public policies continue to be produced in male-dominated parliaments without taking into account gender differences. On this issue, one of the main claims of the researchers is related to the increase in the rate of female representatives in the parliaments. Accordingly, the presence of more women politicians will transform the content and outcomes of the policy towards gender equality. According to the view that takes its logic from the idea of sisterhood, regardless of the political position of women, there are common experiences about gender-based discrimination. For this reason, women in parliaments are ready to act together to solve problems related to widespread gender inequality, even if their political position is very different from each other. In this thesis, the equivalence of the feminist researchers' claims mentioned above in terms of TBMM was investigated.Minutes of the 4370 General Assembly minutes that were reached between the dates of 24.11.1983-16.05.2018 and 45 legislative years, and the commission combinations related to gender constituted the primary historical sources. The said minutes were first examined by content analysis and the main data were determined. These data are legislative activities of women lawmakers that address the problem areas of gender inequality. After the content analysis was completed, the main data mentioned were subjected to discourse analysis. Thus, the attitudes of women lawmakers towards widespread gender inequality and the effectiveness of including the women's perspective in the policy process were revealed. In addition, the activities of women deputies against the thought of sisterhood were determined.The feminist approach and the social structuralist approach have been adopted together throughout all the data collection and interpretation steps of the study. With the completion of the discourse analysis, the proportion of women representatives in the Turkish Grand National Assembly between 1983 and 2018 increased regularly in each election period. Women lawmakers played an active role in the public policy process towards gender inequality with a rate of 77.6%. The sensitivity of women lawmakers to gender inequality is independent of the political parties they belong to. However, the rate of having more than one legislative activity is related to the fact that they are members of the ruling or opposition party in each election period. This is related to the duty of opposition parties to control the use of power in the parliamentary system. Women lawmakers did not see the differences of their sociological and political profiles as an obstacle to incorporating sisterhood in the policy process. However, they also stated that they were uncomfortable with such situations.
Collections