18. yüzyıl İstanbul Boğaziçi kıyı camileri ve koruma sorunları
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
18. yüzyıl, Osmanlı Devleti'nde hayatın her alanını etkileyen değişimlerin başlangıcı olmuştur. Avrupa devletleri ile ticari ilişkilerle başlayan karşılıklı etkileşim sonrasında; Osmanlı Devleti'nde siyasi, sosyal, ekonomik ve askeri alanlarda Batılı ulusların yakalamış olduğu gelişmişlik düzeyine erişme isteğinin, Batılı uluslarda da Doğu uygarlıklarını tanıma ve anlamaya yönelik düşünsel bir ilginin oluşmasına sebep olmuştur. Bu ilgi elçilikler vasıtasıyla düzenlenen kültürel etkinliklerle pekiştirilmiş, pek çok sanatçı ve gezginin ülkeye gelişine neden olmuştur. 1718 -1730 yıllarında İstanbul'da başlayıp daha sonra İstanbul dışına yayılan Batılı yaşam biçimini örnek alan yaklaşımın etkili olduğu Lale Devri ile sorunlardan uzaklaşıp eğlenceye yönelim başlamıştır. Saray çevresi ve zenginleşen tüccarların Kağıthane ve Boğaziçi gibi sayfiye alanlarına yerleşmeleri, bu alanlarda imar faaliyetlerinin yoğunlaşmasına sebep olmuştur. Boğaziçi kıyılarında, Batı etkisindeki mimari anlayışla yapılar inşa edilmeye başlamıştır.18. yüzyılın Osmanlı Devleti için bir geçiş evresi olması dolayısıyla sanatta ve mimarideki değişimin izlenebilmesi; dönemin gözde yerleşim yerlerinden olan Boğaziçi kıyılarındaki imar faaliyetlerinin yerli ve yabancı kaynaklara konu olması ve bunların harita, fotoğraf ve gravür gibi tarihi belgeler üzerinden değerlendirebilme imkanı tezin çalışma alanının belirlenmesini sağlamıştır. Bu bağlamda özel mülkiyetteki eserlere oranla toplumun daha büyük bir kısmının kullanımındaki vakıf eserler olan İstanbul Boğaziçi ön görünüm alanı kıyı şeridinde bulunan 18.yüzyıl camileri ve koruma sorunları tez konusu olarak seçilmiştir. Bu camiler Anadolu Yakası, Üsküdar İlçesi'nde Kuleli Kaymak Mustafa Paşa Camisi (1720), Kandilli Camisi (1751), Silahtar Abdurrahman Ağa Camisi (1766) ve Beylerbeyi Hamid-i Evvel Camisi (1778); Avrupa Yakası'nda ise Beşiktaş İlçesi'nde Tezkereci Osman Efendi Camisi (1740), Sarıyer İlçesi'nde Ali Pertek Camisi (1712), Hacı Kemalettin Camisi (1746), Emirgan Camisi (1782), Kaptan-ı Derya Cezayirli Gazi Hasanpaşa Camisi (1782) ve Kara Mehmet Kethüda Camisi ( 1785)' dir. Bu tez çalışması ile, rant değeri her geçen gün yükselen Boğaziçi kıyılarında kamusal alan olarak kullanılagelen camilerin kültürel miras olarak korunması ve yaşatılması konusunda yaklaşım önerilerinin geliştirilmesi hedeflemektedir.Tez çalışması 6 bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde 18.yüzyıl İstanbul Boğaziçi kıyı camileri ile ilgili literatür özeti, tezin amacı ve tezin bilim dünyasında oluşturmayı hedeflediği hipotez belirtilmiştir.İkinci bölümde 18. yüzyılda Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu sosyo-politik durum ve bu durumun dönem mimarisi üzerine etkileri incelenmiştir. Üçüncü bölümde İstanbul'un fethinden günümüze kadar ulaşabilen kıyı camileri irdelenmiştir.Dördüncü bölümde 18. yüzyılda Boğaziçi'nin durumu analiz edilmiştir. Çalışma kapsamında Beşiktaş İlçesi'nde 1 adet, Sarıyer İlçesi'nde 5 adet ve Üsküdar İlçesi'nde 4 adet olmak üzere toplam 10 adet 18. yüzyıl kıyı camisinin mimari özellikleri üzerine ayrıntılı gözlem ve tespitler yer almaktadır. Beşinci bölümde tespit edilen 10 adet 18. yüzyıl Boğaziçi kıyı camisine ait yerinde tetkik edilen koruma sorunları detaylı olarak belgelenmiştir. İncelenen her cami için, caminin sahip olduğu koruma sorunları doğrultusunda koruma yaklaşımı geliştirilmeye çalışılmıştır. Camilerin strüktürel ve fiziksel durumlarına göre müdahale öncelik sıraları belirlenmiş ve bu doğrultuda yapılması önerilen müdahaleler belirtilmiştir. Çözüm önerisi olarak geliştirilen müdahaleler kapsamlı restorasyon, düzenli denetim, düzenli bakım onarım, gönüllü yardım kuruluşları ve derneklerin kurulması, kamulaştırma - çevre düzenleme ve aydınlatma çalışmaları olarak 5 ana başlık altında sınıflandırılmıştır.Altıncı bölümde ise 18. yüzyıl İstanbul Boğaziçi Kıyı Camileri'ne ait genel değerlendirmelerde bulunulmuş ve camilerin `korunarak yaşatılması` ilkesine yönelik hedefler belirtilmiştir.Bu çalışma ile Boğaziçi kıyılarında vakıf sistemi ile oluşturulmuş anıt eser olgusunun sürekliliğinin sağlanması, tescilli eserlerin korunması ve yaşatılması sürecine katkıda bulunulması ve günümüz durumunun belgelenmesi amaçlanmıştır. The 18th century was the beginning of the changes affecting every aspect of life in the Ottoman Empire. After the mutual interaction that started with trade relations with European states; the desire of the Ottoman State to attain the level of development achieved by Western nations in political, social, economic and military fields; In Western nations, it caused a intellectual interest in recognizing and understanding Eastern civilizations. This interest was reinforced by cultural activities organized by the embassies and led to the arrival of many artists and travelers to the country. Which started in Istanbul and then spread out of Istanbul; With the Tulip Era in the years 1718 to 1730, the approach to the western life style was effective and the movement towards the entertainment started. Settlement of dynasty members and rich traders in summer areas such as Kağıthane and Boğaziçi has intensified their development activities in these areas. On the shores of the Bosphorus, buildings began to be constructed with an architectural understanding of the West. Since the 18th century was a transition phase for the Ottoman Empire, changes in art and architecture could be observed. The development activities in the coasts of the Bosphorus which is one of the popular places of the period have been the subject of domestic and foreign resources. The possibility of evaluating these changes through historical documents such as maps, photographs and gravings; the field of study of the thesis was determined. In this context, 18 th century mosques and conservation problems along the coastline of the Bosphorus front view area, which are the foundation works used by a larger part of the society compared to private property works, were chosen as the subject of the thesis. These mosques are in Kuleli Kaymak Mustafa Pasha Mosque (1720), Kandilli Mosque (1751), Silahtar Abdurrahman Aga Mosque (1766) and Beylerbeyi Hamid-i Evvel Mosque (1778) in the Uskudar District of the Anatolian Side; On the European side, Tezkereci Osman Efendi Mosque in Beşiktaş district (1740), Ali Pertek Mosque in Sarıyer district (1712), Hacı Kemalettin Mosque (1746), Emirgan Mosque (1782) Kaptan-ı Derya Cezayirli Gazi Hasanpaşa Mosque (1782), Kara Mehmet Kethüda Mosque (1785).With this thesis, it is aimed to develop an approach recommendations for the preservation and maintenance of the mosques that are used as public spaces on the shores of the Bosphorus, whose rent value rises with each passing day as a `cultural heritage`.The thesis consists of 6 chapters. In the first part, the literature summary about the 18th century Bosphorus mosques in Istanbul, the purpose of the thesis and the hypothesis that the thesis aims to form in the world of science are stated.In the second part, the socio-political situation of the Ottoman Empire in the 18th century and its effects on the architecture of the period are examined. In the third part, coastal mosques that have survived from the conquest of Istanbul to the present day are examined.In the fourth chapter, the situation of the Bosphorus in the 18th century is analyzed. Within the scope of the study, there are 10 observations in 18th century coastal mosques, 1 in Beşiktaş district, 5 in Sarıyer district and 4 in Üsküdar district.In the fifth section, 10 on-site conservation problems of 18th century Bosphorus coastal mosques are documented in detail. For each mosque examined, conservation approach has been tried to be developed in line with the protection problems of the mosque.According to the structural and physical conditions of mosques, the priority order of intervention was determined and the interventions proposed to be done in this direction were indicated. The interventions developed as solution proposals are classified under five main headings as comprehensive restoration, regular inspection, regular maintenance and repair, establishment of voluntary aid organizations and associations, expropriation - landscaping and lighting works.In the sixth chapter, the general evaluations of the 18th century Bosphorus Coastal Mosques in Istanbul were made and the objectives for the principle of `survival with conservation` were stated.The aim of this study is to ensure the continuity of the monumental phenomenon created by the foundation system on the shores of the Bosphorus, to contribute to the preservation and maintenance of the registered works and to document the current situation.
Collections