1996-2012 yılları arasında renal transplantasyon yapılan hasta sonuçlarının değerlendirilmesi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Son dönem böbrek yetmezliğinin en seçkin tedavisi olan renal transplantasyonun uygulandığı hasta sayısı dünya ile paralel olarak Türkiye'de de artış göstermektedir. Nakil öncesinde veya sırasında başlanan immunsupresif ilaçlarda sağlanan yeni gelişmelerle, akut rejeksiyon oranları azalmakta ve sağ kalım oranları artmaktadır. Tüm bu ilerlemelere rağmen greft ve hasta kaybını engellemek ve ilaçların oluşturduğu yan etkilerden kaçınmak için geliştirilebilecek stratejiler ve tedavi modalitelerine yönelik çalışmalar devam etmektedir.Bu çalışmada GÜTF Nefroloji-transplantasyon polikliniği tarafından takipli hastalar incelenmiş olup hastaların demografik özellikleri, laboratuar bulguları, ilaç yan etkileri, akut rejeksiyon oranları, hasta ve greft sağ kalımları açısından karşılaştırılmaları hedeflenmiştir.Çalışma kapsamında 1996-2012 yılları arasında renal transplantasyon yapılmış GÜTF Nefroloji-transplantasyon polikliniğinde takipli ilk 2 yıllık verilerine ulaşılabilen toplam 166 hasta incelenmiştir. Bu hastalar tedavinin birinci yılındaki tedavi rejimlerine göre CNI ve mTOR inhibitörü bazlı tedavi kullanan hastalar olmak üzere iki gruba ayrılmıştır. Söz konusu şekilde gruplandırılan hastalar 6. ay ve 24. ay verileri açısından yukarıda sıralanan parametreler kapsamında karşılaştırılmıştır.Yapılan karşılaştırma sonucunda hem altıncı hem de yirmi dördüncü ayda iki grubun renal fonksiyon açısından farklılık göstermediği tespit edilmiştir. Bununla birlikte her iki zaman dilimi için de mTOR inhibitörü grubunda anlamlı olarak daha fazla proteinüri varlığı izlenmiştir. İki yıllık takibi yapılan hastalardan bu süreç içerisinde mTOR inhibitörü grubunda anlamlı olarak daha fazla akut rejeksiyon atağı yaşandığı saptanmıştır. Ayrıca mTOR inhibitörü grubunda tüm lipit fraksiyonlarında CNI grubuna kıyasla daha yüksek değerler elde edilmiştir. Buna karşılık iki grup arasında mortalite açısından anlamlı fark olmadığı tespit edilmiştir. In parallel with global treatment tendency, number of patients who have undergone renal transplantation that is the treatment of choice for most patients with end-stage renal failure, has also been increased in Turkey. Through some new developments supplied to immunosuppressive drugs taken before or during transplantation, acute rejection rates has been decreased whilst survival rates has been increased. Although the developments on this area carried out so far, new strategies and treatment modalities has been proceeded in order to refrain from both graft and patient death and also side effects generated by drugs.In this study, patients followed by Gazi University Faculty of Medicine Nephrology-Transplantation Clinic evaluated to make comparison according to their demographical features, laboratory findings, drug side effects, rates of acute rejection, both patient and graft survival.Within the context of the study, we examined total number of 166 patients who have both undergone renal transplantation between1996-2012 and have an accessible data of first two years followed by Gazi University Faculty of Medicine Nephrology-Transplantation Clinic. The patients concerned, divided into two groups according to their treatment regimes of first year as CNI and mTOR inhibitor based. These two patient groups compared within the above mentioned parameters of 6th and 24th months data.Under this comparison it obtained that according to renal function both two groups concerned, there had been no differences in each of 6th and 24th months data. However proteinuria amounts of mTOR inhibitor group seen much more than CNI group which seemed meaningful. It also obtained meaningfully that, among the patients followed within two years, much more acute rejection episode had been undergone in mTOR inhibitor group. Beside this, comparing with CNI group in terms of whole lipid fractions, mTOR inhibitor group acquired much more values. On the other hand, it noticed that there had been no difference among both groups in terms of mortality.
Collections