2015-2017 yılları arasındaki iki influenza sezonunda influenza benzeri hastalık bulguları ile yatışı olan ve influenza saptanan hastaların değerlendirilmesi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Çalışmamıza 2015-2017 influenza sezonunda Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Acil Servis, Hematoloji Servis ve Yoğun Bakım, Dahiliye Yoğun Bakım ve Kemik İliği Servisi'ne başvurup en az 24 saat hastane yatışı olan 112 toplum kökenli ILI hastası alındı. Bu hastalardan nazofaringeal ve/veya faringeal sürüntü örneği alınarak PCR tekniğiyle 2015-2016 sezonunda influenza A,B,C; 2016-2017 sezonunda ise influenza A,B ve RSV araştırıldı. Çalışmamız aktif sürveyans yoluyla gerçekleştirildi. Çalışılan 112 örneğin 37'sinde influenza 1'inde ise RSV-A saptandı. Çalışmamızda 2015-2016 influenza sezonunda baskın olan influenza tipi, DSÖ ve Türkiye'deki verilerle uyumlu olarak influenza A(H1N1)'di. Bu sezon 73 hastadan solunum yolu örneği gönderilmiş olup bu hastaların %16,1(n:12)'inde influenza A(H1N1), %12,3(n:9)'ünde influenza A(H3N2), %2,7(n:2)'sinde alt tipi saptanmamış influenza A saptandı, hiçbir hastamızda influenza B ve C pozitifliği görülmedi. Bu sezon influenza pozitifliğimiz %31,5 olarak değerlendirildi. 2016-2017 influenza sezonunda baskın olan influenza tipi ise DSÖ ve Türkiye'deki verilerle uyumlu olarak influenza A(H3N2)'ydi. Bu sezon 39 hastadan solunum yolu örneği gönderilmiş olup bu hastaların %33,3(n:13)'ünde influenza A(H3N2), %2,5(n:1)'inde influenza B/Yamagata, %2,5(n:1)'inde RSV-A saptandı. Bu sezon influenza pozitifliğimiz %35,8 olarak değerlendirildi. İnfluenzanın klinik semptomlarında farklılıklar görülebilmekte olup bizim çalışma sonucumuzda influenza saptanan hastalarda saptanmayanlara göre baş ağrısının daha az görülmesi dışındaki semptomlarda anlamlı bir farklılık saptanmadı. Farklı influenza alt tipleri ile enfekte hastaların bulguları kıyaslandığında ise çalışmamızda influenza B çok az sayıda olması nedeniyle değerlendirmeye alınamadı fakat H1N1 grubunda H3N2'ye göre daha sık boğaz ağrısı semptomunun görülmesi dışında belirgin faklılık bulunmadı. İnfluenza olgularında AST, ALT ve CK yüksekliğinin diğer ILI etkenlerinden ayırt ettirmede önemli olduğu, CRP değerlerinin ise influenzayı öngörmede anlamlı olmadığı görüldü. DM'u olanlarda olmayanlara göre influenza saptanma riskinin 10,2 kat arttığı ve ILI bulgularına sahip tüm hastalarda DM, KVH ve KOAH eşlik ediyor olmasının ve ileri yaşın yoğun bakım yatış riskini artırdığı saptandı. Çalışmamızda ILI kriterlerine sahip hastaların en büyük oranını normal kilodaki hastalar oluşturmuştu ve BMI ile yoğun bakım yatış riski, influenza pozitiflik riski ve influenza pozitif saptanan hastalarda pnömoni gelişim riskinde anlamlı bir farklılık bulunmadı. Bu sezon influenza aşısı yapılmış olmasının hastalarda pnömoni gelişim riskini belirgin azalttığı fakat önceki sezon yapılan aşının pnömoni açısından koruyucu etkinliğinin olmadığı saptandı. Tüm hastaların sadece %25'inin bu sezon, %28,5'inin ise bir önceki sezon grip aşısı yaptırdığı görüldü ve toplumdakine benzer şekilde aşılanma oranlarımız düşüktü. ILI pozitif hastaların %93,7'sine ve influenza pozitif hastaların ise tamamına antibiyotik başlanmış ve influenza pozitif hastaların %40,5'ine antiviral tedavi verilmişti. Sonuç olarak influenza pozitifliğini öngörmede tek başına klinik semptomların değerlendirilmesinin yeterli olmayacağı, influenza teşhisi konmasına laboratuvar bulgularının yardımcı olabileceği, bulguların hiçbirinin influenza alt tipininin tahmininde kesin sonuçlara yol açmadığı, DM gibi komorbid hastalığı olanların olmayanlara göre influenza saptanma riskini artırdığı, ileri yaş ve komorbid hastalıklara sahip hastaların yoğun bakım yatış riskinin artması nedeniyle yakın takip edilmesinin daha uygun olacağı, obezitenin influenza riskini artırmadığı, influenzanın ciddi komplikasyonlarından biri olan pnömoniden korunmak için her sezon aşılanmanın önemi, aşılanma oranlarımızın düşük olduğu, influenza hastalarında antibiyotik kullanım oranlarımızın yüksek ve antiviral tedavi oranlarımızın düşük olması nedeniyle gereksiz antibiyotik kullanımına engel olmak ve uygun antiviral tedaviyi erken dönemde başlayabilmek için bakteriyel ve viral solunum yolu enfeksiyonlarının klinik özelliklerinin iyi bilinmesi ve influenza tanı olanaklarının yaygınlaştırılması gerektiği düşünülmüştür. 112 patients with community-based ILI in the 2015-2017 influenza season, who were admitted to Gazi University Faculty of Medicine Hospital Emergency Service, Hematology Service and Intensive Care, Internal Medicine Intensive Care and Bone Marrow Service for at least 24 hours were included in the study. Nasopharyngeal and/or pharyngeal swab samples were taken from these patients and influenza A, B, C in the 2015-2016 season; and influenza A, B, and RSV in the 2016-2017 season were investigated using the PCR method. Our study was carried out through active surveillance. Influenza was detected in 37 of the 112 samples studied, and 1 had RSV-A. The dominant influenza type in the 2015-2016 influenza season was A(H1N1), which complies with the data from WHO and Turkey. In this season, respiratory tract samples from 73 patients were sent, and influenza A (H1N1) was detected in %16.1(n: 12) of these patients, %12.3(n: 9) of them had influenza A (H3N2) and %2.7(n: 2) had influenza A whose subtype was not determined. No influenza B and C positive patients were observed. This season, the influenza positivity rate was evaluated as %31.5. The dominant influenza type in the 2016-2017 influenza season was A(H3N2), which complies with the data from WHO and Turkey. In this season, respiratory tract samples from 39 patients were sent, and influenza A(H3N2) was detected in %33.3(n:13) of these patients, %2.5(n: 1) of them had influenza B/Yamagata and %2.5(n: 1) had RSV-A. This season, the influenza positivity rate was evaluated as %35.8. While differences can be seen in the clinical symptoms of influenza, there was no significant difference in the symptoms between patients with influenza and those without influenza, except that headache was a less common symptom in patients with influenza, according to our study results. When the findings of different influenza subtypes and infected patients were compared, influenza B could not be evaluated because of the small number of patients with it in our study, however, there was no significant difference in H1N1 group compared to H3N2 group, except for more frequent sore throat symptoms. AST, ALT and CK elevation were found to be important in differentiating from other ILI factors in influenza cases, while CRP values were not significant in predicting influenza. Of all the patients who were admitted with ILI findings, the risk of influenza detection was found to be 10.2 times higher in patients with DM than those without it; and it was found that the presence of DM, CVD and COPD and increased age elevated the risk of hospitalization in intensive care in all patients with ILI symptoms. In our study, patients with normal weight constituted the largest proportion of patients with ILI criteria and there was no significant difference in the risk of pneumonia development in influenza positive patients, risk of being influenza positive, and risk of hospitalization in intensive care with BMI. Having influenza vaccination this season was found to significantly reduce the risk of pneumonia in patients, but it was seen that the previous season's vaccine did not have a protective efficacy in terms of pneumonia. It was seen that only %25 of all patients had a flu vaccine this season, while %28.5 had a flu vaccine in the previous season, and our vaccination rates were low, similar to those in the community. Antibiotic therapy was started in %93.7 of ILI positive patients and all of influenza positive patients, and %40.5 of influenza positive patients received antiviral treatment. In conclusion, it is thought that the evaluation of clinical symptoms alone is not sufficient in predicting influenza positive cases and that laboratory findings can be helpful in the diagnosis of influenza. It was seen that none of the findings showed any definite results in predicting the influenza subtypes, and patients with comorbid diseases such as DM have increased risk of having influenza compared to those who don't have it; it is believed to be more appropriate that, due to increased risk of hospitalization in intensive care, patients with increased age and comorbid diseases are followed-up closely, and it was determined that obesity did not increase the risk of influenza. In order to prevent pneumonia, which is one of the serious complications of influenza, vaccination is important in every season and our vaccination rates are low. It is observed that antibiotic usage rates are high in influenza patients and our antiviral treatment rates are low, therefore the clinical characteristics of bacterial and viral respiratory infections should be well-known and the possibilities of influenza diagnosis should be extended in order to prevent unnecessary antibiotic usage and to be able to start the appropriate antiviral treatment in the early period.
Collections