Yavaş ve hızlı üst çene genişletmesinin iskeletsel ve dişsel etkilerinin karşılaştırmalı olarak incelenmesi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
117 Transversal yön malokluzyonların en belirginlerinden olan bilateral posterior çapraz kapanışların düzeltilmesinde günümüzde yaygın olarak kullanılan apareylerden olan Hyrax ve Minne-Expander apareylerine posterior ısırma düzlemleri eklenerek uygulanan HÜÇG ile YÜÇG yöntemlerinin dişsel ve iskeletsel etkileri açısından üç boyutlu olarak değerlendirilmesi ve sonuçlarının karşılaştırılması amacıyla bu araştırma yapılmıştır. Araştırmanın materyalini; transversal yönde üst çene bazal kaidesinin darlığından kaynaklanan bilateral çapraz kapanış ile birlikte sagital yönde Angle Kİ I veya Angle Kİ II molar ilişki gösteren ve toplam 24 bireyden oluşan iki adet uygulama grubundan alınan aktif uygulama başlangıcı, aktif uygulama sonu ile pekiştirme sonu lateral sefalometrik filmler, posteroanterior filmler, el-bilek filmleri, oklüzal filmler ve ortodontik modeller oluşturmaktadır. Aktif uygulama başlangıcı kronolojik yaş ortalamaları HÜÇG grubu için 11.96 yıl, YÜÇG grubu için 12.31 yıldır. HÜÇG grubunda Hyrax vidası, YÜÇG grubunda Minne-Expander zembereği, 1 milimetre kalınlığında hazırlanan posterior ısırma düzlemleri içerisine yerleştirilerek hazırlanan apareylerde; Hyrax vidası bireyler tarafından günde 2 kere, Minne-Expander apareyinin zembereği ise her hafta sıkıştırılarak aktive edilmişlerdir. HÜÇG grubu için uygulama süresi 0.70- 1.60 ay, YÜÇG grubu için ise 2.00-5.16 ay arasında olmuştur. Aynı apareyler pekiştirme amacıyla bireylere aktif uygulamaları bittikten sonra, 3 ay daha kullandırılmıştır. Araştırma materyalini oluşturan ortodontik modeller üzerinde 7 adet ölçüm, posteroanterior filmlerde 1 7 adet ölçüm, lateral sefalometrik filmlerde 14 adet ölçüm yapılmış ve değerlendirilmiştir. Oklüzal filmler- 118 - midpalatal suturun incelenmesinde kullanılmıştır. Her iki uygulama grubunda aktif uygulama başlangıcı ve sonu, aktif uygulama sonu ve pekiştirme sonu, aktif uygulama başlangıcı ve sonu, aktif uygulama sonu ve pekiştirme sonu, aktif uygulama başlangıcı ve pekiştirme sonu ortalama değerler bakımından grup içi farkların istatistiksel önem kontrolü `eşleştirilmliş t-testi` ile; grupların gerek aktif uygulama başlangıcı ve sonu, aktif uygulama sonu ve pekiştirme sonu, aktif uygulama başlangıcı ve pekiştirme sonu ortalamaları arası farkın, gerekse araştırma süresince gösterdikleri ortalama değişiklikler arası farkların önem kontrolü `student t-testi` ile yapılmıştır. Tüm araştırma süresince araştırma bulguları değerlendirildi ğinde; midpalatal suturun HÜÇG tedavi yöntemi ile bütün bireylerde, YÜÇG tedavi yöntemiyle ise 1 2 bireyin 9'unda ayrıldığı saptanmış ve 3 aylık pekiştirme safhası sonunda kemiksi doku ile dolduğu belirlenmiştir. Üst birinci büyük azı dişleri, üst birinci küçük azı dişleri, üst kanin dişleri, alt birinci büyük azı dişleri, alt kanin dişleri arası genişliklerde ve üst çene ark perimetresinde artışlar elde edilmiş; üst kanin dişler arası genişlik, gruplar arasında biyometrik olarak önemli bir fark oluşturacak şekilde HÜÇG grubunda daha fazla artmıştır. Her iki uygulama grubunda da üst birinci büyük azı dişleri arası genişlik, maksiller iskeletsel genişlik ve nazal kavite genişliklerinde saptanan değerler; en fazla artışın üst birinci büyük azı dişleri arasında oluştuğunu ve yukarıya doğru gidildikçe bu değerlerin azaldığını göstermektedir. Ancak nazal kavite genişliğinin HÜÇG grubunda YÜÇG grubuna göre önemli düzeyde daha fazla olacak şekilde arttığı görülmüştür. Maksiller yarımlar ve üst birinci büyük azı dişlerinde bukkal yönde devrilme hareketi saptanmıştır. Üst çene, kafa kaidesine göre her iki tedavi yöntemiyle de sagital yönde ileriye doğru yer değiştirirken; alt çene sadece HÜÇG grubunda aşağıya ve geriye doğru rotasyona uğramıştır. Keserler arası açı ve overjet miktannda her iki uygulama grubunda da artış gözlenmiştir. Sagital ve vertikal yönlerde gruplar arasında biyometrik olarak önemli bir fark bulunmamıştır. - 119 During the present time, predominantly Hyrax and Minne- Expander appliances to which ones posterior bite planes have been added are widely used in the correction of bilateral posterior cross-bites, which are one of the most dominant transversal malocclusions seen. This research was carried out in order to evaluate dental and skeletal effects of RPE and SPE treatment methods three dimensionally; and to compare the obtained results. Patients having maxillary bilateral cross-bites caused by basal apical narrowness, concurrently showing a Angle Class I or a Angle Class 1 1 molar relationship were selected and two treatment groups with 24 patients were constructed. Lateral, posteroanterior cephalograms; hand-wrist, occlusal radiographs and orthodontic casts which were taken at the beginning of treatment, at the end of treatment and at the end of retention period of these patients formed the material of the research. At the beginning of treatment, the average chronological ages were 11.96 years for the RPE group, and 12.31 years for the SPE group. The Hyrax screw in the RPE treatment group, the spring of the Minne-Expander in the SPE treatment group were embedded in the posterior bite planes, who had a thickness of 1 millimeter. The Hyrax screw was activated by the patients 2 times per day, whereas the spring of the Minne-Expaner was compressed once each week. The treatment time of the RPE group varied from 0.70-1.60 months, for the SPE group the treatment time varied from 1.00- 5.1 6 months. At the end of active treatment these same appliances were worn for retentive purposes for an additional 3 months. The research material consisting of 7 measurements on the orthodontic casts, 1 7 measurements on the posteroanterior films and 1 4120 measurements on the lateral cephalometric films were carried out and evaluated. Occlusal films were used in order to examine the midpalatal suture. For both treatment groups at the beginning of treatment and at the end of treatment; at the end of treatment and at the end of retention; at the beginning of treatment and at the end of retention, the average differences were evaluated with the `paired t- test`; in order to compare the groups `student t-test` was applied. When the findings are evaluated throughout the research period; all the patients in the RPE treatment method, 9 out of 1 2 patients in the SPE treatment method demonstrated an opening of the midpalatal suture and at the end of a 3 months retention period immature bone was seen in the patients who displayed suture opening. Increases in the transversal width between the upper first molars, upper first premolars, upper canines, lower canines and in the upper arch perimeter were obtained; when the transversal width of the upper canines was evaluated between the two treatment groups, a biometrically significant difference was obtained and this increase was much more in the RPE treatment group. The values obtained for the transversal width of the upper first molars, maxillary skeletal width and nasal cavity width in both treatment groups demonstrated that the main increase was between the transversal width of the upper first molars, and that the values decreased gradually when moving in an upward direction. Although, the increase in the nasal cavity width was found more significant in the RPE treatment group than in the SPE treatment group. Buccal tipping was found in the maxillary halves and upper first molars. In relation to the cranial base the maxilla moved forward in both treatment groups; whereas the mandible showed a downward and backward rotation only i n the RPE treatment group. Increases in both, the interincisal angle and the amount of overjet in both groups was observed. Vertically and sagitally a significant difference was not observed biometrically between the two groups.
Collections