İndirekt hiperbilirubinemi nedeniyle kan değişimi uygulanan yenidoğanların retrospektif analizi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
İndirekt Hiperbilirubinemi Nedeniyle Kan Değişimi Uygulanan Yenidoğanların Retrospektif Analizi. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, Uzmanlık Tezi, Van, 2019. Amaç: Bu çalışmada yedi yıllık süre içerisinde hastanemize başvuran, kan değişimi yapılmış indirekt hiperbilirubinemili hastaların sarılık nedenleri, klinik özellikleri, risk faktörleri, kan değişimine bağlı komplikasyonların araştırılması amaçlanmıştır.Gereç ve Yöntem: Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Yenidoğan Yoğunbakım Ünitesi'ne 01.05.2012 ve 30.09.2019 tarihleri arasında indirekt hiperbilirubinemi tanısıyla yatırılan ve hastaneye kabul edildiğinde total serum bilirubin değeri kan değişimi yapılmasını gerektirecek sınırda veya sınırın üstünde olan 214 yenidoğan retrospektif olarak araştırılmıştır. Hastalarda bebek kan grubu, anne kan grubu, Rh alt grupları, kan değişimi öncesi ve sonrası hemoglobin, platelet, kalsiyum ve total bilirubin değerleri, G6PD aktivitesi, direk coombs, albümin, total bilurubin/albümin oranı, başvuru yeri, doğum şekli, doğum haftası, cinsiyet, kaçıncı gebelik ve kaçıncı yaşayan çocuk olduğu, doğum ağırlığı, eşlik eden ek patoloji varlığı, beslenme şekli, kan değişimi öncesi kilosu, kilo kaybı yüzdesi, beslenme şekli, çoğul gebelik olup olmadığı, doğum travması varlığı, hastaya IVIG verilip verilmediği, hastada başvuru esnasında akut bilirubin ensefalopatisi bulgusu olup olmadığı, kardeşlerde sarılık, fototerapi, kan değişimi öyküsü, kan değişimi sayısı, anne yaşı, anne baba arası akrabalık, hastaneye başvuru yaşı, doğumunun kaçıncı saatinde kan değişimi yapıldığı, hastaneye yatışının kaçıncı saatinde kan değişimi yapıldığı, hastanede kaç gün yattığı, kan değişimi şekli, kan değişimi esnasında veya sonrasında komplikasyon gelişimi, etiyoloji bulunamayan hastalarda metabolik panel sonucu, beyin MR sonucu ve olgunun kan değişimi sonrası nörolojik durumu gibi demografik ve klinik bulgular araştırılmıştır. Verilerin analizinde SPSS paket programı kullanılmıştır. Bulgular: Hastaların %55,6'sı erkek, %60,7'si NSVY ile doğmuş, doğum ağırlıkları ortalaması 2884±608 gr idi. Etiyoloik nedenlere bakınca %36'sında ABO uyuşmazlığı, %27,1'i Rh uyuşmazlığı, %2,3'ünde ABO ve Rh uyuşmazlığı, %8,8 prematürite, %5,1'inde Rh subgrup uygunsuzluğu, %2,8'inde hipernatremik dehidratasyon, %2,8'inde G6PD eksikliği, %1,8'inde konjenital hipotiroidi, %4'ünde idrar yolu enfeksiyonu, galaktozemi, herediter sferositoz, sefal hematom, polisitemi ve sepsis olduğu görüldü. Olguların %9,3'ünün etiyolojisi aydınlatılamamıştır. NSVY ile doğan bebeklerde, sezeryanla doğan bebeklere göre total serum bilirubini istatistiksel açıdan daha yüksek bulunmuştur (p:0.01). Erkek olguların başvuru TSB değerlerinin kızlara göre anlamlı derecede yüksek olduğu görüldü (p<0.05). Etiyolojisinde hemolitik hastalık olan olguların başvuru hemoglobin ve yaş düzeyleri hemolitik hastalık olmayanlara göre anlamlı şekilde daha düşük saptanmıştır (p<0.01). Yatış süreleri kıyaslandığında, sepsis tanısı alan vakaların, sepsis olmayan vakalara göre hastanede yatış sürelerinin anlamlı derecede fazla olduğu saptandı (p<0.01). Doğum ağırlıkları, başvuru ağırlıkları ile karşılaştırıldığında anlamlı derecede fazla bulundu (p<0.01). Patolojik kilo kaybı olanların hastaneye yatış tartılarının daha düşük olduğu ve yatış total serum bilirubin değerinin daha yüksek olduğu bulundu (p<0.05). Hipernatremik dehidratasyon tanısı olan vakaların, diğer tanılı vakalara göre tartı kaybı oranlarının anlamlı derecede yüksek olduğu görüldü (p<0.05). Olguların başvuru total serum bilirubin değeri, fototerapi sonrası bilirubin değerine göre anlamlı derecede düşüş gösterdi (p<0.01). Hastaneye geç başvuranların istatiksel olarak anlamlı şekilde, ciddi hiperbilirubinemi (TSB ≥25 mg/dl) ile yattığı gösterilmiştir (p<0,01). En sık görülen kan değişimi komplikasyonları; trombositopeni (%26,1), hipokalemi (%24,7) ve hiperkalsemidir (%23,8). İşlem sırasında 2 olgu solunum arresti geçirmiştir, birisi ex olmuş ve çalışmamızda kan değişimine bağlı mortalite oranı %0,5 bulundu. Yüksek risk grubundaki hastaların orta ve düşük risk grubundaki hastalara göre daha düşük bilirubin düzey ile hastaneye başvurduğu görüldü (p:0.01). Akut bilirubin ansefalopatisi tanısı ile başvuran olguların başvuru TSB düzeyi ve başvuru yaşı değerlerinin, ABE olmayan olgulara göre anlamlı derecede yüksek saptandı (p:0.01). Sonuç: Hiperbilirübinemi ülkemizde hala önemli bir sağlık sorunu olmaya devam etmektedir. Kan değişimi indirekt hiperbilirubineminin acil tedavisinde etkili bir yöntem olmasına rağmen, nörolojik sekellerin önlenmesinde en iyi tedavi yöntemi taburculuk öncesi riskli bebekleri belirleyerek, belirli aralıklarla kontrol edip erken müdahele etmektir. This study aimed to investigate the causes of jaundice, clinical features, risk factors and complications secondary to exchange transfusion in patients with indirect hyperbilirubinemia who were admitted to our hospital within a seven-year period and who underwent exchange transfusion.Material and Method: A total of 214 neonates who were hospitalized with the diagnosis of indirect hyperbilirubinemia in the Neonatal Intensive Care Unit of Yüzüncü Yıl University Faculty of Medicine between 01.05.2012 and 30.09.2019 and whose total serum bilirubin value was at or above the limit requiring exchange transfusion when admitted to the hospital were retrospectively investigated. Demographic and clinical findings in patients such as blood type of infant, blood type of mother, Rh subgroups, hemoglobin values before and after exchange transfusion, platelet count, calcium and total bilirubin values, G6PD activity, direct coombs, albumin, total bilirubin/albumin ratio, place of admission, type of birth, week of birth, gender, rank of pregnancy among others and rank of child among others who live, birthweight, presence of concurrent additional pathology, type of nutrition, weight before exchange transfusion, weight loss percentage, whether it was multiple pregnancy or not, presence of birth trauma, whether the patient received IVIG, whether the patient had a finding of acute bilirubin encephalopathy, jaundice in siblings, phototherapy, history of exchange transfusion, number of exchange transfusion, age of mother, consanguinity between mother and father, age at admission to the hospital, in which hour of the birth the exchange transfusion was performed, duration of hospital stay, type of exchange transfusion, development of a complication during or after exchange transfusion, result of metabolic panel in patients whose etiology could not be found, result of brain MRI and neurological status of the patient after exchange transfusion were investigated. SPSS software was used in data analysis. Findings: Of the patients, 55.6% were male, 60.7% were born by spontaneous vaginal delivery and mean birthweight was 2884±608 gr. When the etiologic causes were evaluated, it was found that 36% had ABO incompatibility, 27.1% had Rh incompatibility, 2.3% had ABO and Rh incompatibility, 8.8% had prematurity, 5.1% had Rh subgroup incompatibility, 2.8% had hypernatremic dehydration, 2.8% had G6PD deficiency, 1.8% had congenital hypothyroidism, and 4% had urinary tract infection, galactosemia, hereditary spherocytosis, cephalohematoma, polycythemia and sepsis. Etiology of 9.3% of the patients could not be found. Total serum bilirubin was statistically higher in infants born by SVD than in infants born by cesarean section (p:0.01). TSB values of male patients at admission were significantly higher than those of female patients (p<0.05). Hemoglobin levels and ages of patients with a hemolytic disease in their etiology were significantly lower at admission than those of patients without a hemolytic disease (p<0.01). When the durations of hospital stays were compared, the duration of hospital stay in patients with sepsis was longer than that of patients without sepsis (p<0.01). Weights at birth were compared with weights at admission and found significantly higher (p<0.01). Weights at admission to the hospital in patients who had pathological weight loss were lower and their total serum bilirubin values at admission were higher (p<0.05). The rates of weight loss in patients diagnosed with hypernatremic dehydration were significantly higher than those in patients diagnosed with other diseases (p<0.05). There was a significant fall in total serum bilirubin values at admission in patients compared to bilirubin values after phototherapy (p<0.01). Patients who were admitted to hospital late were hospitalized with statistically significantly serious hyperbilirubinemia (TSB ≥ 25 mg/dL) (p<0.01). The most common exchange transfusion complications were thrombocytopenia (26.1%), hypokalemia (24.7%), and hypercalcemia (23.8%). Two patients developed respiratory arrest during the procedure and 1 patient was exitus. The rate of mortality due to exchange transfusion was recorded as 0.5% in our study. Patients in high risk groups were admitted to hospital with lower bilirubin levels compared to the patients in medium and low risk groups (p:0.01). TSB level at admission and age at admission were significantly higher in patients admitted with acute bilirubin encephalopathy than in patients without acute bilirubin encephalopathy (p:0.01). Conclusion: Hyperbilirubinemia is still an important health problem in our country. Although exchange transfusion is an effective method in the emergency treatment of indirect hyperbilirubinemia the best treatment method in the prevention of neurological sequelae is to detect infants at risk before discharge, periodically follow them up and intervene early.
Collections