Anadili ingilizce olmayan akademisyenlerin yabancı dil kaygılarının ve iletişim korkularının değerlendirilmesi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Bu çalışmanın amacı Türkiyede bir devlet üniversitesinde çalışan akademisyenlerin uluslararası etkinliklerde yaşadıkları yabancı dil kaygısına ve iletişim korkusuna neden olan faktörleri incelemektir. Çalışma anadili İngilizce olmayan farklı alandaki 38 (E=27, K=11) akademisyenle yürütülmüştür. Bu çalışmada karma araştırma deseni uygulanmıştır. Veriler; kişisel bilgi anketi, uyarlanan Öğretmenlerin Yabancı Dil Kaygısı Öleçği (Horiwtz, 1986), uyarlanan Kişisel İletişim Korkusu Bildirme Ölçeği (McCroskey, 1982) ve yüzyüze görüşmelerle toplanmıştır. Tanımlayıcı ve çıkarımsal istatistiklerle nicel veriler analiz edilmiş; nitel veriler ise kaygıya sebep olan faktörler ve üstlendikleri sorumluluklar olarak kategorize edilmiş ve kodlanmıştır. Nicel sonuçlar şunları göstermiştir: a) bütün katılımcılar farklı düzeylerde yabancı dil kaygısı ve iletişim korkusu yaşamaktadır, b) kadın ve erkekler aynı düzeyde iletişim korkusu yaşarken kadınlar daha fazla yabancı dil kaygısı yaşamaktadır, c) kadın ve erkekler hedef dilde konuşma endişesi ve kendilerini bir akademik sunumda asla emin hissetmemeleri konusunda anlamlı olarak farklılaşmaktadırlar d) kadın ve erkekler topluluk önünde konuşma yaparken kendilerini stresli ve gergin hissederler. Nitel sonuçlar, düşük kaygı yaşayan akademisyenlerin anadili İngilizce olan kişilerle iletişim kurarken fonetik ve dil yetersizliğinin kısmen problem olduğunu ve anadilde sunum yapmayı istediklerini göstermiştir. Yüksek derecede kaygı yaşayanlar ise dil yetersizliğinin, tecrübesizliğin, topluluk önünde konuşmanın, telaffuz sorunları yaşamanın, akademik dili kullanamama korkusunun, aksanlı konuşanları anlamama ve konuşulanı sürekli kaçırmanın kaygı yarattığını ve anadillerinde sunum yapmayı istediklerini ifade etmişlerdir. Şu sorumlulukları göreceli olarak düşük düzeyde kaygı yaşayan akademisyenler üstlenmektedirler: a) Dili aktif bir şekilde kullanmada yurtdışına gitmek veya uzun süre alanında İngilizce ders vermek, b) kelime ve telaffuz problemlerine rağmen bunları doğal kabul ederek, yazarken sözlük kullanmak ama konuşurken yapılan yanlışları yine doğal bir durum olarak algılamak, c) akıcı konuşmaktan ziyade kendini ifade edebilmenin önemli olduğunu vurgulayarak kaygılarını azaltmaya çalışmak. Daha yüksek kaygı yaşayanlar ise şu sorumlulukları üstlenmişlerdir: a) yurtdışına gitmek, b) iş ortamında meslektaşlarıyla İngilizce konuşmak, c) yurtdışında konferanslara katılmak, d) İngilizce kitap okumak ve videolarla dinleme yapmak. Özellikle, yurtdışında bulunmanın dil gelişimine en büyük katkıyı sağlayacağına inanılmaktadır. Bu çalışma dil kaygısı ile ilgili alan yazına akademik ortamlardan yararlanarak farklı bir katkı sunabilmektedir. This study aims to investigate the specific sources that precipitate foreign language anxiety and communication apprehension on Turkish academicians working at a state university in Turkey, while attending in international academic setting. The research was conducted on 38 academicians (M-27, F=11), non-native English speakers from different fields. A mixed-research design was applied in this case study. The data was collected through applying a background questionnaire, an adapted version of Teacher Foreign Language Anxiety Scale by Horiwtz (1986), an adapted version of Personal Report of Communication Apprehension by McCroskey (1982) and face-to-face interviews. Descriptive and inferential statistics were used to analyze the quantitative data. The qualitative data that includes the interviews was coded according to categories relating to the probable causes of anxiety and the responsobilities they take to reduce anxiety and apprehension. The quantitative results showed that a) all participants experience both foreign language anxiety (FLA) and communication apprehension(CA) at different levels, b) female and males had similar level of communication apprehension while female had more FLA, c) female and male participants significantly differ in terms of worrying about speaking in the target language and never feeling quite sure of themselves while presenting in international academic setting, and d) female and male participants significantly differ in terms of feeling very tense and rigid while giving a speech. The qualitative findings showed that participants with low anxiety and apprehnesion reported that problems regarding incompetencies in pronouncitaion and language profieciency and also they wanted to present in their mother tongue at conferences. On the other hand, participants with high anxiety and apprehension reported that problems regarding language proficiency, inexperiency to give speech in front of public, pronounciation, academic language, accent and intelligibility. They also wanted to present in their mother tongue at conferences. The responsibilities the participants with low anxiety took are: a) to live in abroad and lecturing in English-medium classess, b) they regarded their lackness in vocabulary and pronounciation natural and c) they tried to alleviate their anxieties through believing that communicating is more important than speaking fluently. The The responsibilities that the participants with high anxiety took are: a) living abroad, b) using English while speaking to colleagues, c) attending conferences abroad, and) watcing video films and reading books in English.
Collections