Yaşanabilir cıttaslow şehirler ve gayrimenkul geliştirme stratejileri
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Şehir ve insan hayatının hızla aktığı özellikle 19. Yüzyılın sonlarına doğru 1960'lar sonrası küreselleşme süreci ile birlikte şehir merkezlerinde oluşan sıkışıklık ve yeni yaşam alanlarındaki plansız büyüme sürecinde dünyada pek çok şehir, doğal yaşam alanından uzaklaşmıştır. Bu alanda şehircilik, Cittaslowlar ve yaşanabilir şehirlerle ilgili gerek Türkiye'de gerekse dünyada çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Çevrenin bozulmasıyla birlikte özellikle sivil toplum kuruluşları ve bazı kamu kurumları çeşitli arayışlara başlamış ve şehirlerin kimliğini nasıl koruyabiliriz sorusuna cevap aramışlardır. Bu arayışlar, zamanla nüfusu 50.000 den az, küçük, sâkin şehirler, yerleşimler için farklı bir yol izleme gerekliliğini ortaya çıkarmıştır. Şehirler farklılıklarını bir tanınma nesnesi, marka haline getirerek kendilerini özgün kılan değerlerini özenle pazarlamaktadırlar. İtalya'da 1999 yılında Cittaslow hareketi ve öncesinde 1989'da Slow Food hareketleri, uluslararası boyutta şehirlere kimlik kazandıran ve markalaştıran bir oluşuma dönüşmüştür. Bu çalışmanın ana sorunsalı, günümüzde şehir ve küreselleşme ilişkisi göz önüne alındığında, sakin şehir hareketinin alternatif bir model taşıma iddiasında mı yoksa gayrimenkul geliştirme stratejisi olarak düşünüldüğünde küreselleşme söylemi ile uyum içinde mi olduğunu anlamaya ve açıklamaya çalışmaktır. Bu çalışma sakin şehir hareketi son dönem küreselleşme söylemi ile uyumlu bir şehir pazarlama stratejisi olarak görülebilir mi, sorusunun cevabını aramak üzerine kuruludur. Bu modellerde gayrimenkul geliştirme yöntemlerinin ne kadar doğru uygulanabileceği, kamu–özel sektör iş birlikleri araştırılmış ve yapılan anket çalışmasıyla birlikte yaşanabilir şehirlerin gelecek nesillere nasıl bir miras olarak bırakabileceği tartışılmış, raporlanmış ve araştırılmıştır. Within the Industrial Age of 19th century and globalisation, especially after 1960s, brought intense and unplanned urbanisation which causes destruction of natural sources of cities. Referring to these matters, some studies have been conducted both in Turkey and other countries. After observing severe causalities in nature, some NGO's and public institutions launched researches to find out ways to protect the natural environment. Consequently, small vicinities with less than 50.000 population seemed as model cities. Local characteristics became significant for marketing purposes. Slow Food movement in 1989 and Cittaslow concept in 1999 from Italy, became an important factor identifying and marketing cities in international platforms. However, this paper examines whether Cittaslow concept offers an alternative solution for urbanisation or it is just a concern of real estate development strategies under globalisation impact. One of the main concerns of this study is to assess to what extend real estate developing strategies can be applied under Slow City concept, and to research to what extend these vicinities can be inherited by the next generations. And also in these models, the realization of the methods of real estate development, PPP, public - private sector collaborations have been researched and with the survey study, it has been discussed, reported and researched how either livable cities or liveability can leave a legacy to future generations.
Collections