Serum prolidaz enzim aktivitesinin preeklampsi esnasında gösterdiği değişikliklerin preeklampside bir biyokimyasal belirteci olup olamayacağının değerlendirilmesi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Tüm gebeliklerin %7-10'unu etkileyen hipertansiyon gebelikte 4 şekilde görülür (1- 5). 1-Preeklampsi, 2- Kronik Hipertansiyon, 3-Hipertansiyona Süperimpoze Preeklamsi, 4-Gestasyonel Hipertansiyon. Hipertansiyonun gebelikte görülmesi halinde gelişen uteroplesantal yetmezlik nedeniyle fetal büyüme geriliği, preterm eylem, plasenta dekolmanı gibi komplikasyonların bir sonucu olarak fetus de risk altındadır.Preeklampsi, obstetrik alanındaki gelişmelere rağmen hala maternal-fetal mortalite ve morbititenin önde gelen sebeplerinden birini oluşturmaktadır. Klasik triadı 20.gebelik haftasından sonra oluşan hipertansiyon, proteinüri ve ödemdir. Preeklampsi genel olarak genç ve nullipar kadınların hastalığı olarak bilinir. Gerçekten preeklamptik kadınların 2/3'ü primigravidadır. Bununla birlikte bimodel yaş dağılımı gösterir ve ikinci piki 35 yaş üzeri multipar kadınlarda görülür ve neonatal morbidite ve mortalitenin temel nedenidir. Preeklamptik olgularda görülen yüksek mortalite ve tedavinin mümkün olmayışı çalışmacıları bu hastalığın önlenebilmesi için araştırmaya zorlamıştır(1, 2, 5).Birçok farmakolojik ajan araştırması yapılmıştır. En yaygın olanı proflaktik düşük doz aspirin verilmesidir. Bir diğer farmakolojik yöntem preeklampside endotel hasarından sorumlu tutulan serbest radikal artışı ve preeklampi hastalarda antioksidan vitamin seviyelerinin anlamlı olarak düşük olması temeline dayanan antioksidanların kullanımıdır. Gerçekten vitamin C ve E verilenlerde plesebo verilenlere göre preeklampsi insidansı daha az bulunmuştur(1, 2, 5- 8).Prolidaz, kollajen turnoverinde rol alan bir enzimdir. Vücutta yaygın olarak bulunur. Buna dayanarak çalışmamızda anne serumunda prolidaz enzim aktivitesinin preeklampsi esnasında gösterdiği değişikliklerinpreeklampsinin bir biyokimyasal belirteci olarak kullanılabilir olup olmadığını, ortaya koymak amaçlanmaktadır. Çalışmaya; Preeklampsi tanısı almış 1 miad gebe ve miad gebelik tanısı almış 31 kontrol grubu hasta dahil edildi. Tüm hastaların doğumları acil olarak sezaryenle geçekleştirildi. Hastaların tümünün anne kanı örnek numune alınarak biyokimya tüplerine alındı. Serum örnekten prolidaz enzimi, laktat dehidrogenaz (LDH düzeyleri) çalışıldı.Sonuç olarak Prolidaz değerlerinin istatistiksel olarak anlamlı artış gösterdiği gözlendi (p<0.05). Laktat dehidrogenaz değerlerinin istatistiksel olarak anlamlı olduğu saptandı (p<0.05). Bu çalışma ile preeklampsi ile serum prolidaz seviyesi arasındaki korelasyon ortaya konmuştur. Böyle bir korelasyonun preekalmpsi için teşhis ve takibinde kullanılabileceği muhtemel gözükmektedir.Anahtar kelimeler: Prolidaz, Preeklampsi, Laktat dehidrogenaz. Pregnancy induced hypertension affects % 7-10 of total pregnancies and is seen as four types. These are; preeclampsia, chronically hypertension, preeclampsia superimposed hypertension and gestational hypertension. If hypertension occurs with pregnancy it leads to uteroplacental failure fetal growing deficiency, premature action and placental detachment may be seen and as a result these complications, the fetus undergoes some risks. Although the improvements of the obstetric theme, preeclampsia is still a common cause of materno-fetal morbidity and mortality. Its classical triads are the hypertension after the 20. Pregnancy week, proteinuria and edema. Preeclampsia is known as a disease of young nullipar women. Truly two of the three preeclamptic women are primigravida. However, it shows a bimodal range and so the second peak arises over thirty five old multipar women and is main cause of neonatal morbidity and mortality. The high mortality and treatment difficulties of preeclampsia has been forced the researchers to carry out new investigations about this subject. A lot of studies has been done up to now and the most common of them is giving acetylsalicylic acid. Another pharmacological method in the patients with preeclampsia, since increased free radicals which responsible for endothelium damage, is the using of antioxidants based on decreased antioxidant vitamins levels in these patients. In reality, the preeclampsia incidence has been found lower in the patients whom have been given vitamin C and E than placebo group. Prolidase is amply found in the body and plays an important role on the collagen metabolism. Therefore, in the present study, we aimed, whether Prolidase activity changes in the maternal serum, amnions fluid, placental deciduas, umbilical chord and chord blood during the preeclampsia, can be used as a biochemical parameterof the disease. Forty one preeclamptic pregnant and as the control group thirty one normal pregnant women were accepted to the study. All of the patients underwentcaesarean delivery as an urgent case. All of the patient?s maternal blood samples and the other specimens were collected in the biochemical tubes. From the serum samples; lactate dehydrogenates (LDH) levels were measured.As a result, significantly increased Prolidase levels were observed at all measurement time points. The ALP levels were significantly higher at fourth and fifth measurement time points and between third and fifth measurement time points comparing with first measurement time point. LDH levels were also significantly increased. In the present study we concluded that there is a correlation between preeclampsia and serum prolidase level and it may be used for the diagnosis and follow-up of this serious disease.Key Words: Prolidase, preeclampsia, lactic dehydrogenates.
Collections