Travma sonrası stres bozukluğunda kullanılan bilişsel ve davranışçı terapi protokollerinin terapötik bileşenlerinin etkisine yönelik bir meta-analiz
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) tedavisinde, travma odaklı terapilerin etkisi daha önce yapılan meta-analizlerce kanıtlanmıştır Bu terapiler içinde bilişsel ve davranışçı terapiler (BDT) en geniş veri tabanına sahiptir. Travma odaklı BDT protokollerini oluşturan imgesel yüzleştirme, yerinde yüzleştirme (YY), bilişsel yeniden yapılandırma ve kaygı, stres, öfke yönetimi gibi diğer davranıĢ terapisi girişimlerinin tedavi etkisine ayrı ayrı yaptıkları katkı bilinmemektedir. Bu araştırmada, terapi tekniklerinin tedavi kazanımlarına katkılarının belirlenerek, TSSB tedavisi için en kısa ve en etkili terapi protokollerinin oluşturulabilmesine olanak sağlamak amaçlandı. PILOTS, PsychInfo ve PubMed veri tabanlarında belirlenen 1719 makalenin özetleri ve 140 tam makale incelendi. Ölçme kriterlerini karşılayan BDT protokolü etkisinisınayan 69 seçkisiz kontrollü klinik deney meta-analize dahil edildi. Bu deneylerde sınanan tedavi bileşenleri; TSSB ve depresyon belirtileri üzerinde tedaviyi tamamlayanlar ve tedavi amacı analizlerine göre tedavi sonu ve takip noktasında sağladıkları etki boyutları, tedavi bırakma oranları ve tedavi süreleri açısından incelendi. Elde edilen bulgular, temel tedavi yöntemlerinin tek başlarına kullanıldıklarında yüksek etki boyutu sağladıklarını ancak kombinasyon halinde kullanıldıklarında daha büyük etki boyutu ortaya çıkardıklarını gösterdi. Protokollere YY eklenmesinin tedavi etkisini artırdığı görüldü. Diğer davranış terapisi yöntemlerinin ise tedavi protokollerine anlamlı bir katkısı olmadığı sonucuna ulaşıldı. Yapılan meta-regresyon analizi tedavi protokollerinin YY içermesinin etki boyutunu yordayan tek faktör olduğunu gösterdi. Ayrıca, yerinde yüzleĢtirme bileĢeni diğer terapi bileĢenlerine göre tedavi süresi açısından avantajlı olduğu gibi tedavi bırakma oranları açısından da dezavantajlı değildi. Bu bulgular protokollerde YY'ye ağırlık verilmesinin TSSB tedavisinde kısa sürede etki sağlayacağını düşündürmektedir. Ancak, YY ile ilgili mitler bu yöntemin klinik pratikte yaygın kullanımının önünde bir engel oluşturmaktadır. Bu meta-analizin bulguları ayrıştırıcı klinik deneylerde YY'nin tek başına kullanımının tedaviye sağladığı etkiye yoğunlaşılması gerekliliğine işaret etmektedir. Various meta-analyses have established the efficacy of trauma-focused psychotherapies in the treatment of posttraumatic stres disorder (PTSD). Among the latter cognitive and behavioral therapies (CBT) have the largest evidence base. CBT protocols usually include some combination of imaginal exposure, live exposure (LE), cognitive restructuring and other behavioral techniques such as anxiety, stress, anger management. The relative contribution of each of these techniques to overall treatment efficacy is largely unknown. In this meta-analysis the contribution of CBT components to treatment outcome in PTSD and depression symptoms was examined in terms of treatment effect sizes (Hedges g) they achieved in completers, intent-to-treat and follow-up analyses. In addition, treatment tolerability and duration were examined. The abstracts of 1719 articles identified in PILOTS, PsycInfo and PubMed databases and full-text of 140 articles were read and 69 randomized controlled clinical trials testing the efficacy of trauma-focused CBT protocols met inclusion criteria. Although treatment components achieved high effect sizes when they were used alone, their efficacy increased when they were used in combination. Effect sizes increased significantly when protocols involved LE. Other behavior therapy techniques did not make significant contributions to treatment outcome. A meta-regression analysis showed that the existence of LE in therapy protocols was the only significant predictor of effect size estimates. Protocols involving LE had more favorable treatment duration and were not less tolerable compared to protocols that did not involve LE. These findings suggest that giving more emphasis to LE in treatment protocols will achieve high treatment effects in a short period of time. However, myths about the use of LE constitute an obstacle in its wide spread use in clinical settings. The findings of this meta-analysis show that more dismantling clinical trials are needed to discern the efficacy of LE when used alone for treatment of PTSD.
Collections