Une approche floue d`analyse d`enveloppement des données au probléme de sélection de fournisseur
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Özet Günümüz üretim çevrelerinin ağır rekabet koşullan altında, firmalar ayakta kalabilmek için verimliliklerini sürekli olarak artırmaya zorlanmaktadırlar. Sadece firma performansı değil, aynı zamanda firmanın, tedarikçilerinin ve müşterilerinin de içinde bulunduğu tedarik zincirinin etkinliği de bu performansı doğrudan etkilemektedir. Tedarikçiler, tedarik zinciri hiyerarşisinin sadece bir ayağını oluşturmaktadır ve hızlı değişen pazar koşullan ile müşteri talepleri, firmaları tedarikçileriyle daha entegre çalışmaya zorlamaktadır. Tedarikçi seçimi problemi, bugüne kadar, araştırmacıların yoğun ilgisini çekmiştir. Literatürde pek çok farklı yöntem kullanılmış ve firmaların tedarikçi seçim süreçleri incelenmiştir. Bu çerçevede sürecin teorik olarak nasıl olması gerektiği araştınlmış ve sonrası için temel teşkil edecek argümanlar ortaya konulmuştur. Pek çok araştırmacı hangi yöntemin veya hangi ölçütlerin hangi koşullar altında daha uygun olduğunu belirten genel modeller sunmuş ve pek çok deneysel çalışmalar yapmıştır. Çeşitli anketler vasıtasıyla, satın alma tipleri sınıflandırılmaya çalışılmış ve hangi ölçütlerin hangi satın alma durumunda kullanılması gerektiği incelenmiştir. Pek çok endüstriyel uygulamada, çalışılan firmalara özel tedarikçi seçim süreçlerinin nasıl olacağı belirlenmiş ve yine firmaya özel olarak seçim gerçekleştirilmiştir. Yapılan çalışmalar incelendiğinde, tedarikçi seçimi probleminde, yapısal olarak, birden fazla ölçütün göz önünde bulundurulmasını gerektiği gözlemlenmiştir. Literatürde her ne kadar otuzdan fazla ölçüt incelenmiş olsa da, en önemli kriterler `Ürün Fiyatı (Maliyet)`, `Kalite`, 'Teslimat` ve `Servis` olarak sıralanabilir. Değinilmesi gereken bir diğer nokta ise, tedarikçi seçim sürecini ve ölçütlerini etkileyen iki faktörün ön plana çıkmasıdır. Seçim sürecini etkileyen birinci faktör ürün çeşidi, ikinci faktör ürün çeşidiyle de etkileşim içerisinde olan firma politikalandır. Ölçütlerin seçimi ürün çeşidine göre farklılık gösterebilmektedir. Örneğin bazı kritik ürünleri alırken kalitekriteri ön plana çıkarken, piyasadan kolay elde edilebilen ve sık kullanılan ürünleri alırken fiyat (maliyet) ölçütü ön plana çıkabilmektedir. Öte yandan üretilen ürünle etkileşim içerisinde bulunan firma politikaları da ölçütlerin seçimini etkilemektedir. Örneğin, yine kalite ölçütü, firmamız Toplam Kalite Yönetimini benimsemişse daha fazla ön plana çıkacak, hızlı değişen pazarlarda (ürün ömrü çevriminin kısa olduğu pazarlarda) rekabet ediyorsak AR/GE faaliyetlerine katkıda bulunması açısından tedarikçi firmanın fiziksel kapasitesi daha önemli bir ölçüt olarak tercih edilebilecektir. Kısaca, tedarikçi seçim süreci, ürüne ve firmaya özel bir yapı göstermekte, bu da her koşul altında uygulanabilen tek bir metodolojinin varolmasını engellemektedir. Tedarikçi seçimiyle ilgili bir diğer göze çarpan nokta ise bugüne kadar yapılan çalışmaların büyük çoğunluğunun kesin verilere dayanmasıdır, incelenen çalışmalar içerisinde yalnızca iki tanesinin bulanık verilerle dayanan seçim süreci geliştirdiği gözlenmiştir. Halbuki, pek çok durumda, tedarikçi seçim süreci içerisinde belirsizlik ortamı bulunmaktadır ve bu belirsizliğin, oluşturulacak modellere katılması gerekmektedir. Belirsizlik ortamını yaratan iki sebep şöyle sıralanabilir: /. Tedarikçilere ait yeterli yada istenen verilerin elde bulunması her zaman garanti edilememektedir, n. Elde edilen veriler, pek çok zaman alıcı firmanın satın alma departmanı çalışanları veya yöneticileri ile tedarikçi firmanın satış personeli veya yöneticilerinin sübjektif olan kişisel görüşlerini içermektedir. 1965 yılında ilk kez L. Zadeh tarafindan geliştirilen Bulanık Küme Teorisi, bu gibi belirsizlik ortamında karar verme durumları için uygun araçları sunabilmektedir. Bu teori belirsizlik ortamında karar verme durumlarında insan düşünce sistemini taklit etmemize olanak sağlamaktadır. Klasik Küme Teorisinde evrensel kümenin bir elemanı, evrensel küme içerisinde tanımlanan bir altkümeye ya ait olabilir ya da ait olamazdı. Ancak bulanık küme teorisi, insan düşünme sistemine benzer şekilde, bir elemanın kısmi olarak da bir kümeye ait olabileceğini ortaya koyarak yeni bir alan yaratmıştır. Örneğin günlük hayatta, pek çok kez, çeşitli sıfatlar kullanarak bazı kavramları tanımlamaya çalışırız. Klasik küme teorisine göre `Uzun boylular` kümesini 1.80 ve daha yukarısı olarak tanımladığımızda, boyu l.79 olan kişinin, uzun boylu olmadığını için, bu kümede yer almaması gerekmektedir. Halbuki, bulanık küme teorisi, geleneksel ı.Özet Günümüz üretim çevrelerinin ağır rekabet koşullan altında, firmalar ayakta kalabilmek için verimliliklerini sürekli olarak artırmaya zorlanmaktadırlar. Sadece firma performansı değil, aynı zamanda firmanın, tedarikçilerinin ve müşterilerinin de içinde bulunduğu tedarik zincirinin etkinliği de bu performansı doğrudan etkilemektedir. Tedarikçiler, tedarik zinciri hiyerarşisinin sadece bir ayağını oluşturmaktadır ve hızlı değişen pazar koşullan ile müşteri talepleri, firmaları tedarikçileriyle daha entegre çalışmaya zorlamaktadır. Tedarikçi seçimi problemi, bugüne kadar, araştırmacıların yoğun ilgisini çekmiştir. Literatürde pek çok farklı yöntem kullanılmış ve firmaların tedarikçi seçim süreçleri incelenmiştir. Bu çerçevede sürecin teorik olarak nasıl olması gerektiği araştınlmış ve sonrası için temel teşkil edecek argümanlar ortaya konulmuştur. Pek çok araştırmacı hangi yöntemin veya hangi ölçütlerin hangi koşullar altında daha uygun olduğunu belirten genel modeller sunmuş ve pek çok deneysel çalışmalar yapmıştır. Çeşitli anketler vasıtasıyla, satın alma tipleri sınıflandırılmaya çalışılmış ve hangi ölçütlerin hangi satın alma durumunda kullanılması gerektiği incelenmiştir. Pek çok endüstriyel uygulamada, çalışılan firmalara özel tedarikçi seçim süreçlerinin nasıl olacağı belirlenmiş ve yine firmaya özel olarak seçim gerçekleştirilmiştir. Yapılan çalışmalar incelendiğinde, tedarikçi seçimi probleminde, yapısal olarak, birden fazla ölçütün göz önünde bulundurulmasını gerektiği gözlemlenmiştir. Literatürde her ne kadar otuzdan fazla ölçüt incelenmiş olsa da, en önemli kriterler `Ürün Fiyatı (Maliyet)`, `Kalite`, 'Teslimat` ve `Servis` olarak sıralanabilir. Değinilmesi gereken bir diğer nokta ise, tedarikçi seçim sürecini ve ölçütlerini etkileyen iki faktörün ön plana çıkmasıdır. Seçim sürecini etkileyen birinci faktör ürün çeşidi, ikinci faktör ürün çeşidiyle de etkileşim içerisinde olan firma politikalandır. Ölçütlerin seçimi ürün çeşidine göre farklılık gösterebilmektedir. Örneğin bazı kritik ürünleri alırken kalitekriteri ön plana çıkarken, piyasadan kolay elde edilebilen ve sık kullanılan ürünleri alırken fiyat (maliyet) ölçütü ön plana çıkabilmektedir. Öte yandan üretilen ürünle etkileşim içerisinde bulunan firma politikaları da ölçütlerin seçimini etkilemektedir. Örneğin, yine kalite ölçütü, firmamız Toplam Kalite Yönetimini benimsemişse daha fazla ön plana çıkacak, hızlı değişen pazarlarda (ürün ömrü çevriminin kısa olduğu pazarlarda) rekabet ediyorsak AR/GE faaliyetlerine katkıda bulunması açısından tedarikçi firmanın fiziksel kapasitesi daha önemli bir ölçüt olarak tercih edilebilecektir. Kısaca, tedarikçi seçim süreci, ürüne ve firmaya özel bir yapı göstermekte, bu da her koşul altında uygulanabilen tek bir metodolojinin varolmasını engellemektedir. Tedarikçi seçimiyle ilgili bir diğer göze çarpan nokta ise bugüne kadar yapılan çalışmaların büyük çoğunluğunun kesin verilere dayanmasıdır, incelenen çalışmalar içerisinde yalnızca iki tanesinin bulanık verilerle dayanan seçim süreci geliştirdiği gözlenmiştir. Halbuki, pek çok durumda, tedarikçi seçim süreci içerisinde belirsizlik ortamı bulunmaktadır ve bu belirsizliğin, oluşturulacak modellere katılması gerekmektedir. Belirsizlik ortamını yaratan iki sebep şöyle sıralanabilir: /. Tedarikçilere ait yeterli yada istenen verilerin elde bulunması her zaman garanti edilememektedir, n. Elde edilen veriler, pek çok zaman alıcı firmanın satın alma departmanı çalışanları veya yöneticileri ile tedarikçi firmanın satış personeli veya yöneticilerinin sübjektif olan kişisel görüşlerini içermektedir. 1965 yılında ilk kez L. Zadeh tarafindan geliştirilen Bulanık Küme Teorisi, bu gibi belirsizlik ortamında karar verme durumları için uygun araçları sunabilmektedir. Bu teori belirsizlik ortamında karar verme durumlarında insan düşünce sistemini taklit etmemize olanak sağlamaktadır. Klasik Küme Teorisinde evrensel kümenin bir elemanı, evrensel küme içerisinde tanımlanan bir altkümeye ya ait olabilir ya da ait olamazdı. Ancak bulanık küme teorisi, insan düşünme sistemine benzer şekilde, bir elemanın kısmi olarak da bir kümeye ait olabileceğini ortaya koyarak yeni bir alan yaratmıştır. Örneğin günlük hayatta, pek çok kez, çeşitli sıfatlar kullanarak bazı kavramları tanımlamaya çalışırız. Klasik küme teorisine göre `Uzun boylular` kümesini 1.80 ve daha yukarısı olarak tanımladığımızda, boyu l.79 olan kişinin, uzun boylu olmadığını için, bu kümede yer almaması gerekmektedir. Halbuki, bulanık küme teorisi, geleneksel ı.Özet Günümüz üretim çevrelerinin ağır rekabet koşullan altında, firmalar ayakta kalabilmek için verimliliklerini sürekli olarak artırmaya zorlanmaktadırlar. Sadece firma performansı değil, aynı zamanda firmanın, tedarikçilerinin ve müşterilerinin de içinde bulunduğu tedarik zincirinin etkinliği de bu performansı doğrudan etkilemektedir. Tedarikçiler, tedarik zinciri hiyerarşisinin sadece bir ayağını oluşturmaktadır ve hızlı değişen pazar koşullan ile müşteri talepleri, firmaları tedarikçileriyle daha entegre çalışmaya zorlamaktadır. Tedarikçi seçimi problemi, bugüne kadar, araştırmacıların yoğun ilgisini çekmiştir. Literatürde pek çok farklı yöntem kullanılmış ve firmaların tedarikçi seçim süreçleri incelenmiştir. Bu çerçevede sürecin teorik olarak nasıl olması gerektiği araştınlmış ve sonrası için temel teşkil edecek argümanlar ortaya konulmuştur. Pek çok araştırmacı hangi yöntemin veya hangi ölçütlerin hangi koşullar altında daha uygun olduğunu belirten genel modeller sunmuş ve pek çok deneysel çalışmalar yapmıştır. Çeşitli anketler vasıtasıyla, satın alma tipleri sınıflandırılmaya çalışılmış ve hangi ölçütlerin hangi satın alma durumunda kullanılması gerektiği incelenmiştir. Pek çok endüstriyel uygulamada, çalışılan firmalara özel tedarikçi seçim süreçlerinin nasıl olacağı belirlenmiş ve yine firmaya özel olarak seçim gerçekleştirilmiştir. Yapılan çalışmalar incelendiğinde, tedarikçi seçimi probleminde, yapısal olarak, birden fazla ölçütün göz önünde bulundurulmasını gerektiği gözlemlenmiştir. Literatürde her ne kadar otuzdan fazla ölçüt incelenmiş olsa da, en önemli kriterler `Ürün Fiyatı (Maliyet)`, `Kalite`, 'Teslimat` ve `Servis` olarak sıralanabilir. Değinilmesi gereken bir diğer nokta ise, tedarikçi seçim sürecini ve ölçütlerini etkileyen iki faktörün ön plana çıkmasıdır. Seçim sürecini etkileyen birinci faktör ürün çeşidi, ikinci faktör ürün çeşidiyle de etkileşim içerisinde olan firma politikalandır. Ölçütlerin seçimi ürün çeşidine göre farklılık gösterebilmektedir. Örneğin bazı kritik ürünleri alırken kalitekriteri ön plana çıkarken, piyasadan kolay elde edilebilen ve sık kullanılan ürünleri alırken fiyat (maliyet) ölçütü ön plana çıkabilmektedir. Öte yandan üretilen ürünle etkileşim içerisinde bulunan firma politikaları da ölçütlerin seçimini etkilemektedir. Örneğin, yine kalite ölçütü, firmamız Toplam Kalite Yönetimini benimsemişse daha fazla ön plana çıkacak, hızlı değişen pazarlarda (ürün ömrü çevriminin kısa olduğu pazarlarda) rekabet ediyorsak AR/GE faaliyetlerine katkıda bulunması açısından tedarikçi firmanın fiziksel kapasitesi daha önemli bir ölçüt olarak tercih edilebilecektir. Kısaca, tedarikçi seçim süreci, ürüne ve firmaya özel bir yapı göstermekte, bu da her koşul altında uygulanabilen tek bir metodolojinin varolmasını engellemektedir. Tedarikçi seçimiyle ilgili bir diğer göze çarpan nokta ise bugüne kadar yapılan çalışmaların büyük çoğunluğunun kesin verilere dayanmasıdır, incelenen çalışmalar içerisinde yalnızca iki tanesinin bulanık verilerle dayanan seçim süreci geliştirdiği gözlenmiştir. Halbuki, pek çok durumda, tedarikçi seçim süreci içerisinde belirsizlik ortamı bulunmaktadır ve bu belirsizliğin, oluşturulacak modellere katılması gerekmektedir. Belirsizlik ortamını yaratan iki sebep şöyle sıralanabilir: /. Tedarikçilere ait yeterli yada istenen verilerin elde bulunması her zaman garanti edilememektedir, n. Elde edilen veriler, pek çok zaman alıcı firmanın satın alma departmanı çalışanları veya yöneticileri ile tedarikçi firmanın satış personeli veya yöneticilerinin sübjektif olan kişisel görüşlerini içermektedir. 1965 yılında ilk kez L. Zadeh tarafindan geliştirilen Bulanık Küme Teorisi, bu gibi belirsizlik ortamında karar verme durumları için uygun araçları sunabilmektedir. Bu teori belirsizlik ortamında karar verme durumlarında insan düşünce sistemini taklit etmemize olanak sağlamaktadır. Klasik Küme Teorisinde evrensel kümenin bir elemanı, evrensel küme içerisinde tanımlanan bir altkümeye ya ait olabilir ya da ait olamazdı. Ancak bulanık küme teorisi, insan düşünme sistemine benzer şekilde, bir elemanın kısmi olarak da bir kümeye ait olabileceğini ortaya koyarak yeni bir alan yaratmıştır. Örneğin günlük hayatta, pek çok kez, çeşitli sıfatlar kullanarak bazı kavramları tanımlamaya çalışırız. Klasik küme teorisine göre `Uzun boylular` kümesini 1.80 ve daha yukarısı olarak tanımladığımızda, boyu l.79 olan kişinin, uzun boylu olmadığını için, bu kümede yer almaması gerekmektedir. Halbuki, bulanık küme teorisi, geleneksel ı.
Collections