Tarkovski`nin Stalker ve Kaplanoğlu`nun Buğday filmlerinde anlatı ve görüntü estetiği
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Sanatta güzel ve estetik olan üzerine düşünceler antik dönemlere tarihlenmiştir. Başlangıçta güzel, sayılarla ifade edilmeye çalışılırken daha sonraki dönemlerde duyularla algılanan bir varlık olarak ele alınmıştır. Estetiğin bir bilim olarak kabul edilmesi ise 18. yüzyılda Alexander G. Baumgarten ile olmuştur. Onun estetik bilimine katkıları yadsınamamakla birlikte, ondan sonra gelen pek çok düşünür de estetik biliminin gelişmesini sağlamıştır. Duyuların bilimi olarak değerlendirilen estetik günümüzde, sanat eseri bağlamında genellikle insanın etkilenmesi ve etkilemesine odaklanmıştır. Sinema felsefecisi Gilles Deleuze, dünyaya gelmenin etkilenmek olduğunu belirtmiştir. Estetik bilimi de sanat, sanatçı, sanat eseri ve izleyicilerin oluşturduğu bu geniş ve derinlikli çerçeve içerisinde duyuların çok yönlü etkileyiş ve etkilenişini incelemektedir. Bu kapsamda sinema sanatı da estetik biliminin inceleme alanı içerisine girmektedir. Yönetmenin meydana getirdiği bir sanatsal ürün olarak film, izleyiciler tarafından izlenir, daha sonra ise bir yargı ortaya konulur. Bir filmin estetik bir obje olarak ele alınabilmesinin çeşitli kriterleri de, sinemanın tarihsel süreci içerisinde tartışılmaya devam etmiştir. Türk yönetmen Semih Kaplanoğlu'nun `pîrim` olarak adlandırdığı Rus yönetmen Andrey Tarkovski, filmleriyle ve kitaplarıyla dünyada kabul görmüş bir sanatçıdır. Kaplanoğlu, son filmi Buğday'ı, Tarkovski'nin Stalker filminden esinlenerek çekmiştir. Bu çalışmada, estetiğin tarihsel olarak geçirdiği süreç ele alınmakta, resim ve fotoğraf sanatlarının sinemayla olan karşılıklı ilişkileri değerlendirilmekte böylelikle kuramsal çerçeve çizilmektedir. Ardından da Tarkovski ve Kaplanoğlu'nun bahsi geçen filmleri görüntü estetiği yönüyle karşılaştırılmaktadır. Bu çalışmanın amacı, Kaplanoğlu sineması üzerindeki bilinen Tarkovski etkisini daha somut olarak ortaya koymaktır. Alanda benzer bir çalışmanın olmaması da çalışmanın gerçekleştirilmesinde etkilidir. Filmlerin anlatı, öykü, olay örgüsü, mizansen ve sinematografik olarak analizi, Bordwell'in `Biçem Analizi` olarak bilinen yöntemiyle gerçekleştirilmiştir. Thoughts on the beautiful and aesthetic in art are dated to ancient times. In the beginning, it was tried to be expressed in numbers, but it was considered as an entity perceived by the senses in later periods. The acceptance of aesthetics as a science was in the 18th century with Alexander G. Baumgarten. Although his contributions to aesthetic science cannot be denied, many thinkers who succeeded him in the development of aesthetic science. Aesthetics, which is regarded as the science of the senses, nowadays focuses on human influences and influences in the context of the work of art. Gilles Deleuze, the philosopher of cinema, states that coming to earth is influenced. Aesthetic science examines the multi-faceted influences and influences of the senses within this broad and deep framework of art, artist, artwork and audience. In this context, the art of cinema is also within the scope of the study of aesthetic science. As an artistic product produced by the director, the film is watched by the audience and then they make a judgment about the film they watch. The various criteria for considering a film as an aesthetic object continue to be discussed in the historical process of cinema. Russian director Andrey Tarkovski, whom Turkish director Semih Kaplanoğlu calls `pirim,, is an internationally recognized artist with his films and books. Kaplanoğlu shot his latest film `Grain`, inspired by Tarkovski's `Stalker`. In this study, the historical process of aesthetics is discussed and the interrelation of painting and photographic arts with cinema is evaluated and thus the theoretical framework is drawn. Then, the films of Tarkovski and Kaplanoğlu are compared with the aesthetic aspect of the image. The aim of this study is to present the known Tarkovski effect on Kaplanoglu cinema more concretely. The absence of a similar study in the field is also effective in carrying out the study. The narrative, story, plot, mise-en-scene and cinematographic analysis of the films were carried out by Bordwell's method known as `Style Analysis`.
Collections