Mezhepler arası ihtilaf neticesinde telfik olgusu
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Bilimsel bir disiplin olan İslam hukukunun, sistem ve amacına uygun olarak işlevsel olması, bilimsel ilkelere bağlı olmasını gerektirir. Bunun için bütün fıkhı çalışmalarda hukuk bilim ilişkisinin doğru şekilde kurgulanması önemlidir. Bilimsel ölçülere göre bütün fıkhı çalışmalar sistem bütünlüğü ve yöntemsel tutarlılık çerçevesinde ele alınmalıdır. Bu açıdan hukuki çalışmalarda ele alınan bir konunun tek başına değerlendirilmesi eksik ve yanlış olur. Onun için ele alınan bir konu ilgili kavramlarla birlikte değerlendirilmelidir. İslam hukukunun dinamik dönemlerinde her müçtehit akabinde de her mezhep kendi sistem bütünlüğü ve yöntemsel tutarlılık içerisinde fıkhı üretme başarısını ve sürekliliğini göstermiştir. Bu dinamizm kaybolunca mezheplerin sistem bütünlükleri dikkate alınmadan, gelenekte olmayan bir takım yeni hüküm üretme mekanizmaları devreye girmiştir. Bu yeni mekanizmalar üzerinde de bir birliktelik sağlanamamıştır. Bu hukuk üretim yollarından birisi daha önce üretilen fıkhı hükümlerin üretildikleri zaman dikkate alınmadan yeni meselelerin çözümü için kullanılma şekli olan telfik anlayışıdır. Bu anlayış hem fıkhı üretiminin ileriye dönük değil geriye dönük çözümlere müracaat etmesi hem de mezheplerin sistem bütünlüklerinin ve yöntemsel tutarlılıklarının ortadan kalkması sonucunu doğurmuştur. As a scientific discipline, Islamic law, in order to be functional in accordance with its system and purpose, requires adherence to scientific principles. For this reason, it is important to construct the relationship between law and science correctly in all fiqh studies. According to scientific criteria, all fiqh studies should be considered within the framework of system integrity and methodological consistency. In this respect, it would be incomplete and inaccurate to evaluate an issue addressed in legal studies alone. Therefore, a topic should be evaluated together with related concepts. In the dynamic periods of Islamic jurisprudence, each mujtahid and subsequently each sect demonstrated the success and continuity of producing fiqh within its own system integrity and methodological consistency. When this dynamism was lost, a number of new ruling-making mechanisms that were not in the tradition came into play, without taking into account the system integrity of the sects. There is no consensus on these new mechanisms either. One of these ways of producing law is the understanding of telfik, which is the use of previously produced fiqh rulings to solve new issues without taking into account the time in which they were produced. This understanding has resulted in both the resort of fiqh production to retrospective rather than prospective solutions and the elimination of the system integrity and methodological consistency of the sects.
Collections