İhvân-ı Safâ'da akıl ve iman
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
İnsan diğer varlıklardan düşünme, konuşma ve akletme yeteneği sayesinde ayrılır. Bunun yanı sıra insan inanma ihtiyacı olan bir varlıktır. Bu özellikleri sayesinde insan hem kendinin hem de içinde yaşadığı âlemin bilincine varır. Düşünce tarihi boyunca akıl ve iman ilişkisi hususunda genel manasıyla katı akılcılık, katı imancılık, eleştirel akılcılık ve tahkikî akılcılık olmak üzere dört farklı yaklaşım tarzı öne sürülmüştür. Aklı ön plana çıkaran katı akılcılık, dinî öğretilerin akıl yoluyla kanıtlamayacağını öne süren katı imancılık anlayışının tam karşısında yer almaktadır. Katı akılcılık ile katı imancılık arasında yer alan eleştirel akılcılık anlayışı, dinî inançların kesin ispatının mümkün olmadığını kabul etmesine rağmen, bu inançları değerlendirmede aklın sonuna kadar kullanılması gerektiğini savunmaktadır. Araştırarak iman etmenin gerekliliğini ve doğruluğunu ileri süren tahkikî imancılık ise eleştirel akılcılık anlayışının tamamlayıcısı niteliğindedir. İhvân-ı Safâ'ya göre akıl ve iman kavramları çok yakın bir ilişki içerisindedir. Topluluk, aklı iman için bir ön şart olarak görmektedir. Bu çalışmada, İhvân-ı Safâ'nın akıl, iman ve akıl-iman ilişkisi hakkındaki görüşleri ele alınacaktır. Human beings are distinguished from other creatures by their ability to think, speak, and reason. Furthermore, humans are inherently beings with a need for belief. Through these characteristics, humans attain awareness of both their own existence and the world in which they reside. Throughout the course of intellectual history, four distinct approaches have been put forward concerning the relationship between reason and faith: rigid rationalism, rigid dogmatism, critical rationalism, and speculative rationalism. Rigid rationalism, which emphasizes the prominence of reason, stands in direct opposition to rigid dogmatism, which argues that religious doctrines cannot be proven through rational means. The concept of critical rationalism, situated between rigid rationalism and rigid dogmatism, acknowledges the impossibility of providing definitive proof for religious beliefs, yet advocates for the exhaustive use of reason in their evaluation. Speculative rationalism, which posits the necessity and validity of investigating in order to attain faith, serves as a complementary approach to critical rationalism. According to Ihwān-i Safā, reason and faith are closely interconnected, with the group considering reason as a prerequisite for embracing faith. In this study, Ihwān-i Safā's views on reason, faith and the relationship between mind and faith will be discussed.
Collections