Stalin Dönemi Sovyet Sinemasında Doğu İmgesi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Çarlık Rusya'dan miras olarak aldığı sinema kültürünü, sektörel olarak farklı bir yöne çeken Sovyetler Birliği, sinemanın eğitim ve propaganda yönüne ağırlık vererek bir iletişim aracı olarak kullanma yoluna gitmiştir. Özellikle Stalin dönemiyle birlikte sinemanın sanatsal yönünden uzaklaşılmış, sosyalist gerçekçilik anlayışı çerçevesinde toplumun, özellikle de taşranın eğitimine yönelik olarak mesaj taşıma potansiyeli yüksek filmler üretilmeye başlanmıştır. Okuma yazma oranlarının düşük olması, Çarlık döneminden kalma geleneksel hayatın devam etmesi, dini inançların ve yerel inanışların yaygın olması Sovyet idaresinin Orta Asya ile iletişimini sekteye uğratmış, bu sorunun ancak sinema vasıtasıyla aşılabileceği öngörülmüştür.Bu kapsamda Doğu'ya ve Doğu toplumlarına özel olarak, onların tarihinden ve yaşam biçimlerinden beslenen filmler yapılarak iletişim kurulmaya çalışılmıştır. Bu filmlerin çekilmesini organize edecek Doğu stüdyoları kurulmuş ancak bu stüdyolarda çalışacak yerli kalifiye iş gücü olmaması sebebiyle sektör tüm unsurlarıyla Ruslar tarafından yönlendirilmiştir. Bu özel durum, Doğu'nun Doğulu gözüyle değil, büyük oranda oryantalist edebiyattan ve sanattan beslenen bir perspektifle ele alınması sonucunu doğurmuştur. Tez bu bağlamda, Stalin döneminde Doğu'yu kalkındırmak ve Sosyalist bir topluma dönüştürmek için yapılan filmlere hâkim olan oryantalist bakış açısını ortaya koyma hedefi taşımaktadır. Çalışmada bu kaspamda, Ölüm Minaresi (Минарет Смерти – 1925), Cengiz Han'ın Torunu (Потомок Чингисхана - 1928), Turksib (1929), Tek Başına (Одна – 1931) ve Ali Şir Nevai (Алишер Навои – 1947) filmleri değerlendirilmiştir. Yapılan değerlendirmelerde, yapısalcı çözümleme, göstergebilimsel çözümleme, tarihsel çözümleme, ideolojik çözümleme ve psikanalitik bir çözümleme yöntemleri kullanılmıştır. Inheriting the cinematic culture from Imperial Russia, the Soviet Union diverted this legacy in a distinct direction within the industry, using cinema as a means of communication by emphasizing its educational and propagandistic aspects. Particularly during the Stalinist era, cinema deviated from its artistic dimension, and films were produced with a potential for conveying messages, aligned with the concept of socialist realism, aimed at educating society, especially rural areas. The prevalence of low literacy rates, the persistence of traditional lifestyles dating back to the Imperial era, along with widespread religious and local beliefs, hindered Soviet administration's communication with Central Asia, necessitating the anticipation that cinema could serve as a solution to this issue.In this context, efforts were made to establish communication with the East and Eastern societies by producing films inspired by their history and ways of life. Studios focused on the East were established to oversee the production of these films; however, due to the absence of qualified local workforce, the industry was entirely directed by Russians. This unique circumstance resulted in an approach to the East that largely derived from orientalist literature and art, rather than a perspective rooted in Eastern experiences. Within this framework, this thesis aims to elucidate the prevailing orientalist perspective that informed films created during the Stalinist era, with the intention of fostering development in the East and transforming it into a socialist society. The study examines films produced in this context, including 'Minaret of Death' (Минарет Смерти – 1925), 'Descendant of Genghis Khan' (Потомок Чингисхана - 1928), 'Turksib' (1929), 'Alone' (Одна – 1931), and 'Ali Shir Navai' (Алишер Навои – 1947). In these assessments, methodologies such as structural analysis, semiotic analysis, historical analysis, ideological analysis, and psychoanalytic analysis have been employed.
Collections