Rusya'nın Altay dinî misyonu (1830-1917)
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
XVIII. asırda Çarlık Rusya'nın ele geçirdiği Altay bölgesi, Cengiz Aytmatov'un `hepimiz Altay kazanından çıktık` ifadesinden hareketle tarihin bilinen en eski devirlerinden beri Türk kültür ve medeniyetinin yaşatıldığı coğrafyaların başında gelir. Rusların Altay bölgesinde yapmış olduğu kolonizasyon sonucunda burada yaşayan Altay Türkleri, dinî-ideolojik eksenli Hıristiyanlaştırılma ve Ruslaştırma politikalarına maruz kaldı. Ortodoks öğretilerin esas alındığı Altay Türklüğü üzerindeki bu asimilasyon siyaseti, 1830'da Ulala'da kurulan Altay Dinî Misyonu'yla kurumsal bir yapıya dönüştürüldü. Misyonun nihaî hedefi Rus dili, inancı ve kültürünü bu topraklarda kalıcı hale getirerek Çarlık Rusya sınırlarında tek tip millet oluşturma gayretiydi. Çalışmanın birinci bölümünde, Altay bölgesinin tarihi süreç içerisinde geçirdiği farklı hâkimiyet evreleri değerlendirildikten sonra, bölgede yaşayan Altay Türkleri'nin siyasi, iktisadi ve geleneksel inanç yönleri genel hatlarıyla ele alındı. İkinci bölümde Rusların Hıristiyanlığı kabulüyle devlet teşekkülünü tamamlamasının akabinde Türk hâkimiyetine girmesi, bu hâkimiyetle başlayan Rus-Ortodoksluğundaki kırılma evresi, XV. asrın sonlarında yeniden bağımsızlığını elde eden Rusların 1552'de Kazan Hanlığı'nı işgaliyle Türk coğrafyasında özelde ise Altaylarda başlatmış oldukları misyonerlik faaliyetleri ve Altay Dinî Misyonu'nun kurulma süreciyle bu misyonda görev yapan Ortodoks din adamlarının başkanlık dönemleri değerlendirildi. Üçüncü bölümde idari-iktisadi açıdan oluşturulan misyona bağlı manastır ve misyonerlik şubelerinin açılması, bu idari yapılanma aracılığıyla misyon sınırlarının etki alanının genişletilmesi ve bu kurumların Rus misyonerlik faaliyetlerinin motivasyonuna etkisi incelendi. Dördüncü ve son bölümde ise misyonerlik faaliyetlerinin en etkin yolu olan eğitim kurumlarının oluşumu, okullarda uygulanan yerel dilde öğrenme sistemi, bu sistem aracılığıyla küçük yaştan itibaren yetiştirilerek misyona dahil edilen Altaylı çocukların, bölgedeki misyonerlik faaliyetleri ve nihayetinde bölgede açılan hastaneler vasıtasıyla gerçekleştirilen sağlık yardımları, misyonerlik faaliyetleri kapsamında tetkik edildi. In the 18th century, the Altai region, which was captured by Tsarist Russia, is one of the geographies where Turkish culture and civilization has been kept alive since the oldest known periods of history, based on Cengiz Aytmatov's expression `we all came out of the Altai cauldron`. As a result of the Russian colonization of the Altai region, the Altai Turks living here were subjected to religious-ideological Christianization and Russification policies. This assimilation policy on the Altai Turks, based on Orthodox teachings, was institutionalized with the Altai Religious Mission established in Ulala in 1830. The ultimate goal of the mission was to perpetuate the Russian language, faith and culture in these lands and to create a uniform nation within the borders of Tsarist Russia. In the first part of the study, after evaluating the different phases of domination of the Altai region in the historical process, the political, economic, and traditional belief aspects of the Altai Turks living in the region were discussed in general terms. In the second part, after the Russians completed their state formation with the acceptance of Christianity, their entry into Turkish sovereignty, the breaking phase in Russian-Orthodoxy that started with this sovereignty, the missionary activities that the Russians, who regained their independence at the end of the 15th century, started in the Turkish geography, especially in Altai, with the occupation of the Kazan Khanate in 1552, and the establishment process of the Altai Spiritual Mission and the presidency periods of the Orthodox clergy serving in this mission were evaluated. In the third part, the opening of mission-affiliated monasteries and missionary branches, the expansion of the mission's sphere of influence through this administrative-economic structure, and the impact of these institutions on the motivation of Russian missionary activities were analyzed. In the fourth and final chapter, the formation of educational institutions, which were the most effective means of missionary activities, the system of learning in the local language implemented in schools, the Altai children who were raised from an early age and included in the mission through this system, the missionary activities in the region, and finally the health aid carried out through the hospitals opened in the region were examined within the scope of missionary activities.
Collections