Kronik obstrüktif akciğer hastalığı atağında serum surfaktan protein D düzeyinin atak ağırlığı ve mortalite ile ilişkisi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH), tüm dünya ülkelerinde önemli bir morbidite ve mortalite nedenidir. KOAH hastalarında, özellikle hastalık şiddetli olduğunda ve alevlenmeler sırasında, dolaşımda sistemik inflamasyonu gösteren sitokin, kemokin ve akut faz proteinleri gibi çeşitli inflamasyon belirteçlerinde artış saptanmaktadır. Sürfaktan protein D (SP-D) son yıllarda sık çalışılan inflamasyon belirteçlerindendir. Akciğer patolojilerinde sistemik inflamasyona sekonder olarak serum SP-D düzeylerinde artış olmaktadır. SP-D' nin hastalığın takibinde, atak sıklığının belirlenmesinde, tedavi şemasının düzenlenmesinde akciğere spesifik bir biyobelirteç olduğu düşünülmektedir. Çalışmamızda, KOAH atak hastalarında, akciğere spesifik bir inflamasyon markerı olarak serum SP-D düzeyinin atak ağırlık derecesi, klinik seyir ve taburculuk sonrası erken dönem hastalık mortalitesi ile ilişkisini belirlemeyi amaçladık. Çalışma grubunu KOAH atak nedeniyle hastane yatışı yapılan 50 hasta oluşturdu. Çalışmamıza KOAH tanısı almamış 40 yaş üstü en az 10 paket-yıl sigara öyküsü olan 40 sağlıklı gönüllü, KOAH tanısı almamış 40 yaş üstü sigara öyküsü olmayan 42 sağlıklı gönüllü dahil edildi. Tüm hastalardan tam kan sayımı, C-reaktif protein (CRP) ve kan SP-D düzeyi ölçümü için venöz kan örneği alındı. KOAH' lı hastalar 3 ay süre ile atak sıklığı, hastane yatışı, mortalite açısından takip edildi.Hastaların atak sonrası stabil dönemdeki serum SP-D düzeyleri atak dönemine göre daha düşüktü (p<0,001). Atak serum SP-D düzeyi ile stabil dönem mMRC ve CAT değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptandı (p<0,05). Çalışmamızda kan SP-D düzeyleri ile FEV1 (L, % ) değerleri arasında anlamlı ilişki saptanmazken (p=0,69); kan SP-D düzeylerindeki artışla taburculuk sonrası ilk 1 ayda acil başvuru sayısı ve 1. ayda hastane yatışı arasında anlamlı ilişki saptandı (p<0,05). Serum SP-D ile 3 aylık acil başvurusu ve hastane yatışı arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki saptanmadı (p= 0,18). Serum SP-D ile 3 aylık mortalite arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki saptanmadı (p>0,05)Çalışmamız sonucunda, serum SP-D düzeyinin KOAH ataklarında stabil döneme göre yükseldiği, atak sonrası 3 aylık dönemde acil başvurusu, hastane yatışı, mortalite ile korelasyon göstermediği, ancak taburculuk sonrası 1 aylık dönemde acil başvurusu ve hastane yatışını öngörmede yararlı bir biyobelirteç olduğu saptandı. Akciğerlere özgü bir biyobelirteç olarak SP-D düzeyi, KOAH'ı ve progresyonunu izlemek için kullanılabileceği görüşündeyiz. Chronic Obstructive Pulmonary Disease (COPD) is a major cause of morbidity and mortality in all countries of the world. In COPD patients, various inflammatory markers such as cytokines, chemokines, and acute phase proteins, which show systemic inflammation in the circulation increase during exacerbations. Surfactant protein D (SP-D) is a common marker of inflammation in recent years. Serum SP-D levels increase as secondary to systemic inflammation in lung pathologies. Following SP-D is thought to be a pulmonary-specific biomarker in the regulation of the treatment schedule, in determining the frequency of exacerbations. In our study, we aimed to determine the relationship between serum SP-D levels and exacerbation severity, clinical course of disease, early mortality after discharge. In our study, control group consisting of nonsmoker healthy 40 subjects older than 40 year and 42 subjects than 40 year having at least 10 pack-year smoking history, patient group consisting of 50 subjects that hospitalized with COPD exacerbation. Venous blood samples were taken from all patients for complete blood count, C-reactive protein (CRP) and blood SP-D levels. Patients with COPD were followed up for exacerbaion frequency, hospital admission and mortality for 3 months.When the three groups of subjects compared serum SP-D levels were significantly higher in the control group of healthy smokers and there were no significant difference between healthy individuals and COPD exacerbations serum SP-D levels (p> 0.05). Serum SP-D levels in the stable period of the patients were lower than exacerbation (p <0,001). There was a statistically significant correlation between the serum levels of SP-D and mMRC and CAT (p <0.05). In our study, there was no significant relationship between blood SP-D levels and FEV1 (L,%) values (p = 0.69); There was a significant correlation between the increase in blood SP-D levels in the first month after discharge and the hospital admission in the first month (p <0,05). There was no statistically significant relationship between serum SP-D and 3-month emergency admission and hospitalization (p = 0.18). There was no statistically significant correlation between serum SP-D and 3-month mortality (p> 0.05)Our study showed that serum SP-D level was higher than that of stable phase in COPD exacerbations, but did not correlate with emergency admission, hospital admission and mortality in the 3 months post-exacerbation period but it was found to be a useful biomarker in predicting emergency admission and hospitalization at 1 month post-discharge. SP-D as a lung biomarker can be used to monitor COPD and progression.
Collections