Triküspit yetmezliğin cerrahi tedavisinde ring anuloplasti ve de vega anuloplasti yöntemlerinin orta ve uzun dönem sonuçlarının karşılaştırılması
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Triküspit kapak hastalığı sıklıkla diğer kapak hastalıklarıyla, özellikle mitral kapak hastalığı ile beraber görülmektedir. Triküspit kapakta genel olarak yetmezlik hakimdir. Triküspit yetmezliğin (TY) güncel klinik ve cerrahi tedavisi hala tartışılmaktadır, organik hastalık nadirdir ve hemen hemen tüm olgular sekonder olarak sınıflandırılmıştır. Organik patolojilerden farklı olarak, sekonder yetmezlikde yaprakçıklar, kordalar, papillar adeleler normal olup, anulus dilatasyonu görülmektedir. Bu nedenle, cerrahi yöntemlerin başlıca amacı, anulus stabilizasyonu ile yaprakçıkların normal koaptasyonunu sağlamaktır. Triküspit cerrahi onarımı sütür anuloplasti ve ring anuloplasti yöntemleri ile uygulanmaktadır. Bu iki yöntemin biri birine üstünlüğünü araştıran çeşitli çalışmaların olmasına rağman hangi tekniğin daha üstün olduğu hala tartışmalıdır. Bu çalışmada da De Vega anuloplasti ile Ring anuloplasti tekniklerinin orta ve uzun dönem sonuçlarını karşılatırdık. S.B.Ü Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesinde, 2009-20014 tarihinde, yaşları 25 ile 75 arasında değişmekte olan, 67'si (%63,8) kadın ve 38'i (%36,2) erkek olmak üzere, toplam 105 olgu iki grupta randomize edildi. Grup I'e Triküspit Ring Anuloplasti, Grup II'ye ise Triküspit De Vega anuloplasti uygulanan hastalar dahil edildi. Hastaların Preoperativ, postoperativ 1. ve (5.-7. yıl) son kontrol (klinik laboratuvar ve ekokardiyografik) sonuçları arşiv dosyalarından ve hastane bilgisayar sisteminin kayıtlarından tarandı. Takip süresi ortalama 90,73 ay idi. Çalışmada her iki grubun demografik, preoperativ risk faktörleri ve laboratuvar sonuçları arasında anlamlı fark olmadığı görüldü. Bazı parametreler dışında kontrol değerler arasında ve hasta yaşam sürelerinde anlamlı fark bulunmadı. Rekürrens TY De Vega anuloplasti hastalarında, Ring anuloplasti hastalarına oranla daha fazla görüldü (P 0,079). Orta dönem sonuçlarında ileri TY görülmedi, orta TY, GRUP II de daha fazla rastlandı (P 0,074). Uzun dönem sonuçlarında orta TY açısından GRUP'lar arası anlamlı fark yoktu (P 0,470). İleri TY, GRUP II'de 4 hastada görüldüğü halde, GRUP I'de görülmedi (P 0,045). Hastaların ortalama yaşam süreleri arasında da istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu.Bu teknikler arasında anlamlı bir fark olmasa da orta ve üzeri TY görülen hastalara cerrahi müdahile yapılmadığında rekürrens TY, mortalite ve morbidite riskinde belirgin artış gözlemlenmektedir. Bu nedenle sol kapak cerrahisi yapılan, orta ve üzeri fonksiyonel triküspit yetmezliği olan tüm hastalara, triküspit anuloplasti yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Tricuspid valve diseases are frequently seen with other valve diseases especially with mitral valve. In general, insufficiency is more common in the tricuspid valve. Medical and surgical treatment of tricuspid insufficiency (TI) is still a debate and organic valve disease is rare and almost all cases are classified as secondary cases. In secondary disease different than organic cases; leaflets, chordae, papillary muscles are normal but we see annular dilatation. For that reason principal purpose of surgical approaches are directed to stabilize annulus and ensure normal leaflet coaptation. Tricuspid surgical repair is performed by suture annuloplasty and ring anuloplasty methods. Although there are several studies investigating the superiority of these two methods, it is still controversial which technique is superior. In this study, we compared the mid- and long-term outcomes of De Vega annuloplasty and Ring annuloplasty techniquesA total of 105 cases who were operated for tricuspid valve disease, ranging in age from 25 to 75 years, 67 female (63,8 %) and 38 male (%36,2), were randomized in two groups in the University of Health Sciences Kartal Kosuyolu Higher Specialisation Research and Training Hospital between 2009 and 2014. Group I included patients who received Tricuspid Ring Anuloplasty, Group II included who received Tricuspid De Vega anuloplasty. Preoperative, postoperative first and 5-7th year final control (clinical laboratory and echocardiographic) results from archive files and records of the hospital computer system The mean follow-up period was 90.73 months. There was no significant difference in demographic, preoperative risk factors and laboratory results between the two groups in the study. There was no significant difference between control values and patient survival except some parameters. Recurrent tricuspid insufficiency was more common in De Vega anuloplasty patients than in Ring anuloplasty patients (P 0,079). Midterm results did not reveal severe TI, but moderate TI was more common in GROUP II (P 0,074). In the long term results, there was no significant difference between the groups in terms of Moderate TI (P 0,470). Severe TI were seen in 4 patients in Group II and it was not seen in any patients in Group I (P 0,045). There was also no statistically significant difference between the mean life span of the patients. Although there is no significant difference between these techniques, there is a significant increase in the risk of recurrent TI, mortality and morbidity when surgical intervention is not performed on moderate to severe TI. Therefore, we think that tricuspid annuloplasty should be performed in all patients with functional moderate to severe tricuspid insufficiency who are planned to underwent left sided valvular operation.
Collections