Kolposkopiik biyopsi patoloji sonuçları hsil gelen hastalarin prognoz ve nüks dağilimlarinin karşılaştırılması
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Çoğunlukla asemptomatik olan serviksin preinvaziv lezyonları uygun tarama ve tanı yöntemleri ile erkendönemde saptandıklarında, serviks kanserine bağlı ölümlerin büyük kısmının önüne geçilebilmektedir. Servikal sitolojik taramaya cinsel ilişkiden bağımsız olarak 21 yaşından önce başlanmaz.21-29 yaş arasında HPV testi yapılmaz. Genç kadınlarda seksüel ilişkinin başlangıcından sonra kısa süre pozitifleşen HPV enfeksiyonu anormal sitoloji ile birlikte olsa da hem enfeksiyonun hem de displazinin regresyonu oldukça sıktır. Rutin tarama 30 yaş üstü kadınlarda 3 yılda bir sitoloji ya da 5 yılda bir ko-test olarak yapılır. HPV'nin temizlenmediği bireylerde doğal seyir çalışmalarına göre yüksek riskli HPV saptandığı andan CIN II-III gelişmesine kadar geçen süre yaklaşık 3-5 yıldır ve kanser gelişimine kadar 10-20 sene daha geçer. CIN tedavisinde en çok kullanılan teknikler; ablatif ( kriyoterapi ve lazer ablasyon) ve eksizyonel (soğuk konizasyon, lazer konizasyon, LEEP) yöntemlerdir. Yapılan kontrollü çalışmalara göre tüm bu yöntemler CIN tedavisinde ortalama %80-90 gibi yüksek başarı oranlarına sahiptir. Tam kür ve rekürrens lezyonun büyüklüğüne, endoservikal gland tutulumuna, eksizyonel parçanın cerrahi sınırlarına ve ECC sonuçlarına bağlıdır. Bu çalışmada anormal smear sonrası yapılan kolposkopik biyopsi patoloji sonuçları HSIL gelen hastaların ilk tedavileri sonrası klinik prognozlarının ve nüks eden hastaların risk faktörleri ile ilişkisinin karşılaştırılması amaçlanmıştır. Sağlık Bakanlığı Ankara Etlik Zübeyde Hanım Kadın Hastalıkları ve Doğum Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kolposkopi polikliniğinde 01 Ocak 2011-31 Aralık 2015 tarihleri arasında şikâyetle veya şikâyetsiz, kontrol amacıyla gelen hastalara uygulanan pap-smearleri sonrası kolposkopik servikal biyopsi alınan toplam 300 hasta arasından patoloji sonucu HSIL gelen 214 hastanın ilk tedavileri, sonuçları ve klinik progresleri değerlendirildi. Nüks eden 5 hasta da kendi içinde yaşlarına, ECC sonuçlarına, ECC'de glandüler tutulum olup olmamasına, cerrahi sonrası patolojik alan yaygınlığının fokal-multifokal oluşuna, lezyonun ektoserviks, endoserviks ya da her ikisini de içeriyor oluşuna ve uygulanan cerrahi sonrası sınır salimliğine göre değerlendirildi. Sonuç olarak yapılan istatistiksel değerlendirmelere göre nüks hastalarında yaş risk faktörü olarak anlamlı bulunmazken; ECC de yüksek dereceli displazi, endoservikal gland tutulumunun olması, cerrahi sınırın pozitif oluşu, lezyonun ektoendoserviks tutulumunun birlikte oluşu ve multifokal dağılımının oluşu anlamlı olarak gösterildi.CIN II/III için tedavi edilen hastalarda prosedür sonrası 6.ayda yapılan ko-test negatifse rekürrens %4,6; her iki test 24.ayda da negatifse rekürrens %1,8 olarak belirlenmiştir. Buna karşın testlerden biri 6.ayda pozitifse persistan CIN II/III ya da daha ileri hastalığın gelişme ihtimali %45-60'tır. Bu nedenle primer tedavi sonrası da PAP-Smear ya da co-test ile takibe devam edilmelidir. MD thesis, Ankara, Turkey 2017. Cervical preinvasive lesions, which are mostly asymptomatic, can be avoided most of the deaths due to cervical cancer when detected early by appropriate screening and diagnostic methods. Cervical cytologic screening is not initiated before 21 years of age independent from sexual activity. The HPV test is not performed between the ages of 21 and 29. Although the short-term positive HPV infection in young women is associated with abnormal cytology, regression of both infection and dysplasia is quite frequent. Routine screening is done in women over 30 years of age as a cytology every 3 years or as a co-test every 5 years. In individuals without HPV clearance, high-risk HPV is detected according to natural history studies. The time to CINII-III development is about 3-5 years and it is 10-20 years longer until cancer develops. The most commonly used techniques in the treatment of CIN; (Cryotherapy and laser ablation) and excisional (cold conization, laser conization, LEEP) methods. All of these methods have a high success rate of 80-90% in CIN treatment compared to controlled studies. The affecting factors of the cure and recurrence are size of lesion, endocervical gland involvement, the surgical margin of the excisional segment, and the ECC results. In this study, it was aimed to compare the clinical prognosis of patients who underwent colposcopic biopsy pathology results HSIL after abnormal smear and the risk factors of recurrent patients. The applicants to Ministry of Health Ankara Etlik Zubeyde Hanim Obstetrics and Gynecology Training and Research Hospital Colposcopy Policlinic between dates 01 January 2011-31 December 2015 involved research. The results of the first treatments, outcomes and clinical progress of 214 patients with post-pathologic HSIL were evaluated from a total of 300 patients who underwent colposcopic cervical biopsy after pap smears applied. Five patients with recurrence were evaluated according to their age, ECC results, glandular involvement in ECC, focal multifocal formation of postoperative pathologic area distribution, inclusion of ectocervix, endocervix, or both, and post surgical margin. In conclusion, according to the statistical evaluations, it was found that age was not significant risk factor in recurrent patients; high grade dysplasia in ECC, endocervical gland involvement, positive surgical margin, coexistence of ectoendocervix involvement and multifocal distribution were significant risk factors.Patients treated for CIN II / III had a recurrence rate of 4.6% if the co-test at the 6th month post-procedure was negative; If both tests were negative at 24th month, recurrence was set at 1.8%. However, if one of the tests is positive at 6th month, the probability of developing CIN II / III or worse is 45-60%. Therefore, follow-up with PAP-Smear or co-test should be continued after primer treatment.
Collections