Çocuklarda latent tüberküloz infeksiyonu ve tüberküloz hastalığının tanısında quantiferon testinin yeri
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Çocukluk çağı tüberkülozu, erişkin yaştaki reaktivasyon tüberkülozunakaynak oluşturarak gelecekteki tüberküloz hastalık yükünü belirler. Bu nedenle erkentanısı ve tedavisi büyük önem taşır. Ancak çocuklarda klinik bulgular özgün değildir.Hastalığın az sayıda basil ile meydana gelmesi, örnek alınmasındaki zorluklarnedeniyle bakteriyolojik kanıt çoğu zaman elde edilememektedir. Yardımcı tanıyöntemi olarak yıllardır kullanılan tüberkülin deri testi (TDT), yanlış negatif veyanlış pozitif sonuçlara yol açabilmektedir. Son yıllarda mikobakterilerin genomikyapısının belirlenmesi ile geliştirilen interferon gama (IFN-?) tabanlı testlertüberküloz infeksiyonu tanısında daha güvenilir sonuçlar vermektedir. Bu konudaçocuklarda yapılmış az sayıda inceleme mevcuttur.Çalışmamızın amacı, latent tüberküloz infeksiyonu ve tüberküloz hastalığıtanısı almış hastaların, tüberkülin deri testi ve quantiferon-TB Gold (QFT-G) testisonuçlarını karşılaştırmak ve tanıdaki yerlerini araştırmaktır.01.11.2006 ile 01.05.2009 tarihleri arasında, Bakırköy Kadın Doğum veÇocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk İnfeksiyon Polikliniği'ndetüberküloz şüphesi ile muayene edilen, primer ya da sekonder immün yetmezliğiolmayan, 1ay-16 yaş arasındaki 103 olgu çalışmaya alındı. Olgular aldıkları tanılaragöre, tüberküloz hastalığı (Grup 1), latent tüberküloz infeksiyonu (Grup 2), sağlıklı(Grup 3) olarak 3 gruba ayrıldı. Her üç grupta TDT ve QFT-G sonuçlarıkarşılaştırıldı. Ayrıca TDT ve QFT-G testinin, BCG aşısından etkilenipetkilenmediği araştırıldı.Grup 1'de 34, grup 2'de 59, grup 3'te 10 olgu mevcuttu. Gruplar arasındayaş ve cinsiyet açısından farklılık saptanmadı. Olguların yaş ortalaması 7,43±3,9bulundu. Grup 1'deki ve grup 2'deki toplam 93 olgunun 27'sinde ( %29) temasöyküsü mevcuttu.TDT?15 mm ve QFT-G pozitif olarak saptanan olgularda, tüberkülozhastalığı ve latent tüberküloz infeksiyonu görülme olasılığı anlamlı olarak yüksekbulundu (p=0,001). Grup 1'deki 34 olgunun 12'sinde TDT ?15 mm (%35), 22'sindeixise <15 mm saptandı. QFT-G pozitifliği ise 16/34 ( %47) idi. QFT-G testinin pozitifolma olasılığı, TDT > 5mm olan olgularda anlamlı olarak yüksek bulundu (p=0,048).Mikrobiyolojik olarak tanısı ispatlanmış 7 olgunun ise 3'ünde QFT-G testi pozitif(%42), 2'sinde TDT pozitif (%28) saptandı. Grup 2'deki 59 olgunun tümünde TDTpozitif iken yalnızca 17'sinde (% 28) QFT-G pozitif saptandı. Grup 3'deki olgulardaTDT ve QFT-G pozitifliği saptanmadı. 103 olgunun 89'unda (%86) BCG skarımevcuttu. BCG skarı olanlarda TDT pozitifliği, skar olmayanlara oranla anlamlıyüksek bulundu (p=0,014). BCG skar varlığı ile QFT-G testinin pozitif olmasıarasında anlamlı ilişki saptanmadı (p=0,078).Çalışmamızda, TDT pozifliğine dayalı olarak latent tüberküloz infeksiyonutanısı konulan 59 olgunun 41'inde QFT-G testi negatif saptandı. Bu çocukların 37(%90)'sinin riskli grupta olmadığı (temas öyküsü yok) gözönüne alındığındagereksiz yere profilaksi verildiği düşünülebilir. Öte yandan, uzun dönemli yapılmışyeterli çalışma olmadığından, TDT pozitif olduğu halde, QFT-G testi negatif olankişilerde prognoz hakkında fikir yürütmek zordur. IFN-? salgılamasına dayalı testler,TDT'de de olduğu gibi tüberküloz hastalığı ile latent tüberküloz infeksiyonunuayırtetmede yetersizdir ve negatif test sonucu klinik olarak tüberküloz düşünülen birbireyde hastalık olasılığını ekarte ettirmez.Ülkemizde olduğu gibi rutin BCG aşılamasının uygulandığı topluluklarda,IFN-? tabanlı testlerin tüberküloz infeksiyonunun tanısında daha yaygın olarakkullanılabileceği kanısındayız.
Collections