Laparaskopik ürolojik cerrahilerdeki insüflasyon basınç farkının postoperatif bulantı kusma üzerine etkisi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Biz bu çalışmamızda ürolojik laparoskopik cerrahilerde insüflasyon basınç farkının postoperatif bulantı kusma (POBK) üzerine etkisini araştırmayı amaçladık. Çalışmamıza ürolojik laparoskopik cerrahi geçirecek 50 hastayı aldık. Çalışmamız Prospektif, Tek kör, Paralel iki grup(n=25) olarak düzenlendi. Hastalar premedikasyon odasında görülüp değerlendirilerek özellikleri kaydedildi. Daha sonra hastalar premedike edilerek operasyon odasına alındı. Burada gerekli monitörizasyon sonrası hastalara genel anestezi indüksiyonu yapıldı. Kas gevşetici olarak (Rokuronyum 0,6mg/kg) yapılmasından sonra hastalar uygun endotrakeal tüp ile entübe edildi. Anestezi idamesi için Hava %50+ Oksijen %50 + Sevoflurane %2 kullanıldı. Sonrasında insüflasyon öncesi hastalardan kontrol kan gazı alınıp pH, p02, pCO2, s02, HCO3 kaydedildi. Eşzamanlı olarak end tidal karbondioksit(EtCO2) ve havayolu basıncı(Paw) değerleri kaydedildi. Bu işlem insüflasyon sonrası 1. ve 2. saatlerde tekrar edildi. Operasyon sonunda hastalara gerekli analjezik yapılıp uygun şekilde ekstübe edildikten sonra hastalar derlenme ünitesine alındı. Burada hastaların hangi grup olduğunu bilmeyen bir hekim tarafından planlanan saatlerde Verbal Deskriptif Skala (VDS) kullanılarak bulantı ve kusmaları sorgulanarak kaydedildi. VDS'sı 2 ve üzerinde olanlara antiemetik yapıldı ve bu hastalarda kaydedildi. Çalışmamızın sonunda kontrol değerlerimize göre gruplar içinde pH düşük, EtCO2, pCO2 ve Paw değerleri ise yüksek bulundu. Gruplar arası değerlerde ise pH yüksek basınçlı grupta daha düşük olmakla beraber 2. ölçüm zamanında istatiksel olarak anlamlı düşük bulundu. EtCO2 yüksek basınçlı grupta daha yüksek bulundu ve bu yükseklik 1. ölçüm zamanında istatisel olarakta anlamlı idi. pCO2 değerleri yüksek basınçlı grupta daha yüksek bulundu fakat istatistikel olarak anlamlı olmamasına rağmen,klinik olarak anlamlı olduğu düşünüldü. Bulantıya bakıldığında ise 12. satte yüksek basınçlı grupta istatistiksel olarak anlamlı bir artış olduğu görüldü. Diğer saatlerde anlamlı fark yoktu.Kusma ve antiemetik ihtiyacına bakıldığında iki grup arasında istatiksel olarak anlamlı bir fark görülmedi. Sonuç olarak intraperitoneal CO2 insufluasyon basıncının 12mmHg ve altında olduğunda Pco2 artışının daha az olduğu ve bulantı kusmanın daha seyrek görüldüğü akılda tutulmalıdır.Bu nedenle CO2 insüflasyon basıncını en az düzeyde tutmak bulantı kusmanın daha az görülmesinin yanında diğer yan etkiler ve komplikasyonların azaltılması açısından da önemli olabilir We aimed to search for the effect of insufflation pressure difference on urological laparoscopic surgeries on postoperative nausea and vomiting (PONV). In this study, 50 patients were evaluated. The study was planned as prospective, single blind. There were 2 parallel groups (n:25) in the study. Demographic data were recorded in the premedication room. Then patients were premedicated and taken to the operation room. After the monitorization patients general anesthesia were induced. As a muscle relaxant Rocuronium 0.6 mg/kg was used, patients were entubated with appropriate endotracheal tubes. For the continuation of anesthesia 50% air+50% Sevoflurane 2% were used. Before the insufflation blood gas analysis was done and pH, pO2, pCO2, sO2, HCO3 was recorded. At the same time tidal carbondioxide (EtCO2) and airway pressure (Paw) values were recorded. This process was repeated at 1. and 2. hour of the insufflation. After the operation needed analgesia was given to the patients and they were extubated and they were taken to the recovery room. A blinded doctor evaluated the patients in the recovery room in planned times with Verbal Descriptive Scale (VDS) for nausea and vomiting. Antiemetic was given to the patients with VDS scores »2 and they were recorded. After the study we found that study groups had lower pH, and higher EtCO2, pCO2 and Paw when compared with controls. In-between the groups pH was lower in high pressure group and 2. measure was statistically lower. EtCO2 was higher in high pressure group and this elevation was statistically significant at the 1. measure time. PCO2 in the high pressure group was high, although it was not statistically significant we thought that it was clinically important. Nausea was statistically more prevalent at 12. hour in the high pressure group. There were no statistically significant relationship in other times. There was no statistical difference between to groups according to vomiting and antiemetic need. In conclusion, it must always be remembered that intraperitoneal CO2 insufflation pressure «12 mmHg causes lower pCO2 increment and nausea and vomiting was rarely seen. Lowering the CO2 insufflation pressure might be important for other side effects and complications as well as lowering nausea and vomiting.
Collections