2007-2011 yılları arasında böbrek biyopsisi yapılan hastaların sosyodemografik özelliklerinin ve başvuru şikayetlerinin histopatolojik tanılarla olan ilişkisinin değerlendirilmesi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Giriş ve Amaç: Bu çalışmanın amacı; böbrek biyopsilerinin incelenerek, hastaların yaş, cinsiyet, vücut kitle indeksi, aile öyküleri ve geliş şikayetleri ile hastaların histopatolojik tanıları ve son dönem böbrek yetmezliğine ilerleme durumları arasındaki ilişkinin değerlendirilmesidir.Gereç ve Yöntemler: Çalışmaya Gülhane Askeri Tıp Akademisi İç Hastalıkları Anabilim Dalı (ABD), Nefroloji Bilim Dalında 2007-2011 yılları arasında böbrek biyopsisi yapılan ve dosyaları Nefroloji BD.'da bulunup, dosyalarından yeterli klinik bilgilere ulaşılabilen 268 hasta dahil edildi. Hastaların tümü native böbrek biyopsisi olan hastalardı. Transplante böbrek biyopsileri çalışmaya alınmadı. Hastalara ait sosyodemografik ve klinik bilgiler, biyopsi endikasyonları ve sonuçları hasta dosyaları incelenerek öğrenildi. Böbrek biyopsi endikasyonları; nefrotik sendrom (NS), akut nefritik sendrom (ANS), asemptomatik idrar analiz bozukluğu (AİB), böbrek yetersizligi tablosu (BY) ve nefrotik+nefritik sendrom olarak tanımlandı. Glomerüler hastalıklar altta yatan sistemik hastalık veya etkenin olup olmamasına göre primer ve sekonder glomerülonefrit (GN) olarak değerlendirildi. Hastaların klinik ve patolojik bulguları, yaş, cinsiyet ve diğer sosyodemografik özelliklere göre karşılaştırıldı. Veriler SPSS-15 paket programına aktarılarak istatistiksel analiz yapıldı.Bulgular: Hastalarımızın %83,2'si (n= 223) erkek, %16,8'si (n=45) kadındı ve yaş ortalamaları erkeklerde 34,03±14,5 iken kadınlarda 47,29±17,26 idi. Hastalarımızın %50'si (n=134) 20-29 yaş aralığındaydı. Böbrek biyopsisi yapılan hastalarda en sık histopatolojik tanı % 20.9 (n=56) ile FSGS idi. 2. sıklıkta ise %18.7 (n=50) ile IgA nefropatisi bulundu. Hastalarda en sık biyopsi endikasyonu asemptomatik idrar bozukluğu, 2. sıklıkta ise nefritik sendrom idi. Herhangi bir şikayeti olmayıp tamamen asemptomatik olan veya operasyon öncesi yapılan rutin tetkikler sırasında tespit edilen hastalarımızın oranı %25,7 (n=69) olarak saptandı. En sık şikayet olarak ise bacaklarda ve/veya yüzde şişlik saptandı. Ayrıca böbrek hastalığı olasılığını düşündürmeyen farklı şikayetlerle hekime başvurup, yapılan tetkikler sonucunda renal fonksiyonlarında bozukluk veya idrar incelemesinde anormallik saptanan hastalarımızın oranı %17.5 (n=47) olarak saptandı. Bu hastalarımızda ise en sık şikayet olarak halsizlik bulundu. Son dönem böbrek yetmezliğine (SDBY) ilerleyen 26 hastamız başvuru anında %65.4'ü (n=17) asemptomatikti. SDBY' ne ilerleyen hastalarımızın %69.2'sinde (n=18) hipertansiyon mevcuttu ve bu fark SDBY'ne ilerlemeyen hipertansif hastalar ile karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p=0.007). SDBY'ne ilerleyen hastalarımızın %65.3'ü (n=17) sigara içiyordu, SDBY'ne ilerlemeyen hastalarımızın ise % 45'i (n=109) sigara içiyordu. SDBY'ne ilerleyen ve ilerlemeyen hastalarda sigara içimi açısından istatistiksel açıdan anlamlı fark bulundu (p=0.038). SDBY'ne ilerleyen hastalarımızın %26.9'unda (n=7) obezite mevcuttu, fakat bu fark SDBY'ne ilerlemeyen obez hastalarla karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı.Sonuç: Kronik böbrek hastalığı (KBH), basit ve ucuz testlerle tanı konabilen, erken tespit edildiğinde ilerlemesi geciktirilebilen, toplumumuzun %15.7'sini etkileyen, mortalite, morbidite ve tedavi maliyetleri yüksek olan önemli bir halk sağlığı sorunudur. KBH ile mücadele etmede en etkin yöntem birinci basamakta görev alan aile hekimleri ve uzmanlarına düşmektedir. Koruyucu hekimliğin temeli olan hastalık ortaya çıkmadan önce hastada mevcut olan risk faktörleriyle (hipertansiyon, diyabet, sigara, obezite vb.) mücadele etmek; salgın haline gelmiş olan KBH'nın ilerlemesini yavaşlatarak mortalite, morbiditeyi azaltarak ülke ekonomisine büyük kazanç sağlayacaktır.Anahtar kelimeler: Böbrek biyopsisi, glomerülonefrit, kronik böbrek hastalığı Introduction and Objectives: The aim of this study is to evaluate the relationship between patients? age, gender, body mass index, family history, initial complaints and histopathological diagnosis and progression to end stage renal failure.Material and Methods: 268 patients, who had renal biopsy in Gulhane Military Medical Academy Nephrology Department between 2007 and 2011, and about whom enough clinical information gained from their files, included to the study. All of the patients had native renal biopsy. Transplanted renal biopsy was excluded. Sociodemographic and clinical informations, indications and results of biopsy were obtained from patients? files. Renal biopsy indications were identified as nephrotic syndrome, acute nephritic syndrome, asymptomatic urine disorder, subnephrotic proteinuria, renal failure and nephrotic+nephritic syndromes. Glomerular diseases were considered as primer and secondary glomerulonephritis according to any underlying factor or systemic disease. The patients? clinical and pathological findings were compared with age, gender and other sociodemographic features. Datas were analyzed with SPSS-15 package program.Findings: 83,2% (n= 223) of our patients were men and16,8% (n=45) were women. The mean age was 34,03±14,5 years among men and 47,29±17,26 years among women. 50% (n=134) of patients were between 20-29yo. The most common histopathological diagnosis was FSGS with the rate of 20.9% (n=56) and the second was IgA nephropathy with the rate of %18.7 (n=50). The most common biopsy indication was nephritic syndrome. The rate for completely asymptomatic patiens without any complaints or abnormal test results or patients who were determined during routine examination before the operation found to be 25,7% (n=69). Face and leg edema found to be the most common complaint. Also the rate of patients who visited hospital without any renal complaints, yet showed abnormal urine or renal disfunction test results was 17.5% (n=47). Malaise was the most common complaint among these patients. 26 patients (n=17) progressing to end-stage renal failure (ESRF) were asymptomatic during admission. 69.2 % of the patients (n=18) who were progressing towards ESRF had hypertension and the difference, compared to patients not progressing towards ESRF, was statistically significant (p=0.007). 65.3% (n=17) of the ESRF patients were smokers. % 45?i (n=109) of non-ESRF patients were smokers and the difference was statistically significant (p=0.038). Obesity was existing in 26.9% of the patients (n=7) with progressing ESRF but this difference was not statistically significant.Conclusion: Affecting 15.7% of our society, chronic renal failure (CRF) is a major public health problem, that can be diagnosed through simple and inexpensive tests, and early detection can delay the progression while mortality, morbidity and treatment costs are high and affect. The most effective method in dealing with CKD is duty of family physicians and specialists involved in primary care. Fighting against risk factors (hypertension, diabetes, smoking, obesity, etc.) even before the disease presents, which actually is the basis of preventive medicine; will slower down the progression of CRF, decrease mortality and morbidity, and thus will contribute to country?s economyKeywords: Renal biopsy, glomerulonephritis, chronic renal failure.
Collections