Disosiyatif bozukluk tanı dağılımının semptom profili ile ilişkisi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Amaç:Ayaktan psikiyatrik tedavi başvurusunda bulunan bireylerde DSM-IV-TR tanı sistemi ile DB (Disosiyatif Bozukluk) tanı dağılımlarının, sosyodemografik veriler, semptom profili, kültürel özellikler, klinik değişkenlikler açısından incelenmesi amaçlanmıştır. Yöntem:Kesitsel tipte gerçekleştirilen çalışmamızda, Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde Ayaktan Tedavi Merkezi'ne (ATM) başvuran olgulardan bilgilendirilmiş onamları alınan 1314 olgu örneklem grubunu oluşturmuştur. Çalışmaya dahil edilen hastalara, DES (Dissociative Experience Scale; Disosiyatif Yaşantılar Ölçeği) ve SDQ (Somatoform Dissociation Questionnaire; Somatoform Disosiyasyon Ölçeği) testleri verilmiştir. Çalışmanın ikinci aşamasında DES ve/veya SDQ ölçek puanları kesme puanı üzerinde olan 190 olguya ulaşılmıştır. Bu olgulara sosyodemografik veri formu ve DDIS (The Dissociative Disorders Interview Schedule; Disosiyatif Bozukluklar İçin Görüşme Çizelgesi) aynı görüşmeci tarafından uygulanmıştır. Sonrasında hastalar SCL-90R (Symptom Check List; Belirti Tarama Testi) testini doldurmuşlardır. Disosiyatif bozukluklar tanı dağılımları ve psikiyatrik semptom çeşitliliği DDIS ve SCL-90R sonuçlarına göre belirlenmiştir.Bulgular:Çalışmanın ikinci aşamasına alınan olguların %87,8'i herhangi bir disosiyatif bozukluk (DB) tanısı almıştır ve bu grup içinde başka türlü adlandırılamayan disosiyatif bozukluk tanısı (BTA-DB) alan olgu oranı %62,8 olarak belirlenmiştir. BTA-DB tanısı alan olgulara yapılan faktör analizi neticesinde somatizasyon ve anksiyete, psikotik yaşantı ve paranoid düşünce, depresyon, obsesyon semptomları açısından kümelenmeler gözlenmiştir. Ayrıca olgular sosyodemografik veri formu ve DDIS görüşme çizelgesi kapsamında sorulan sorular ve SCL-90R testine verilen yanıtlar açısından karşılaştırılmıştır. DB tanısı alan olgularda farklı tanı gruplarına göre yapılan karşılaştırmalarda anlamlı sonuçlar sıklıkla başka türlü adlandırılamayan disosiyatif bozukluk (BTA-DB), disosiyatif kimlik bozukluğu (DKB) ve diğer disosiyatif bozukluk (disosiyatif füg, disosiyatif amnezi, depersonalizasyon bozukluğu) tanıları alan gruplar arasında gözlenmiştir (p=0,045, p=0,027, p=0,043). BTA-DB ve DKB tanısı alan olgular bu özellikler açısından ikili karşılaştırıldığında anlamlı farklılık çok az parametrede belirlenmiştir (p=0,005). Sonuç:BTA-DB'nin en yaygın DB tanısı olduğu ve bu olgularda bazı semptom kümelerinin varlığı gösterildi. Ayrıca DKB ve BTA-DB tanısı alan olguların birçok yönden benzer özellikler taşıdığı, diğer DB tanı gruplarından birçok konuda ayrıştığı belirlendi. viii DKB ve BTA-DB tanısı alan olguların bazı özelliklerinin daha iyi belirlenebilmesi için takip çalışmalarına ihtiyaç vardır ve mevcut tanı kriterlerinde birtakım değişiklikler gerekmektedir. Anahtar kelimeler: Disosiyatif bozukluk, epidemiyoloji, kültür, somatizasyon, psikoz, fenomenoloji. Objective: The purpose of this study was to assess distribution of dissociative disorder (DD) diagnoses according to DSM-IV-TR and to determine its relationship with the sociodemografic characteristics, symptom profiles, cultural factors and clinical features in the cases admitted to psychiatric outpatient cilinic for the treatment. Method:Our study was carried out in the cases attended to the outpatient clinic of Erenköy Mental and Neurology Training and Research Hospital. The research was cross-sectional and 1314 participant was taken into consideration after obtaining informed consent. DES, SDQ tests were given for screening to the patient. Cases scored above cut off score on the DES and/or SDQ were invited to second phase. We could reach 190 patient for the second phase of research. DDIS, sociodemografic form were administered by the same interviewer. After the interview, participants were given SCL-90R test. The psychiatric symptoms and distribution of dissociative disorder were determined according to the results of DDIS and SCL-90R. Results: The prevalence of DD was assessed %87,8 among the participant admitted to the second phase of the study and the rate of DDNOS was established as 62,8%. The factor analysis of the patients with the DDNOS showed clustering according to the symptoms of somatization and anxiety, paranoid idea and psychosis, depression, obsession. Cases who were diagnosed with DID, DDNOS and other dissociative disorder (dissociative fugue, dissociative amnesia, depersonalization disorder) compared with the results of DDIS, sociodemografic features and SCL-90R items. In comparison significance were often determined between the groups of other dissociative disorder and DDNOS, DID (p=0,045, p=0,027, p=0,043, p=0,001). There is a few parameter statistically significance difference between the groups of DDNOS and DID (p=0,005). Conclusion: It has shown that the most prevalent dissociative disorder diagnosis is DDNOS and there is some symptom clustering within DDNOS. DID and DDNOS diagnosis have shown some similar characteristics and differed from other types of dissociative disorders. Follow up studies are needed to determine some characteristics of the cases diagnoses with DID and DDNOS and some revisions must be done in the current diagnostic criteria.Key words: Dissociative disorder, epidemiology, culture, somatization, psychosis, phenomenology.
Collections