Akut pnömoni tanısı ile hastaneye yatırılarak izlenen 2 ay ile 2 yaş arasındaki çocukların kardiyovasküler değerlendirme bulguları

Abstract

VII-OZET WHO verilerine göre her yıl 5 yaş altında 3-5 milyon çocuk pnömoni nedeni ile kaybedilmektedir. Pnömoninin kardiyak etkilerini inceleyen çok az çalışma vardır. Bu çalışmanın amacı, pnömoninin kardiyak etkilerini noninvaziv yöntemlerle inceleyerek tanıdaki yerlerini belirlemektir. Çeşitli enfeksiyöz hastalıklarda olduğu gibi pnömoninin seyri sırasında da miyokardit gelişebilir. Şiddetli akut miyokarditin tanı güçlüğü genellikle yoktur. Ancak, klinik olarak asemptomatik miyokardit daha yaygındır. Bu olgularda tanı, ani kardiak ölüme neden olabileceğinden dolayı önemlidir. Çalışmaya yatırılarak izlenen ve tedavi edilen, WHO'nun pnömoni kriterlerine göre sınıflandırılmış, yaş ortalamaları 9.4±6.2 ay olan 50 çocuk alınmıştır. Olgular pnömoni, ağır pnömoni ve çok ağır pnömoni olarak üç gruba ayrılmıştır. Olguların yatışında ve klinik iyileşme sonrası bakılan serum CKMB düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmıştır. Ancak pnömoninin şiddeti ile CKMB yüksekliği arasında anlamlı ilişki bulunamamıştır (tablo VI). Hastaların yatışında ve klinik iyileşme sonrası çekilen EKG'lerinde DıT ve DıR voltajları, aks ve nabızlarda istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur. CKMB değeri yüksek hastalar arasında ise D^ ve DıR voltajlarında anlamlı fark saptanmıştır. RVP'ı yüksek hastalarda da D, R voltajı ve nabızların başlangıç ve son değerleri arasında anlamlı fark bulunmuştur. Ekokardiyografik çalışmalar sonucunda pnömoninin şiddeti ile RVP yüksekliği arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki bulunmuştur. Tedaviden önceki ve sonraki LVDSÇ, LVEF, LVKF ve ortalama RVDSÇ değerleri arasında anlamlı fark tespit edilmemiştir. Sonuç olarak, pnömoni tanısı alan çocuklarda kardiyak değişiklikleri dikkatle izleyerek, subklinik miyokarditi akılda tutup CKMB, EKG ve EKO gibi noninvaziv yöntemlerden yararlanmanın mortaliteyi azaltmada etkili olacağını düşünmekteyiz. 44