Katılma nöbeti olan hastalarda demir tedavisinin etkinliğinin ve aile kaygı düzeylerinin araştırılması
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Katılma epileptik karakterde olmayan paroksismal olaylar arasında sayılmaktadır. Bu çalışmanın amacı; katılma nöbeti olan çocuklarda demir tedavisinin etkinliğini araştırmak, demir tedavisinin nöbet sıklığı,nöbet süreleri ve annelerin kaygı düzeyleri üzerindeki etkisini belirlemektir.Bu çalışma, Dr. Sami Ulus Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nöroloji Polikliniği'nde, Eylül 2004-Nisan 2005 tarihleri arasında katılma nöbeti tanısı alan 42 hasta üzerinde yapılmıştır.Demir eksikliği (evre 1 ve evre 2) ve demir eksikliği anemisi (evre 3) olan hastalar Grup 1, demir eksikliği olmayan hastalar ise Grup 2 olarak ayrılmıştır. Grup 1 de 23 hasta (%54.7 ), Grup 2'de 19 hasta (%45.3 ) mevcuttur. Katılma nöbeti olan hastalarda demir tedavisinin etkinliğini araştırmak, demir tedavisiyle hastaların nöbet sıklığında ve nöbet sürelerinde değişiklik olup olmadığını tesbit etmek amacıyla Grup 1'deki hastalara tedavi dozunda, Grup 2'deki hastalara profilaksi dozunda demir verildi. 3 ay bitiminde nöbet sıklığı ve süresi tedavi öncesiyle karşılaştırıldı.Hastaların tümü değerlendirildiğinde, tedavi sonrası nöbet süresinin tedavi öncesine göre anlamlı olarak kısaldığı gözlendi. Demir eksikliği olan ve olmayan gruplarda da tedavi sonrası nöbet süresinde anlamlı olarak azalma saptandı. Her iki grup birbiriyle karşılaştırıldığında tedavi sonrası nöbet süresinde azalma yönünden gruplar arasında fark saptanmadı.Tedavi sonunda demir eksikliği olmayan grupta demir eksikliği olan gruba göre, nöbet sıklığında %50 'den daha az düzelme saptanmıştır. Hastaların ortalama başvuru yaşı 22.9±14.1 ay olup en küçüğü 1.5 ay, en büyüğü 5 yaş idi. Başvuru yaş ortalaması Grup 1'de 17.56±7.97 ay, Grup 2'de 29.55±17.16 ay olarak bulundu. Grup 2'de başvuru yaşı anlamlı olarak yüksekti. Araştırma grubu 19 kız (%45.2), 23 erkekten (%54.8) oluşmuştur. Demir eksikliği olan ve olmayan grupta cinsiyet açısından fark saptanmadı.Ortalama ilk katılma nöbeti geçirme yaşı 9.5 ay±7.1 ay olarak bulundu. İlk katılma nöbeti geçirme yaşı ortalaması Grup 1'de 10.35±8.09 ay, Grup 2'de 8.63±5.88 ay olarak bulundu. İlk katılma nöbeti geçirme yaşı açısından gruplar arasında anlamlı fark bulunamadı. Hastaların 39 tanesinde (%92.8 ) siyanotik, 3 tanesinde (%7.2) pallid tip katılma nöbeti vardı. Nöbeti ortaya çıkaran nedenler incelendiğinde; %50 sinde tek (sinirlenme, ağlama, canının yanması, bir şeyi çok isteyip yapılmaması) %50 sinde birden fazla neden (en sık olarak sinirlendiğinde ve inat edip bir şeyi çok isteyip bunun yapılmaması) tesbit edildi.İncelediğimiz 42 çocuğun %50'sinde katılma nöbeti yönünden aile öyküsü pozitif bulundu.Tüm hastaların nörolojik muayenesi Erb Duchen paralizisi olan bir hasta dışında normaldi. İki hastaya epilepsi dışlanması amacı ile EEG çekildi ve normal olarak değerlendirildi.Tedavi öncesi serum ferritin, hb, ve demir düzeylerinin yüksekliği ile tedavi sonrası nöbet sıklığındaki düzelme arasında ters olarak anlamlı ilişki bulundu. Hb değeri tedavi öncesinde ne kadar düşükse demir tedavisine o kadar hızlı ve iyi yanıt verdiği görüldü. Ayrıca ailelerin kaygı düzeylerini belirlemek, tedavi öncesinde ve sonrasında kaygı düzeyleri arasında anlamlı bir fark olup olmadığını değerlendirmek amacıyla annelere Durumluk Kaygı, Süreklilik Kaygı ve Beck Anksiyete Envanter'leri uygulandı.Tedavinin 3. ayının sonunda Durumluk Kaygı Envanteri, Süreklilik Kaygı Envanteri ve Beck Anskiyete Envanteri değerlerinde tedavi öncesine göre hem demir eksikliği olan hem de olmayan grupta anlamlı olarak düşme saptandı. Tedavi sonrası nöbet sıklığındaki düzelme %50 den az düzelme olan hastaların annelerinin Durumluk kaygı envanterlerinde ise tedavi öncesine göre anlamlı olarak artış olduğu görüldü. Sonuç olarak, demir eksikliğinin düzeltilmesi katılma nöbetlerinin süresini ve sıklığını azaltmakta ya da tamamen ortadan kaldırmakta ve aile anksiyetesini azaltmaktadır. Participation is considered to be one of the non-epileptic paroxysmal events. The purpose of this study is; To investigate the efficacy of iron therapy in children with seizure disorder and to determine the effect of iron therapy on seizure frequency, seizure duration and mothers anxiety levels.This study included 42 patients who had a diagnosis of breath-holding between September 2004 and April 2005. It was conducted at Pediatric Neurology Department of Sami Ulus Children's Health and Diseases Training and Research Hospital. Patients with iron deficiency (stage 1 and stage 2) and iron deficiency anemia (stage 3) were classified as Group 1, while patients without iron deficiency were classified as Group 2. There were 23 patients (54.7%) in Group 1 and 19 patients (45.3%) in Group 2. To investigate the efficacy of iron therapy in patients with breath-holding episodes and to determine if there was any change in frequency and duration in breath-holding episodes with treatment, iron was given at treatment dose in Group 1 and the prophylaxis dose in Group 2. At the end of 3 months, the seizure frequency and duration were compared with the treatment. When all of the patients were evaluated, the duration of breath-holding episode after treatment was significantly shorter than that before treatment. Significant decrease in the duration of breath-holding episodes was also observed in groups with and without iron deficiency. At the end of the treatment, there was less than 50% decrease in the frequency of breath-holdings in group without iron deficiency compared to the group with iron deficiency. Forty-nine (92.8%) patients had cyanotic and three (7.2%) pallid type seizures. Fifty percent of 42 children were found to have positive family history for breath-holding. There was a significant negative correlation between the elevation of serum ferritin, hb, and iron levels before treatment and the improvement in seizure frequency after treatment. It was seen that the lower the Hb value before the treatment, the faster and better the response to iron treatment. In addition, mothers' Anxiety state, Continuity Anxiety and Beck Anxiety inventories were administered to assess the anxiety levels of the parents and whether there was a significant difference between the levels of parent anxiety before and after treatment. At the end of the third month of treatment, the Anxiety State Inventory, Continuity Anxiety Inventory and Beck Anxiety Inventory values decreased significantly in both groups with and without iron deficiency before treatment. In conclusion, the correction of iron deficiency reduces or eliminates the duration and frequency of breath-holding episodes and also the parent anxiety levels.
Collections