Avrupa Birliğinde adalet ve içişleri alanının topluluklaştırılması süreci
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Mevcut dünya düzeninde meydana gelecek olaylara karşı topluca hareket etme zorunluluğu, ülkeler arasında farklı işbirliği modelleri ortaya çıkarmıştır. Bu birliklerden biri olan AB'nin, gelecek yıllarda hem üye ülkeler bağlamında hem de kurumsal olarak tam bütünleşme için mevcut üç sütunlu yapısı içerisinde önemli değişiklikler yapması gerekmekteydi. Bu doğrultuda, Maastricht Antlaşması bu sürecin başlangıcı olmuştur. Daha sonra bunu Amsterdam Antlaşması'nın üçüncü sütununda bulunan hükümetler arası alanı daha etkin ve daha hızlı hale getirme, son olarak da üye ülkeler arasındaki mevzuat ve uygulamaları uyumlaştırmayı kolaylaştırma çabaları takip etmiştir. Buradaki amaç, Avrupa vatandaşlarının özgürlük, güvenlik, adalet alanları, vize, sınırlar, göç, iltica ve serbest dolaşıma ilişkin konuların Avrupa topluluğunun supranasyonel ve bağlayıcı özelliğe sahip birinci sütun çerçevesine dâhil edilmesidir. Böylelikle birey öncelikli konulara ağırlık verilerek bu alanda önemli gelişmeler sağlanmıştır.Geçiş sürecinin ardından hem kurumsal hem de üye ülkelerin, Komisyon tarafından hazırlanan raporlarda, alınan önlemleri uygulama derecesi bakımından yetersiz olduğu ifade edilmiştir. Bu yetersizliklerin yanında, adalet ve içişleri alanına giren konularda, topluluk yetkisine aktarılan alanlarda karar alma usulleri açısından antlaşmalarda belirlenen hükümlerle bir çelişki görülmektedir. AB'nin kendi içinde tam bir entegrasyon sağlayabilmesi için öncelikle vatandaşlarıyla tam bir bütünleşme sağlamalı, kendi enerjisine güvenerek ulusal egemenlik merkezli yaklaşımlardan vazgeçmeli, istisnalardan uzak durmalı ve kendi dışındaki işbirliklerden ziyade AB eksenli yaklaşımlar benimsenmelidir. Yapılan çalışmada nicel bir araştırma yöntemi kullanılmış, bu doğrultuda başta AB resmi gazetesi olmak üzere bu alanda yazılmış kitap, makale ve AB kurumlarıyla yapılan yazışma sonucu elde edilen verilerden faydalanılmıştır. It was created different cooperation models between states, because of an obligation acting collectively against the events which will happen in the current world order. European union, one of the unions, have needed to change its three pillar stuructures to provide full integration as in the based both member states and institutional. İn this direction, this period, starting with the treaty of Maastricht, follows of the treaty of Amsterdam which transferred the visa, borders, immigration, borders, asylum and other matters about freedom of movement, connected with the area of freedom, security and justice of european citizens, to the fisrt pillar framework of the European community which has a supranational and binding character, as to make the intergovernmental area more efffective, fast and to enable to harmonize the acquis and applications between the member states.Following after the transition process, ıt was declared as an insufficent in tke European Commission?s report in terms of both as an intituonal and implementing level of measures being taken by the member states. İn addition to these insufficiency, even in terms of decision-making procedures, ıt was seen a dilemma with the provisions determined in the treaties, in the matters, under the the area of justice and home affairs, which transferred to the Community power. To achive a full integration within the EU, firstly, EU should make a full integration with their citizens, give up national sovereignty- centered approaches believing in his energy, avoid from the excepthe exceptions, adopt EU centered-policy, except from cooperations without him. İn this study, ıt was used a quantitative reseaarch method. İn this way, ıt was exercised from the sources, firstly official journal and an assesment of the EU institutiıons about progress, even if there are insufficient, books, articles about this area and data corresponded with EU institutions.
Collections