BIRADS 4 ve 5 meme lezyonlarında MR spektroskopinin tanıya katkısı
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Giriş-Amaç: Meme kanserinde tarama ve tanıda altın standart olarak mamografi kullanılmaktadır. Bununla birlikte meme lezyonlarında istenilen duyarlılık ve özgüllük verilerine henüz ulaşılamamıştır ve gereksiz biyopsiler sorun olmaya devam etmektedir. Meme lezyonlarının benign ve malign ayrımının yapılmasında MR spektroskopinin yararlı olduğunu gösteren çalışmalar bulunmaktadır. Literatürde 3 TESLA MRG sistemleri ile yapılmış az sayıda çalışma bulunmaktadır. Bu çalışmada ünitemizde biyopsi öncesi çekilen meme MR spektroskopilerin prospektif olarak değerlendirilmesi ve kolin değerleri ile histopatolojik korelasyonun yapılması amaçlanmıştır.Gereç-Yöntem: Çalışmamızda Mayıs 2017 - Ocak 2018 tarihleri arasında meme USG ve/veya mamografi ile tespit edilmiş kuşkulu lezyonlar (BI-RADS 4/5) biyopsi öncesi çekilen 3 TESLA dinamik-difüzyon ağırlıklı meme MRG ve MR spektroskopi ile prospektif olarak değerlendirildi. Çalışmaya dahil edilen 30 hastada şüpheli lezyona yönelik morfolojik inceleme, kontrastlanma paterni, dinamik eğri değerlendirilmesi ve difüzyon ağırlıklı görüntülerden ADC (apparent difussion coefficient) ölçümü ve MR spektroskopi sonucu elde edilen spektrumdan ölçümler yapıldı. MR spektroskopi ile elde edilen koline ait rezonans bölgesi daha önce meme lezyonlarında yapılan çalışmalara dayanarak 3.2 ppm olarak belirlendi. Elde edilen spektrumlar üzerinden kolin pik integral değeri hesaplandı ve sonuçlar histopatolojik tanılarla karşılaştırıldı. Verilerin analizi IBM SPSS Statistics 17.0 (IBM Corporation, Armonk, NY, USA) paket programında yapıldı. p<0.05 için sonuçlar istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi.Bulgular: Toplam 30 olguda yaş ortalaması 38.7 (24-67) idi. Lezyonların 16'sı histopatolojik olarak malign, 14'ü ise benign özellikteydi. Benign lezyonların ortalama kolin pik integral değeri 0,94 (0,08-4,54), malign lezyonların ise 1,12 (0,04-6,42) olarak hesaplandı. Benign gruba göre malign grubun medyan kolin düzeyi spektroskopik olarak daha yüksek bulunmasına karşın gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark görülmedi (p=0,473). Histopatoloji sonucu benign çıkan grup ile malign çıkan grubu ayırt etmede kolin ölçümlerine ait ROC eğrisi altında kalan alan 0,580 (%95 Güven Aralığı: 0,369-0,792) olup kolin düzeylerinin istatistiksel olarak anlamlı bir belirleyiciliğinin olmadığı görülmüştür (p=0,454). Çalışmamızda ayrıca literatürle uyumlu biçimde benign gruba göre malign grupta ortalama ve maksimum ADC düzeyi istatistiksel anlamlı olarak daha düşük tespit edilmiştir (p<0,001). Çalışma sonucunda ulaştığımız bir diğer önemli bulgu ise HER-2 negatif olan gruba göre HER-2 pozitif olan grubun kolin düzeyi istatistiksel anlamlı olarak daha yüksek tespit edilmesiydi (p=0,009). HER-2 pozitif olan tümörlerin daha agresif seyrettiği düşünüldüğünde hücre metabolizmasının ve anjiyogenezin bir göstergesi olan kolin düzeylerinin bu olgularda yüksek olmasının anlamlı olabileceği sonucuna varıldı.Sonuç: Çalışmamızda benign gruba göre malign grupta medyan kolin ölçümleri daha yüksek olmasına karşın istatiksel olarak anlamlı korelasyon elde edilememiştir. Örneklem kümesindeki hasta sayısının az olması ve benign-malign dağılımının yetersiz olması bu durumun sebebi olabilir. Bir diğer elde ettiğimiz önemli veri kolin pik düzeyleri ile Her-2 ekspresyonu arasında pozitif korelasyon bulunmasıdır. Her-2 pozitif tümörlerde prognozun daha kötü seyrettiği ve tedavi protokolünün değiştiği düşünüldüğünde bu bulgu tedavi seçiminde yol gösterici bir prognostik parametre olarak kullanılabilir. Ancak yöntemin duyarlılığı değerlendirmek ve standardizasyonunu sağlamak için daha geniş serili çalışmalara ihtiyaç vardır. Aim: Mammography is used as the gold standard for screening and diagnosis of the breast cancer. However, the desired sensitivity and specificity data in breast lesions have not been reached yet and unnecessary biopsies continue to be a problem. There are studies showing that MR spectroscopy is useful in the differential diagnosis of benign and malignant breast lesions. There are few studies conducted with 3 TESLA MRI systems in the literature. In this study, it is aimed to evaluate the breast MR spectroscopy performed biopsy before the biopsy and to make histopathological correlation with choline values.Material-method: In our study, suspicious lesions (BI-RADS 4/5) detected by breast USG and / or mammography between May 2017 and January 2018 were evaluated prospectively by 3 TESLA dynamic-diffusion-weighted breast MRI and MR spectroscopy. In 30 patients included in the study, morphological examination, contrast enhancement pattern, dynamic curve evaluation and diffusion-weighted images of ADC (apparent difussion coefficient) measurement and MR spectroscopy were performed. Resonance region of coline obtained by MR spectroscopy was determined as 3.2 ppm based on studies previously performed on breast lesions. Cholin peak integral value was calculated over the obtained spectra and the results were compared with histopathological diagnoses. Data were analyzed by IBM SPSS Statistics 17.0 (IBM Corporation, Armonk, NY, USA). Results for p <0.05 were considered statistically significant.Findings: The mean age was 38.7 (24-67) in 30 patients. Sixteen of the lesions were histopathologically malignant and 14 were benign. The mean total colin peak integral of benign lesions was 0.94 (0.08-4.54) and the malignant lesions were 1.12 (0.04-6.42). The median choline levels of the malignant group were found to be spectroscopically higher than the benign group, but there was no statistically significant difference between the groups (p = 0.473). The histopathological results of the ROC curve of the choline group were 0.580 (95% Confidence Interval: 0.369-0.792) and the choline levels were not statistically significant (p = 0.454). In our study, the mean and maximum ADC levels were significantly lower in the malignant group than the benign group (p <0.001). As a result of the study, another important finding we found was a significantly higher choline level in the HER-2 positive group than the HER-2 negative group (p = 0.009). When the HER-2 positive tumors were observed to be more aggressive, it was concluded that choline levels, which are an indicator of cell metabolism and angiogenesis, may be significant in these cases. Conclusion: In our study, although median choline measurements were higher in malignant group than benign group, statistically significant correlation could not be obtained. The low number of patients in the sample and the insufficient distribution of benign and malignant may be the cause of this condition. Another important data we obtained was the positive correlation between choline peak levels and Her-2 expression. This finding can be used as a guiding prognostic parameter in the choice of treatment when the prognosis is worse and the treatment protocol is changed in Her-2 positive tumors. However, more extensive studies are needed to evaluate the sensitivity and standardization of the method.
Collections