Açık lateral internal sfinkterotomi sonrası anal inkontinans gelişmesi için risk faktörleri ve inkontinans gelişen hastalarda yaşam kalitesi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Anal fissür, anal bölgenin en sık görülen patolojilerinden olup, anal verge ile linea dentataarasındaki skuamöz epitel ile döşeli anal kanalda dikey doğrultuda çatlak, yırtık şeklinde birlezyondur. Anal fissüre her yaşta rastlanabilirse de en sık genç ve orta yaşlarda rastlanır. Cinsiyetdağılımı açısından önemli bir fark yoktur1,2 .Anal fissür tanısı konduktan sonra topikal medikal uygulamalardan cerrahisfinkterotomiye kadar uzanan birçok tedavi seçeneği bulunmaktadır. Fissür tedavisinde amaç, analsfinkterdeki spazmı azaltmak veya ortadan kaldırmaktır. Anal fissür tedavi edilmezse ilerleyenzamanlarda fissüre ait komplikasyonlar ortaya çıkabilir, bu da hastanın yaşam kalitesini düşürür2,3.Birçok çalışmada anal fissürün iskemik orijinli olduğu, cerrahi veya kimyasal olarak analsfinkter basıncının düşürülmesi ile anal fissürün iyileşeceği iddia edilmiştir. Kronik Analfissürlerin tedavisi esas olarak cerrahidir. Cerrahi tedavide günümüze kadar çok sayıda yöntemuygulanmıştır. Bunların bir kısmı , halen uygulanmakta olup bir kısmı ise artık günümüzdekullanılmamaktadır. Cerrahi metodlardan lateral internal sfinkterotominin (LİS) diğer metodlaraüstünlüğü Hawley, Hoffman ve Goligher 15,61 tarafından ispatlanmıştır.Bu çalışmaya Dr.Lütfi Kırdar Kartal Eğitim Araştırma Hastanesi Genel CerrahiKliniklerinde Ocak 2003 ile Aralık 2005 yılları arasında, kronik anal fissür tanısı ile açık lateralinternal sfinkterotomi (LİS) operasyonu uygulanan hastalar retrospektif olarak dahiledilmişlerdir.Bu çalışmada, hastanemizde 2003-2005 yılları arasında açık LİS ( Lateral İnternalSfinkteretomi ) operasyonu uygulanan, ameliyattan bir ay önce herhangi bir anal inkontinansöyküsü olmayan ,telefonla ulaşabildiğimiz toplam 253 hasta değerlendirmeye alınmıştır. Kronikanal fissür tedavisinde uygulanan açık lateral internal sfinkterotomi sonrası Wexner skoruna göreinkontinans gelişimini etkileyebilecek faktörler (yaş,cinsiyet,vaginal doğum öyküsü,ekprosedur,operator tecrübesi) ve açık LİS sonrası inkontinans gelişen hastaların yaşam kaliteleriincelenmiştir. This study aims to evaluate the risk factors for incontinenceafter lateral internal sphincterotomy (LIS) and assessquality of life in different levels of incontinence. Methods: Allconsecutive patients (n = 253) with chronic anal fissure whounderwent LIS between 2003 and 2006 were retrospectivelyreviewed. All patients were questioned for possible analincontinence according to the Wexner Incontinence Score(WIS). Demographics, vaginal delivery history, additionalprocedures and surgeon's experience were evaluated as riskfactors. Endoanal ultrasound (EUS) was performed in incontinentpatients to assess the thickness of the remaining internalsphincter and to evaluate any injury in the externalsphincter. Quality of life was questioned with SF-36. Results:Twenty-eight (11.7%) patients suffered from incontinence(mean WIS = 3.6 8 2.5). The search for a risk factor was unsuccessfulwhen continent and incontinent groups werecompared. In subgroup analyses, patients were found to besuffering from mild (WIS ! 5, n = 19) or severe (WIS 1 5, n = 9)incontinence. Vaginal delivery history was found more often in the severely incontinent subgroup than in the continentgroup (p ! 0.05). Also, vaginal delivery history and the additionalprocedures were more frequently observed in the severelyincontinent subgroup than in the mildly incontinentsubgroup. EUS did not find any external sphincter injury inthese cases. WIS had negative correlations with the physicaland mental component scores of SF-36. Conclusion: In ouropinion, the threat for incontinence is unpredictable; however,vaginal delivery history may increase the risk of severeincontinence.Çalışmamızda anal inkontinans Wexner skorlama sistemiyle değerlendirilmiştir. Wexnerskoru 1 veya daha fazla olan tüm hastalar inkontinanslı olarak kabul edilmiştir. İnkontinanslı- 43 -hastalarımızın ortalama Wexner skoru 3.61 ± 2.47 idi. En yüksek Wexner skoru bir hastamızdatespit edilen 10 idi.Çalışmamızda yaş ortalaması 37.06±9.82 idi. En genç hastamız 18 yaşındayken en yaşlıhastamız 67 yaşındaydı. İnkontinans gelişen hastalarımızda ise yaş ortalaması 36.88±9.80 olaraktespit edildi. İnkontinans gelişmeyen hastaların ortalama yaşı ise 38.5±10.07 idi. İki gruparasında yapılan karşılaştırmada ise yaş açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark yoktu(p>0.05). Bu sonuç lateral internal sfinkterotomi sonrası inkontinans gelişmesinde yaşın bir riskfaktörü olmadığını göstermektedir.Çalışmamızda ki hastaların yalnızca %32 (81 hasta) si erkekti. Bu oran literatürde bir çokçalışmada %50 ye yakındır. Bizim çalışmamız cinsiyet açısından literatürden oldukça farklı birsonuç vermiştir. İnkontinans gelişen hastaların %28,6 (8 hasta) sı erkekti. İnkontinansgelişmeyen hastaların ise %32,4 (73 hasta) ü erkekti. Cinsiyet açısından iki grup kıyaslandığındaistatistiksel olarak anlamlı bir fark tespit edilmedi (p>0.05) . Bu sonuç lateral internalsfinkterotomi sonrası inkontinans gelişiminde cinsiyetin bir risk faktörü olmadığınıgöstermektedir.Çalışmamızda ki 172 kadının 89 (%51,7) ında ameliyat öncesi dönemde vajinal doğumöyküsü mevcuttu. İnkontinans gelişmeyen 78 (%51,3) kadın hastada vajinal doğum öyküsüvardı. İnkontinans gelişen kadın hastaların ise 11 (%55) inde vajinal doğum öyküsü vardı.Vajinal doğum öyküsü açısından iki grup kıyaslandığında istatistiksel olarak anlamlı bir farktespit edilmedi (p>0.05). Bu sonuç lateral internal sfinkterotomi sonrası inkontinansgelişiminde vajinal doğum öyküsünün bir risk faktörü olmadığını göstermektedir.Çalışmamızda retrospektif olarak incelenen ameliyat bilgilerinden iki değişken(uygulanan ek prosedürler ve operatörün tecrübesi) irdelenmiştir. İnkontinans gelişmeyenhastaların 64 (%28,4) ünde lateral internal sfinkterotomi sırasında ek prosedür(Hemorroidektomi, fistülotomi, polipektomi) uygulanmışken, inkontinans gelişen hastaların 7(%25) sinde ek prosedür uygulanmıştı. Ek prosedür (Hemorroidektomi, fistülotomi, polipektomi)varlığı açısından iki grup kıyaslandığında istatistiksel olarak anlamlı bir fark tespit edilmedi
Collections