Sistemik lupus eritematozus ve/veya antifosfolipid sendromlu hastalarda serpin mutasyonunun sıklığı ve trombozla ilişkisi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Venöz tromboembolizm oldukça yaygın görülen multifaktöriyel bir hastalıktır. PAI-1(Serpin), fibrinolizde fonksiyon gören önemli proteinlerdendir. Bu nedenle PAI-1 gen polimorfizmleri, trombotik risk oluşumundaki rolleri nedeniyle VTE'li olgularda araştırılan genetik belirteçler arasında yer almaktadır. Çalışmamızda SLE tanısı olan( AFS ile birlikte veya izole) 29 hasta ve DVT ve/veya Pulmoner Emboli olan ancak belirli bir sebep gösterilememiş 24 olguyu inceledik. SLE vakalarında sadece 2 (%6.9) vakada aile öyküsü varken diğer grupta bu oran %50'dir. Her iki grup arasında, herediter trombofili nedenleri olan faktör V Leiden mutasyonu ve Protrombin II mutasyonu sıklığı benzerdir. Günümüzde herediter trombofili taramasında kullanılmayan MTHFR mutasyon sıklığı bakımından ise her iki grup arasında farklılık saptandı. Ancak güncel kılavuzlarda artık MTHFR taraması önerilmemektedir.Polimorfizm değişkenliğine bakıldığında ise; çalışmamızda SLE vakalarının olduğu Grup 1 'de 4G/5G polimorfizm sıklığı %62,1 iken DVT ve PE vakalarından oluşan kontrol grubunda ise bu sıklık %33,3'dür. 4G/5G polimorfizm sıklığı grup 1'de belirgin olarak yüksektir.(p<0,5) Ancak çalışmamızdaki SLE hastalarındaki tromboz sıklığı sadece %13'dür. Bizim 29 SLE(AFS ile birlikte veya izole)hastası ve 24 nedeni belirlenmemiş DVT gelişmiş kontrol grubu üzerinde yaptığımız PAI-1 gen polimorfizm çalışması sonucunda, PAI-1 4G/5G polimorfizminin VTE gelişiminde bir rolü olmadığını düşünmekteyiz. Hasta grubunda, 4G allel sıklığının daha fazla çıkmasına rağmen, tromboz sıklığında bir artış görülmemesi SLE hastalarında tromboz sıklığı üzerinde serpin gen mutasyonu veya polimorfizm varlığından ziyade hastalık kontrolü ve tedavisinin daha önemli olduğu, sigara tüketiminin kesilmesi ve erken dönemde aspirin gibi antiagregan tedavilerin başlanmasının tromboz gelişiminde belirleyici olduğudur. Venous thromboembolism is a common multifactoriel disorder. PAI-1(Serpin) is an important protein that involves in fibrinolysis. This is why PAI-1 gene polymorphisms are among the genetic markers investigated during venous thromboembolism due to their role in the thrombotic risk. In our study 29 patients with a diagnosis of SLE (with or without AFS) and 24 patients with deep vein thrombosis or pulmonary embolism but no specific cause were identified. Only 2 (6.9%) cases have family history in the SLE cases, while in the other group this rate is 50%. Between two groups, Factor V Leiden mutation and Prothrombin II mutation frequency are similar to hereditary thrombophilic causes. There was a difference between the two groups in terms of MTHFR mutation frequency, which is not used in the screening of hereditary thrombophilia commonly. However, MTHFR scanning is no longer recommended in current guidelines. When the variability of polymorphism is examined; in our study, the frequency of 4G / 5G polymorphism in Group 1 with SLE cases was 62.1% and in the control group consisting of DVT and PE cases, this frequency is 33.3%. The frequency of 4G / 5G polymorphism was significantly higher in group 1 (p <0.5) however, the frequency of thrombosis in our SLE patients is only 13%.We believe that PAI-1 4G / 5G polymorphism does not play a role in the development of VTE as a result of the PAI-1 gene polymorphism study we conducted on our 29 SLE (with or without AFS) and unspecified 24 DVT developed control group. In the patient group, an increase in the frequency of the 4G allele, but not an increase in the frequency of thrombosis, was observed in the presence of serpin gene mutation or polymorphism on the frequency of thrombosis in SLE patients. In these patient group the disease control and treatment are more important, smoking cessation and early initiation of antiaggregant treatments such as aspirin is a determinant in the development of thrombosis.
Collections