Karadeniz havzasının stratejik geleceği ve Türkiye
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
TASNİF DIŞI ÖZET Soğuk Savaş süresince iki kutuplu uluslararası sistemin sınır alanlarından birini oluşturan Karadeniz, küresel ve bölgesel aktörlerin politikalarında sahip olduğu jeopolitik ve jeoekonomik potansiyelin çok gerisinde bir öneme sahip olmuştur. Soğuk Savaşın sona ermesi bölge açısından uluslararası arenada yaklaşık 45 yıl süren göz ardı edilme döneminin sona ermesi ve bölgenin tarihin çeşitli dönemlerinde olduğu gibi yeniden önemli bir kültür ve ticaret merkezi olarak sahneye çıkması açısından dönüm noktası olmuştur. Soğuk Savaşın ardından başlayan bu yeni dönemde, demir perdenin kalkmasına bağlı olarak bölgede kendi çıkarları doğrultusunda politika izleme özgürlüğüne kavuşan birçok bağımsız aktör ortaya çıkmış, bu yeni dönem aynı zamanda bölge ülkelerinin birbirleri ve uluslararası kurumlarla geliştirdiği yoğun ekonomik, politik, askeri, kültürel vb. ilişkilere sahne olmuştur. Bölge ülkeleri arasında artan ikili ve çok taraflı ilişkiler, Karadeniz Havzasının bölgeselleşme sürecinin aslî unsurunu oluşturan bölgesel işbirliği oluşumlarını da beraberinde getirmiştir. Karadeniz Havzası bu yeni dönemde sahip olduğu jeostratejik önem paralelinde uluslararası kamuoyunun önemli gündem maddelerinden birini oluşturmuş ve bölgesel ve bölge harici güçlerin jeopolitik mücadele zemini haline gelmiştir, önümüzdeki dönemde bölgenin geleceği, kendi doğal dinamiklerinin yanı sıra, bölgesel ve küresel aktörler arasındaki mücadelenin parametrelerine bağlı olarak şekillenecektir. Burada vurgulanması gereken nokta Karadeniz Havzasında bir `güç boşluğu` değil, güçler dengesi sisteminin var olduğudur. Karadeniz'deki bölgesel ve bölge harici güçlerin asırlar boyu süren rekabeti neticesinde ortaya çıkan bu denge, yazılı ifadesini ise Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile bulmuştur. Bu kapsamda Montrö Boğazlar Sözleşmesi, Boğazlar ve Karadeniz'in hukuki statüsünü belirleyen bir uluslararası anlaşma olmanın ötesinde, Karadeniz'deki güçler dengesinin sembolüdür. Bu noktadan hareketle önümüzdeki dönemde bölgede çıkarları bulunan aktörlerden birinin Karadeniz'deki güçler dengesini kendi lehine değiştirmeye yönelik bir girişimde bulunmasının, güçler dengesi prensibi çerçevesinde hegemonik bir gücün oluşmasını engellemek üzere diğer aktörlerin de devreye girmesine yol açacağı ve bölgede sancılı bir süreç yaşanmasına neden olacağı düşünülmektedir. TASNİF PİSİ TASNİF PİSİ ABSTRACT The Black Sea region which has been a frontier during the bi-polar international system, was given litlle importance in foreign politics of regional and global actors comparing to its geopolitical and geoeconomical potential. The end of Cold War was a turning point in respects of ending the neglecting period of the region in international level and emerging of the region as a significant cultural and commercial center as it had been several times in history. In this new era, due to disappearence of the iron screen, many actors who gained their independence to follow politics in path of their national interest emerged in the region. This new era also has been a ground to the intensive political, economical, military and cultural relations of the region states with eachother and international institutions, which is the major component of the Black Sea region's regionalisation process. In this process The Black Sea region has been one of the most important isuues on international agenda in the wake of its geostrategical importance and has been a geopolitical battle ground among regional and non-regional powers. The future of the region in the forthcoming period will be formed depending on its natural dynamics in addition to the parameters of the struggle among regional and global actors. The point which must be emphasised here is that there is no power vacuum in the region, but a balance of power. This balance which is the consequence of the competition among the regional and nonregional powers that took place for centuries, found its transcript form in Montreux Convention. In this respect, Montreux Convention is not only a international convention determining the statute of The Turkish Straits and Black Sea, but also a symbol of the balance of power in the Black Sea region. With this comprehension in mind, it is believed that any action from the actors aiming to change the balance to get advantage in the Black Sea region, will get other actors to involve in the sitiuation in order to prevent emergence of a hegemonic power in the region and this kind of a development will be the messenger of a bitter process in the Black Sea region. TASNİF DISI
Collections