Gestasyonel trofoblastik hastalıklarda AgNor yönteminin önemi ve bazı klinik parametrelerle karşılaştırılması
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
6. ÖZET Gestasyonel Trofoblastik Hastalıklar' m (GTH) persistans kabiliyetinin önceden belirlenip tedavisine erkenden başlanması, kullanılacak kemoterapotik ilaçların miktarının azalmasını ve dolayısı ile hastaların yaşam kalitesinin artmasını sağlayacaktır. Bu çalışmanın amacı hücre basma düşen ortalama AgNOR sayılarının GTH'lann persistans kabiliyetini önceden belirleyen prognostik bir parametre olarak kullanılır olup olmayacağım tespit etmek, ayrıca GTH'lann tam ve takibinde kullanılan önemli bir klinik parametre olan 3-hCG düzeyleri ile AgNOR değerleri arasındaki ilişkinin trofoblastik hastalıkların seyrinde nasıl etkili olabileceğini araştırmaktır. Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı'nda 1997-2003 tarihleri arasında tam alan, 14 term plasenta ve 14 spontan abortus vakasından oluşan kontrol grubu ile 18 komplet hidatiform mol, 15 parsiyel hidatiform mol ve 15 persiste hidatiform vakasından oluşan GTH grubu çalışma kapsamına dahil edildi ve her birine AgNOR yöntemi uygulandı. Değerlendirme 1000 büyütmede immersiyon yardımıyla ışık mikroskobunda yapıldı. Her bir vakada uygun görülen alanlardaki tesadüfen seçilmiş 100 sinsityotrofoblastik hücrenin nükleusunda Crocker' m önerdiği sayım sistemi kullanıldı ve hücre basma düşen AgNOR sayılan belirlendi. Tüm verilerin istatistiki değerlendirmeleri yapıldığında, en yüksek AgNOR ortalamalan persiste mol grubunda en düşük ortalamalar ise plasenta grubunda saptandı. GTH gruplarının AgNOR ortalamalan kontrol gruplanndan daha fazlaydı (P<0,05). Persiste mol vakalanmn AgNOR ortalamalan komplet mol vakalanndan daha fazla bulundu (P<0,05). Ancak komplet ve parsiyel mol vakalanmn AgNOR ortalamalan arasında fark yoktu (P>0,05). Vakalann serum 3-hCG seviyeleri ile AgNOR ortalamalan arasında anlamlı korelasyon bulunmazken, AgNOR ortalamalan arttıkça serum (3-hCG seviyelerinin normale inme sürelerinin uzadığı görüldü. Bu bulgular, AgNOR yönteminin, GTH'larda persistans kabiliyeti ve prognozu belirlemede klinik açıdan önemli bir parametre olan p-hCG seviyelerinin yükselmesinden daha önce bilgi verebilecek ekonomik ve kullanımı kolay bir yöntem olduğunu ancak parsiyel mol ile komplet mol ayranının yapılmasında kullanılamayacağını göstermektedir. 44 7. SUMMARY Gestational Trophoblastic Disease (GTD) encompasses a heterogenous group of lesions, including parsial and complet hydatiform moles and choriocarcinoma, placental site trophoblastic tumor. All are characterised by abnormal trophoblast proliferation. The sicnificant of mean AgNOR counts in the prognosis and persistant capability of GTD is important. In this study, formalin fixed, parafin embedded histological material from 15 cases of partial hydatiform moles, 18 cases of completed hydatiform moles, and 15 examples of persistant hydatiform moles were studied. 14 cases with normal term plasenta and 14 spontaneous abortuses were used as controls. AgNOR spots in nucleus and nucleolus were counted in 100 cyncityotrophoblasts. The AgNOR method was applied to all groups. The least average were detected. in the placenta group. The AgNOR averages of the GTD cases were higher than the AgNOR averages of the control cases (PO.05). The averages of the AgNOR counts of the persistant mole cases were found higher than the completed mole cases (P<0.05). But no diference were detected between the AgNOR averages of the completed and partial mole cases (P>0.05). We couldnt detect any corralation between the serum (3 hCG levels and the AgNOR averages. According to the results, it was found that AgNOR parameters in GTDs had important roles in defining persistent capabilities and prognosis but unimportant role was found in the differential diagnosis of parsial and the completed moles. 45
Collections