Sistemik lupus eritematozusda böbrek değişiklikleri (ışık mikroskopik, elektron mikroskopik özellikler ve klinik bulgular ile ilişki araştırılması)
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
82 ÖZET Bu çalışmada klinikte SLE tanısı almış ve böbrek tutulumunu düşündüren bulguları olan 43 vaka ışık mikroskopik ve 11 vaka elektron- mikroskopik olarak incelenmiştir. Işık mikroskopik bulguları temel alan Dünya Sağlık Örgütü sınıflandırması kullanılarak vakaların en sık diffüz proliferatif (DP) tipte, daha sonra sırasıyla mezangiyal proliferatif (MeP) ve fokal proliferatif (FP) tipte olduğu belirlenmiştir. MeP tipte başlıca özelliğin mezangiyal matriks ve hücre artışı olduğu saptanmıştır. FP ve DP tipte lezyonların nitelik olarak aynı olduğu görülmüş, tiplendirmede lezyonların glomerül içindeki ve glomerüller arasındaki dağılımı esas alın mıştır. Lezyonların nedeni olan immün birikimlerin ince kesitler ve histo- kimyasal yöntemlerle ışık mikroskopik düzeyde de saptanabileceği görül müştür. Çalışmamızın esas amacı olan yarı nicel patolojik derecelendir me sistemi kullanılarak yapılan değerlendirmede aktiflik indeksi (Aİ), kro- niklik indeksi (Kİ) ve total patolojik indeksin (TPİ) DP tipte genel olarak daha yüksek değerlerde olduğu izlenmiştir. İstatistiksel değerlendirmede histopatolojik tipler arasında Aİ ve TPİ açısından ileri derecede anlamlı lık düzeyinde farklılıklar saptanmıştır. Vakalarımızda ayrıca biyopsi sırasındaki klinik bulgular ile histo patolojik tipler arasında ilişki araştırılmıştır. Vakaların çoğunluğunun kadın olduğu ve 2., 3. yaş dekadında bulunduğu saptanmıştır. En sık klinik bulgunun proteinüri, bunu takiben piyüri ve hematüri olduğu belirlenmiş tir. Günlük proteinüri miktarları açısından MeP tip ile FP tip, MeP tip ile83 DP tip arasındaki farklılıklar istatistiksel olarak anlamlı bulunmuş, FP tip ile DP tip ve DP tip ile alt grubu membranoproliferatif tip arasındaki fark lılıklar anlamlı bulunmamıştır. BUN ve kreatinin değerleri açısından da MeP tip ile DP tip arasındaki farklılıklar anlamlı bulunmuştur. İdrar sedi- menti değişikliklerininen sık DP tipte olduğu görülmüştür. Biyopsi sırasın daki klinik bulgular histopatolojik tipler arasında genel olarak farklı yoğunlukta bulunmuştur. Ancak aynı histopatolojik tipte değerlendirilmesi ne karşın, grubun genel özelliklerine uymayan klinik bulgular gösteren vakaların görülebilmesi nedeniyle, yalnızca klinik bulgularla böbrek tutulu munun derecesinin belirlenemeyeceği, biyopsinin gerektiği sonucuna varıl mıştır. Yarı nicel patolojik derecelendirme sistemi ile vakalar değerlen dirildiğinde 10 vakanın böbrek yetersizliğine gidişte artmış risk grubu içe risinde bulunduğu saptanmış, bu vakaların hepsinin de DP tipte olduğu dikkati çekmiştir. Ancak vakalarımızda takip sürelerinin kısa oluşu veya bir kısım vakada takiplerin bulunamaması nedeniyle prognoz ile istatistik sel değerlendirme yapılamamıştır. Patolojik derecelendirme sisteminin gerçek yararlılığının klinisyenlerle birlikte uzun süreli takipler sonucu belirlenebileceği sonucuna varılmıştır.
Collections