Alopecia areata etyopatogenezinde genetik faktörlerin rolü: HLA ve ailesel sıklık
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
54 ÖZET Yapuğuıuz çalışmada alopesi areatada genetik faktörlerin etyopatogenezdeki rolünü araştırmak amacıyla İstanbul Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı Polikliniğine başvuran 200 hasta incelendi.Hastalarda el sıklığın incelenmesi ile genetiğin bir yönü araşürdırken, 88 hastada yapılan I1LA tiplemesi ile immun yanıtın genetik kontrolünde önemli rolü olan bu moleküllerin alopesi areatamn immunogenetiği üzerindeki etkileri araşünidı. Çalışmaya alınan 200 alopesi areatak hastanın 71'i (%35.5) kadın, 129'u (%64.5) erkek olup kadm-erkek oram 1:1.8 idi Hastaların başvuru sırasındaki yaşlan 2 ile 75 arasında değişmekteydi ve ortalama yaş 22.9 olarak saptandı. AA'mn ilk atağının geçirildiği yaş, 6 ay ile 60 yaş arasında, ortalama başlangıç yaşı ise ise 20.S idi Son atak süresi değerlendirildiğinde bu sürenin 1 gün üe 20 yıl arasında değişkenlik gösterdiği görüldü. Hastalarımızın 20'sinde (%10) alopesi totalis ya da alopesi universalis, 94lünde (%47) orta- ciddi ve 86'sında (%43) haûT derecede tutulum gözlendi Aile anamnezi olan ve olmayan hastalar cinsiyet, başlangıç yaşı, son atak süresi ve yaygınlık açısından birbiri ile karşılaştırıldı. HLA tiplemesi yapılan grupla bu parametreler yaranda aile anamnezinin olmasının farklılık ötüştürüp oluşturmadığı araştmldı. AÜc anarnnezinin 200 hastanın 62'sinde (%31) olduğu saplandı. Bu oran birinci derece akraba ve/veya ikinci/üçüncü derece akrabaları kapsamaktaydı. Olgularımızın 25'inde (%12.5) birinci, 31'inde (%15.5) ikinci ve 1 Tinde (%5.5) üçüncü derece akrabada alopesi areata anamnezi bulunuyordu. Aile anamnezi olanlar ile daha önce belirtilen alt gruplar arasında, aile anamnezi olmayanlara göre istatistiksel açıdan anlamlı fark bulunmadı. HLA tiplemesinin yapıldığı 88 hastanın genel değerlendirmesi ile HLA-A1, B15, B62, DQ1 ve DQ3 alellerinde kontrol grubuna göre anlamlı artış saptandı. HLA-DR16 ise sıklığında anlamlı azalmanın gözlendiği alel idi55 Erkeklerde HLA-Cw2'nin bir risk, HLA-DR17'nin ise aynı cinsiyet için koruyucu bir alel olabileceği sonucuna varıldı. Kadınlarda sıklığında artma ya da azalma gösteren alel yoktu. Juvenil başlangıcın olduğu hastalarda HLA-Cw7, alopesi totalis ya da alopesi universalis ile birlikte orta-ciddi derecede tutulumun olduğu olgularımızda ise HLA-DRl'in anlamlı arası görüldü. üfiasis varlığının herhangi bir antijen ile ilişkisi görülmedi Ailede alopesi areata anamnezinin olması da özel bir alel asosiasyonu göstermiyordu. Bir yü ya da daha uzun son atak süresi olan hastalarda HLA-DR6 alelindeki azalma anlamlı olmamakla birlikte Fisher-p değeri sanıra oldukça yakm olarak 0.070 bulundu. Alopesi areata etyopatogenezinde birden fazla faktörün etkisi olduğu düşünülmektedir. Çahşmamızdaki yüksek ailesel sıklık ve -hasta sayısı az olmakla birlikte- HLA ilişkisinin saplanması, bu faktörlerden birinin genetik etkiler olabileceğini düşündürmektedir.
Collections