Lösemili çocuklarda su çiçeği, zona prevalansı ve su çiçeği aşısı uygulamaları
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
63 ÖZET Çalışmamızın amacı, lösemili hastalarda kemoterapi öncesinde, kemoterapi sırasında, kemoterapi sonrasında su çiçeği prevalansını saptamak, su çiçeği geçiren hastaların zona geçirme sıklığını, zonayı ne zaman geçirdiğini belirlemek, su çiçeği geçirme öyküsü olmayan hastaların antikor miktarını tespit etmek, antikoru negatif bulunan hastalan varisella aşısı ile aşılamak, aşının immünojenitesini, yan etki ve tolere edilebilirliğini saptamaktır. Yapılan ilk değerlendirmeye göre, çalışmaya alman hastalarımızın %90'ı su çiçeğini daha önce geçirmişti. Lösemi hastalığına yakalanmadan önce su çiçeği geçiren hastalar çoğunlukta idi (%61). Lösemiye yakalandıktan sonra su çiçeği geçirenler ise %29 oranında idi. Tüm hastaların %10'u zona geçirmişti. Zona geçiren hastaların %95'i kemoterapi sırasında zona geçirmişti. Hastaların çoğunluğu su çiçeğini lösemiye yakalanmadan önce geçirdiği dikkate alınırsa, doğal su çiçeğminden korunmanın en önemli yolu ulusal aşılama programının uygulanmasıdır. Su çiçeği hastalığı sıcak iklimlerde ileri yaşlarda, ıhman iklimlerde erken yaşlarda geçirilmektedir. Hastalarımızda su çiçeği geçirme yaşı ortalaması 5.4±2.9 idi. Ülkemizin iklim koşulları dikkate alındığında erken yaşta aşılama önem kazanmaktadır. Su çiçeği tanınması kolay bir hastalıktır. Pozitif öykü seroloji kadar değerlidir. Buna karşın negatif öykünün güvenirliği tartışmalıdır. Çünkü hastalık subklinik ve bazen asemptomatik geçirilebilmekte ve gözden kaçmaktadır. Nitekim su çiçeği geçirmediğini ifade eden hastalarımızın %65'inde antikor pozitif bulundu. Su çiçeği aşısı yapılacak lösemili hastalara aşı yapılmadan önce seroloji bakılması uygundur. Böylece hem ekonomik açıdan karlı olunacak, hem de olası yan etkilerden korunmuş olunacaktır. Varisella aşısı sonrası elde edilen antikor miktarı, diğer viral aşılarda olduğu gibi doğal enfeksiyon sonrası oluşan antikor miktarından daha düşüktür. Yaptığımız çalışmada tek doz aşı sonrası seropozitif olan hastaların antikor miktarlarının doğal su çiçeği sonrası oluşan antikor miktarlarından anlamlı miktarda düşük olduğunu tespit ettik. Buna karşm iki doz aşı sonrası elde edilen antikor miktarının doğal enfeksiyon sonrası oluşan antikor miktarlarına ulaştığını saptadık. Seropozkiflik her zaman %100 koruyucu olmasa da antikor miktarı arttıkça koruyuculuk artmaktadır. Aşılanmış ancak aşı sonrası serokonversiyon meydana gelmeyen hastalar da doğal64 enfeksiyondan kısmen korunmaktadır. Nitekim aşı sonrası antikoru pozitif olmayan hastalarımızın antikor miktarlarının aşı öncesine göre anlamlı miktarlarda arttığını saptadık. Tek doz aşı sonrası %60 oranında seropozitiflik, 2 doz aşı sonrasında ise %93 oranında seropozitiflik elde ettik. Bu sonuçlar su çiçeği aşısının immünojenik olduğunu göstermektedir. Dünyada farklı merkezlerde çok sayıda yapılan çalışmalarda benzer sonuçlar bildirilmektedir. Aşılanan hastalarımızda en sık görülen yan etki ateş ve az sayıdaki döküntü idi. Daha önce yapılan çalışmalardaki sonuçlara benzer olarak kemoterapisi geçici kesilen hastalarda yan etkinin kemoterapi almayan hastalara göre daha âzla olduğunu saptadık. Kemoterapiye ara vermeden yapılan çalışmalarda yüksek oranda yan etkiye raslanmıştır. Dünyada kabul gören görüş aşılama kriterlerine uyan lösemili hastalarda 1. aşı öncesinde kemoterapiye aşıdan bir hafta önce ve 1 hafta sonra ara vermektir. 2. doz sırasında ara vermeya gerek yoktur. Aşı sonrası 50'den fazla döküntü meydana gelen hastalarda oral asiklovir başlanılmalıdır. Oral asiklovirin aşıya karşı oluşacak immüniteyi etkilemediği bildirilmektedir. Oral asiklovire rağmen döküntü sayısı artan hastalarda intravenöz tedaviye geçilmelidir. Ülkemizin ekonomik koşullan ve aşının yüksek maliyeti (70 dolar) dikkate alındığında ulusal aşı programı uygulamasının mümkün olmadığı görülmektedir. Lösemili hastaların tanı konulduğu anda serolojik durumu saptanmalı, seronegatiflik tespit edilirse aşılama için uygun zamana kadar doğal enfeksiyonla temasdan korunmalı, uygun olduğu anda ise hemen aşılama yapılmalıdır. Çünkü varisella aşısı sonrası immünite uzun yıllar devam etmekte, aşı sonrası zona görülse bile doğal enfeksiyon sonrası görülenden çok daha hafif seyretmekte, aşı sonrası relaps çok daha az olmakta, aşı sonrası su çiçeği geçirilse bile çok hafif geçirilmekte; özetle aşı sonrası lösemili hastalar doğal su çiçeğinin olası hayatı tehdit eden tüm etkilerinden korunmaktadırlar. Tek doz aşı sonrasında yeterli seropozitiflik saptanamadığı ayrıca 2 doz aşıdan sonra doğal enfeksiyon sonrası miktarlara ulaşan antikor yanıtı olduğu için 3 ay ara ile 2 doz aşı öneriyoruz. 2. doz aşıdan 2 ay sonra hasta muhakkak serolojik açıdan değerlendirilmelidir. Eğer halen antikor miktarı yeterli değilse aşılamaya devam edilmelidir.
Collections