Mulitple myelomada HLA doku grubunun rolü
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
7. ÖZET Multiple miyeloma (MM) kemik iliğinde malign plazma hücrelerinin birikimi ile ortaya çıkan bir hastalıktır. MM gelişiminde genetik ve çevresel faktör etkisini destekleyen bazı bulgular vardır. Nitekim bazı kaynaklarda hem Afrika'lı Amerikalılarda hem de beyaz ırkta MM'li hastalarda HLA- CW2 sıklığı vurgulanmaktadır (47). Ludwig H ve Mayr W, MM ve HLA doku grubu ilişkisini ulaşabildikleri çeşitli yayınları dikkate alarak irdelemişlerdir (3). Bu çalışmada daha önce bildirilmiş MM hastalarında HLA-4c (HLA-B5 + HLA- B18 + HLA-BW35) kompleksinde artmış sıklık doğrulanmış ancak hastalık HLA ilişkisi açısından elde edilen sıklık zayıf olarak nitelendirilmiştir. Yine aynı çalışmada HLA- B5 ile MM'ya eğilimi düşündüren istatiksel anlamlı sonuç bildirilmiştir. HLA sınıf I antijenlerinin sitotoksik T hücrelerinin etkili işlev görmesinde ve çoğalmasında yeri önemlidir. Bu nedenle birçok çalışma bir hastalığa duyarlılığı veya direnci sağlayan HLA sınıf I antijenlerinin haplotip içindeki molekül dizisini (ortak epitop) identifiye etmeyi hedeflemiştir. HLA antijenlerinde bir aminoasit dizisinin yol açtığı yapısal değişiklik muhtemelen yabancı antijenin daha iyi bağlanmasına fırsat vermekte böylece sitotoksik arındırma başarıyla gerçekleşmekte ya da antijenin hiç bağlanmamasına yol açmaktadır. Bağışıklık yanıtının düşük olması patojenin elimine edilebilmesini zayıflatarak hastalığın yinelemesine, çok fazla olması ise inflamatuar yanıtın abartılı hale gelmesine hatta otoimmün hastalıkların gelişmesine yol açmaktadır. Ankilozan spondilit, romatoid artrit, psöriazis, dermatitis herpetiformis, subakut tiroidit ve çölyak hastalığı gibi otoimmün yanıtlı inflamatuar hastalıklar HLA hastalık ilişkisi gösterilebilen başlıca hastalıklardır (51). Çalışmamız bu bilgiler doğrultusunda MM'da HLA doku grubu ile MM hastalığına yatkınlık ya da direnç ilişkisini araştırmaya yönelik olarak planlandı. MM hastalarında beklenen bir bulgu olarak hastaların çoğunluğu ileri yaşta idi. Yine MM hastalarında bildirilen bir özellik olan erkek kadın oranının erkek yönünde yüksek olması çalışmamızda da belirlendi. Kontrol grubu yaş dağılımı açısından ele alındığında MM hasta grubuna göre daha genç yaşta bir 26topluluktan oluşmakta idi. Bu durum sağlıklı kişi olarak seçilen grubun organ ve kemik iliği nakli vericilerinden oluşması ile ilişkili idi. Kontrol grubu cinsiyet sıklığı açısından hasta grubu ile benzerdi. HLA ve MM hastalık ilişkisini destekleyen ilk bulgu HLA-A11 antijenlerinin hasta grubunda %33, kontrol grubunda ise %10 sıklığında saptanması ve rölatif risk oranının anlamlı olarak yüksek bulunması oldu. Bu durum söz konusu antijen varlığının hastalığa yatkınlığa yol açabileceğini düşündürmektedir. Çalışmamızda saptanan diğer önemli bir bulgu HLA-A28 ve HLA-A31 antijenlerinin her ikisinin de kontrol grubunda %13 sıklığında tespit edilmesi ancak hasta grubunda hiç tespit edilmemesi oldu. Bu durum söz konusu bu antijenlerin hastalığa karşı koruyucu etkisini akla getirmektedir. Yine HLA-DRB1*11 alelleri her iki grupta da saptanmakla birlikte kontrol grubunda hemen hemen üç katı kadar daha fazla sıklıkta idi. Bu bulgu da HLA-DRB1*11 alellerinin mutlaka HLA-DRB3 gen bölgesi ile kalıtıldığı (52) ve HLA-DRB3 gen bölgesinin çeşitli hematolojik hastalıklarda koruyucu özelliği olduğu bilgisine dayanarak bu alellerin koruyucu özellikte olmasına yönelik daha önce bildirilen HLA-DRB3 gen bölgesi ile yapılmış çalışmaları teyit eden bir bulgu gibi kabul edildi (40). Ancak diğer çalışmalardan başlıca ve önemli bir fark olarak çalışmamızda sınıf II HLA tiplemesinin DNA analizi ile yapılmış olması idi. Yukarıda bahsedilen hastalık-HLA ilişkisi (HLA-DRB3 gen bölgesinin çeşitli hematolojik hastalıklarda koruyucu özelliği) dikkate alındığında çalışmamızda daha ayrıntılı sonuç elde edilmesinin (HLA-DRB1*11 koruyuculuğu) analiz yöntemi ile ilişkili olabileceği düşünüldü. Çalışmamızda gösterilen HLA-A1 1 antijeni ile hastalığa yatkınlık olasılığı daha önceki çalışmalarda bildirilmemiştir. Bu durumun daha çok sayıda hasta içeren belki de DNA analizi ile HLA tiplemesi yapılmış yeni araştırmalarla doğrulanma gereksinimi vardır. 27
Collections