Tekrarlayan gebelik kaybı olgularında endometriyal reseptivitede adezyon ve anti-adezyon molekülleri ile transkripsiyon faktörlerinin araştırılması
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
İmplantasyon, endometriyum ve embriyo arasında uygun bir etkileşim gerektirmektedir. İmplantasyon penceresi döneminde endometriyumun hazırlanması tamamen maternal kaynaklıdır ve implantasyon için ön koşul maternal açıdan reseptif endometriyumdur. İmplantasyon başarısızlığının büyük çoğunluğundan yetersiz endometriyal reseptivite sorumludur. Pek çok protein ve molekülün endometriyal gelişmeyi etkilediği bilinmesine karşın bu protein ve moleküllerin implantasyon sürecine olan etkileri henüz kesinlik kazanmamıştır. Başarılı ve başarısız implantasyonlarda endometriyal belirteçlerin tanımlanması ve yapılan tüm bu araştırmalar sayesinde gelişen teknolojiler TGK olgularının azalmasına katkıda bulunabilir.Çalışmamızda18-39 yaş aralığında, TGK yaşamış, trombofilisi olmayan, karyotip analizi normal, tiroid fonksiyon testleri ve prolaktin seviyeleri normal ve rahim anomalisi saptanmayan kadınlar ile kontrol grubunu oluşturan kadınlardan alınan endometriyum örneklerinde ışık mikroskobik (IM), immünohistokimyasal ve transmisyon elektron mikroskobik (TEM) yöntemler ile implantasyon penceresi döneminde etkili olan adeziv ve anti-adeziv moleküllerin ve bu dönemde morfolojik olarak ortaya çıkan pinopodların oluşumunu düzenleyen transkripsiyon faktörlerinin ekspresyonlarının araştırılması amaçlanmıştır. IM düzeyinde TGK'lı hastalara ait endometriyal stromada salgı bezleri ve bez epitelinde salgı vakuolleri varlığı ve yüzey epiteli boyunun alçak prizmatik/kübik olduğu gözlendi. TEM incelemesi için hazırlanan yarı-ince kesitlerde TGK'lı hasta grubunda yüzey epitelinde kontrol grubuna oranla daha az sayıda kinosilyum ve pinopoda sahip hücreler izlendi. Endometriyum bez epitelinde ise pinopod oluşumları dikkat çekti. Yapılan immünohistokimyasal incelemelerde Gal-3, TGK'lı hasta grubunun yüzey epiteli ve bez epitelinde zayıftan orta derecelere kadar immünreaktivite gösterdi. MUC2 ve MUC4 ekspresyonları değerlendirildiğinde TGK'lı hasta grubuna ait endometriyum yüzey epiteli hücrelerinin apikalinde ve bez epiteli hücrelerinin bazal bölgelerinde zayıf şiddette immünreaktivite izlendi. HOXA10 ekspresyonlarının TGK'lı hasta grubunda yüzey epiteli ve bez epitelinde zayıf ile orta derecede olduğu görüldü. TEM ile yapılan değerlendirmede TGK'lı hasta grubunda endometriyum yüzey epiteli hücrelerinin boylarının kısalması, hücreler arasındaki aralıkta düzensiz genişlemeler olması, hücrelerarası bağlantıların zayıflamış olması, epitel hücrelerinin yüzeylerinde mikrovillusların düzensizleşmesi ve pinopod sayısının az olması dikkat çekti. İstatistiksel olarak bakıldığında gruplar arasında Gal-3 ve HOXA10 ekspresyonlarının yüzey ve bez epitelinin her ikisi için de anlamlı olduğu; MUC2 ve MUC4 ekspresyonlarının yüzey ve bez epitelinin her ikisi için de anlamlı olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.Sonuç olarak TGK yaşayan olgular ile kontrol grubu arasında immünohistokimyasal ve ince-yapı düzeyinde fark saptanmıştır. Yapılan mikroskobik karşılaştırmalar ve bunların istatistiksel değerlendirme sonuçları ışığında Gal-3 molekülünden ve HOXA10 ekspresyonlarından endometriyum reseptivite belirteci olarak faydalanabileceğimiz düşünülmektedir. Aynı zamanda bu moleküllerin boyanma özelliklerinin ve ince-yapı düzeyinde pinopodların varlığının TGK yaşayan olguların takip ve değerlendirmesinde kullanılabileceği görüşündeyiz.Anahtar kelimeler: adezyon molekülleri, anti-adezyon molekülleri, endometriyal reseptivite, HOXA10, tekrarlayan gebelik kayıpları Implantation requires a convenient interaction between endometrium and embryo. Preparation of endometrium is undermaternal charge in period of implantation window and endometrial receptivity is the prerequisite for implantation. Inadequate endometrial receptivity is responsible from the most of the implantation failure. It is known that so many proteins and molecules effect development of endometrium but it is not certain yet that these proteins and molecules have any effects on implantation process. Identifying endometrial markers in successful and unsuccessful implantations and developing technologies by these researches may contribute to reducing number of RPL cases.In our study endometrial samples were taken from RPL cases between 18-39 years old who have got normal karyotype, normal thyroid function tests and prolactin levels and who don't have got thrombophilia and uterus anomaly as study group; normal women as control group. We aimed to research adhezive and anti-adhezive molecules effecting on the period of implantation window and expression of transcription factors which are regulating formation of pinopodes by using light microscope (LM), immunhistochemistry and transmission electron microscope (TEM).Under LM, there were secretion vacuoles at glandular cells and glandular epithelium cells of endometrial stroma of RPL cases. Surface epithelium heigth was low columnar or cuboidal in this group. In semi-thin sections of RPL cases it was found that there were less kinocilium and pinopodes at surface epithelium according to control group. Pinopodes formation at endometrial glandular epithelium was remarked at that group. In immunhistochemistry studies; Gal-3 had an immunreactivity graded mild to moderate at RPL cases surface and glandular epithelium. Evaluating of MUC-2 and MUC-4 expressions had shown immunreactivity of mild intensity at apikal part of surface epithelium cells and basal parts of glandular epithelium cells of endometrium in RPL cases. HOXA10 expressions were same as Gal-3 immunoreactivity, so it was mild to moderate at surface and glandular epithelium. Observations made by TEM had shown that in RPL cases there were irregular extensions between intercellular space, surface epithelium heigth got shorter, intercellular connections were weakened, microvillie of epithelium cells were irregular and number of pinopodes are fewer than control group. In statistical evaluation; Gal-3 and HOXA10 expressions were meaningful for both of the surface and glandular epithelium. There were not a statistically significant difference between MUC2 and MUC4 expressions of surface and glandular epithelium. As a result there were some ultrastructural and immunhistochemical differences between RPL cases and control group. Under the light of findings, it is thought that we can benefit from Gal-3 and HOXA10 expressions as markers of endometrial receptivity. In addition to this, staining properties of these molecules and existence of pinopodes ultrastructurally can be used to follow-up and evaluate RPL cases.Key Words: adhesion molecules, anti-adhesion molecules, endometrial receptivity, HOXA10, recurrent pregnancy loss
Collections