Polonya'nın jeopolitiğinde Almanya'nın yeri
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Tezin amacı, Polonya ulusal güvenlik politikası üzerinde jeopolitiğinin ve stratejik kültürünün (tarihî güvenlik algılamalarının) etkilerini incelemek ve bu yaklaşımla Almanya ile ilişkilerinin geleceğini değerlendirmektir.Polonya, batı – doğu istikametinde Pirene Dağlarından – Ural Dağlarına; kuzeyde Baltık Denizi ve Güneyde ise Suden ve Karpatlar sıra dağları arasındaki Kuzey Avrupa Düzlüğünün tam ortasında bu koridoru engelleyen bir tıkaç olma özelliğini taşımaktadır. Ayrıca Katolik olan Polonya, bu özelliğiyle Protestan Almanya ve Ortodoks Rusya arasında kültürel bir engel olma özelliğini göstermektedir. Orta Avrupa ülkeleri içinde denize kıyısı olması nedeniyle Almanya ve Rusya'ya oranla Transatlantik – Baltık – Karadeniz ticaret hattının üzerinde kavşak noktasında bulunmaktadır. Jeopolitik konumunun önemi, güvenliğini sağlayabilecek coğrafî engellerin olmaması ve tarihî hasmı olan iki güçlü ülkenin doğu ve batıda kendisine komşu olması, Polonya'yı 'Sandviç Ülke' haline getirmiştir. Genç ve eğitimli nüfusu olmasına rağmen, mevcut askerî kapasitesi ülkeyi tek başına savunmada yetersiz bırakmaktadır. Polonya'nın yeraltı ve yerüstü kaynakları ile ekonomik gücü uzun süreli bir askerî harekâtı sürdürme konusunda ülkeyi dışa bağımlı kılmaktadır. Bu bağımlılık, bölgesel ve küresel işbirliğini gerekli kılmakta, fakat tarihî tecrübeleri de bu işbirliğinin şekli ve kapsamını belirlemektedir. Tarihî husümeti ciddi olan Almanya ve Rusya gibi iki güçlü ülke ile komşu olması, jeopolitik eksenini belirlemesinde önemli faktörlerden biri olmuştur. Bu durum Polonya halkının, ülkü birliği konusundaki homojenliğini de olumsuz etkilemiştir.Polonya odaklı olarak mevcut jeopolitik teoriler incelendiğinde: Atlantik – Avrupa (Almanya hariç) eksenli jeopolitik teoriler Polonya'yı, Kalpgâhı kontrol eden, kalpgâha yönelik bir askerî harekâtta üs olarak kullanılabilecek ve her yönden güçlendirilmesi gereken bir ülke olarak görmektedir. Almanya eksenli teorilerde ise, geçmiş teoriler Polonya'nın işgal edilmesi ve Slav halkının sürülmesini hedeflerken; yeni teoriler ise Almanya millî çıkarları doğrultusunda Baltık ve Karadeniz bölgesini ekonomik ve siyasî açıdan kontrol edebilmeyi ve bu bölgeye kolaylıkla açılım sağlaması açısından Polonya ile iyi ilişkilerin geliştirilmesini hedeflemektedir. Polonya eksenli jeopolitik teorilerde ise, Kalpgâhın içinde yer alan Rusya'yı çevreleyecek tüm ülkelerle işbirliğini geliştirmeyi, özellikle Baltık Denizi ve Karadeniz arasında kalan tarihteki Litvanya-Polonya birlikteliğine benzer (Ukrayna, Belarus, Litvanya ve Letonya) bir oluşum kurulmasını hedeflemektedir. Bu hedefin güçlendirilmesinde Adriyatik Denizi ile bütünleşmek te yer almaktadır. Rus eksenli jeopolitik teorilerde, Rusya'nın Batı'daki çıkarları Almanya ile işbirliğinde görülmekte ve Polonya gibi NATO'nun sınır ülkelerinde Rus lobileri vasıtasıyla bu ülkelerin kontrol altında tutulması hedeflenmektedir.Süper güçlerin çıkarlarının kesiştiği coğrafyada yer alan Polonya, jeopolitiğini taraf olduğu en güçlü devlete göre şekillendirmiştir. Fakat her iki komşu güçten birine dayanarak yapılmış politikalar, bir diğer güç tarafından işgale maruz kalmasına neden olmuştur. Polonya güçlü bir devlet olmanın jeopolitiğini, kendisine komşu olmayan süper bir güce dayanarak (Osmanlı İmparatorluğu ve ABD gibi) veya komşu devletlerin zayıf olduğu ve Polonya'nın özel çıkar alanlarının yörüngesi olan Baltık Denizi ile Karadeniz arasında kalan devletlerle ittifak kurduğu dönemlerde oluşturmuştur. Polonya stratejik kültürünü X. yüzyıl Piast Döneminden itibaren incelendiğinde, ulusal stratejisini şekillendiren olaylar, algılar ve öğeler değişik dönemlerde farklılaşmasına rağmen genel itibariyle: devletin korunması/devamlılığı, savunma altyapısının geliştirilmesi, `Polonyalılar Katoliktir'' (Milletler ailesinin İsa'sı/Ortodoks ve Müslüman dünyasına karşı Katolikliğin savunucusu) vurgusu ile birlikte ulusal kimliğini koruması, Polonya dilinin yetiştirilmesi, Almanlaştırma ve Ruslaştırma programlarına karşı direnilmesi ile birlikte Alman ve Rus yayılmacı tehdidinin bertaraf edilmesi, etkili iç kontrolün (Ülke içi istikrar) sağlanması, müttefikleri tarafından İkinci Dünya Savaşı'nda ihanete uğramanın yarattığı sendromunun etkisi ile çok taraflı şüphecilik, sürdürülebilir kalkınma ile ekonominin geliştirilmesi, dünyanın en güçlü örgütlerine (NATO ve Avrupa Birliği) üyelik yoluyla da dahil olmak, ülkenin kendi veya koalisyon merkezli askerî operasyonlar ile desteklenen aktif dış politikası vasıtasıyla uluslararası pozisyonunu güçlendirilmek ve jeopolitik çıkar alanlarına hizmet eden Doğu Ortaklığı İnisiyatifi'ni etkin bir şekilde sürdürmektir.Almanya'nın 'ostpolitikası' ve Fransa'nın AB'nin genişlemesi kapsamında yürüttüğü politikalar, Polonya'nın AB'ye ve NATO'ya kabul edilmesinde etkili olmuştur. Bu süreçte, Polonya'nın AB'ye entegrasyonunu hızlandırmak maksadıyla, Almanya ve Fransa tarafından kurulan Weimar Teşkilatı'na Polonya da dahil edilmiştir. Polonya'nın NATO'ya girişi ile güvenlik garantisi elde etmiş ve özel çıkar yörüngesini Baltık Denizi – Karadeniz – Adriyatik Denizini kapsayacak şekilde genişletmiştir. Almanya ve Fransa ile kıyaslandığında, Polonya'nın özel çıkarlarının jeopolitik yörüngesi daha çok ulusal güvenliğini garantileme odaklı olduğu kıymetlendirilmektedir. Günümüzde de bu alan, özellikle Orta Avrupa'da Polonya'yı bölgesel ittifakların lideri olma konumunu da güçlendirmekte (Visegrad Dörtlüsü, Baltık Denizi Devletleri Konseyi gibi) ve uluslararası kurum ve kuruluşlarda kilit ülke konumuna getirmektedir. Aslında Polonya'nın bu politikası, ABD olmaksızın jeopolitik konumu gereği Almanya ve Rusya'ya karşı denge oluşturma çabasından öteye gitmemektedir. Polonya kendisini hâlâ Rusya'nın askerî tehdidi ile Almanya'nın kültürel ve ekonomik bağımlılığı arasında sıkışmış hissetmektedir. Bu itibarla Polonya, mevcut millî güvenlik stratejisini realist bakış açısıyla hem jeopolitik konumuna göre hem de tarihinden elde ettiği stratejik kültürüne göre belirlemektedir.Polonya en yakın tehdit olarak Rusya'yı görmektedir. Yeni güvenlik tehditlerini de dikkate alan Polonya, ABD'nin garantörlüğünün yanı sıra AGSP güvenlik şemsiyesini de kullanmak istemektedir. Bu ise Polonya'nın bölgesel savunmacı rolüne ilave olarak, NATO ve AGSP kapsamında yeni tehditlere karşı '+' savunmacı rol üstlenmesi anlamına gelmektedir.Polonya, AGSP'yi NATO'yu etkisizleştirmediği müddetçe desteklemektedir. Bu desteğin seviyesi NATO'nun 5'inci maddesinde yer alan kollektif desteğin yanında göstermelik olarak kalmaktadır. Ancak AB içinde Polonya'nın etkili konuma getirilmesi ile birlikte bu desteğin artabileceği değerlendirilmektedir. Bu açıdan bakıldığında, AB içinde sağlanabilecek siyasî, ekonomik istikrar ve karşılıklı güven duygusunun, Almanya – Fransa – Polonya birlikteliğine imkân tanıyabileceği ve bu birlikteliğin ise AB'nin içinde veya dışında stratejik büyük oyuncu olabileceği kıymetlendirilmektedir. Aksi taktirde Almanya'nın Rusya ile askerî, siyasî ve ekonomik ilişkiler geliştirerek Avrupa'da güçlenmesi ve doğuya doğru etkinliğini artırması durumunda, Amerikan muhafızı olan Polonya'nın ulusal güvenliği tehlikede olabilecektir. Küresel güç olmaya aday Almanya ile bölgesel güç olma yolundaki Polonya arasındaki gerginlik durumunda, NATO destekli ABD ile Rusya arasında bir çatışmanın yaşanması beklenebilir.Polonya'nın ulusal güvenliğini analizinde önemli bir unsur ise Almanya ile Polonya arasındaki ilişkilerde meydana gelen değişikliklerdir. Çünkü tarihte de görüldüğü gibi iki ülke arasındaki sorunları daima Rus-Alman ilişkilerindeki değişiklikler izlemiştir. Günümüzde iki ülke arasında yaşanan ikili ilişkiler, Almanya'nın AB içinde güçlenmesi ve ABD'nin zayıflaması durumunda nasıl bir şekil alacaktır. Birçok parametreye bağlı olarak değişebilecek bu durum karşısında tahminler, iki ülke arasındaki temel sorunlara bağımlı olabilecektir. Polonya ve Almanya arasındaki temel sorunlar; reel politik, geçmişte çözülmemiş veya çözülmüş görünen problemler ile ekonomik ve kültürel bağımlılık olarak karşımıza çıkmaktadır. Reel politik alanda en önemli problem; Almanya'nın enerji ihtiyacını Rusya'dan karşılamayı amaçladığı Rus-Alman boru hattını, Polonyalıların, Nazi Almanyası ve Sovyetler Birliği'nin Polonya'yı parçalamak için anlaştıkları 1939 Molotov-Ribbentrop Paktı ile kıyaslamasıdır. Bu açıdan Almanya'nın, AB ve NATO içinde yer almasına rağmen Rusya ile artarak devam eden ticarî ve siyasî ilişkileri Polonya'yı rahatsız etmektedir. Geçmişte çözülmemiş veya çözülmüş görünen problemler olarak: Polonya – Almanya sınırı ve Polonya'dan sürülmüş Almanların geriye göç sorunu olmuştur. Polonya – Almanya sınırı İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa siyasetinin en büyük ihtilaflarından birini oluşturmuştur. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, söz konusu sınır Rusya tarafından batıya, Oder-Neisse hattına taşınarak, Batılılardan Rusya'ya karşı yapılacak bir saldırı durumunda doğal engellere dayandırılan bir sınır elde edilmiş oldu. Günümüz Polonya'sının savunma derinliğinin ve savunulacak hatların yetersiz olması bu sınırı Polonya Millî güvenliğinin kırmızı çizgisi yapmaktadır. Ayrıca, Polonya'nın sanayisi ve elit nüfusunun çoğunluğu da bu bölge içinde yer almaktadır. Almanya'nın ekonomik ve kültürel yatırımlarının büyük bölümü de bu bölgeye yapılmaktadır. Polonya'nın siyasî yelpazesinde liberal kesimin ağırlıklı nüfusu da bu bölgede yer almaktadır. Bu gerekçelerden dolayı Almanya – Polonya sınırının değişmesi veya bu sınır ile ilgili ihtilafların, tartışmaların kamuoyuna yansıması iki ülke ilişkilerinin kötüye doğru gittiğinin emaresi olmaktadır. Polonya – Almanya arasında yaşanabilecek en büyük problem azınlık sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Polonya siyaseti ve ekonomisinde Almanya'nın ağırlığının artması durumunda, başta ABD ve İngiltere olmak üzere ve gerektiğinde Rusya, Polonya üzerinde azınlık konusunda çok rahat yapabilecekleri psikolojik harp sayesinde ikili ilişkileri bozabilecektir. Bu alandaki ilk problem, Doğu Polonya topraklarında Almancanın yaygınlaşması ve gündelik konuşma dili haline gelmesi, iş imkânlarında Almanlara ve Almanca bilen Polonyalılara öncelik verilmesi gibi ayrımcılıklar söz konusu olabilecektir.Almanya ve Polonya arasında artarak devam eden ticarî ve kültürel ilişkiler, Polonya'yı liberal ve modern bir ülke haline dönüştürmesine karşın ülkeyi Almanya'ya bağımlı haline getirmektedir. Harp silah, araç ve gereçleri ile askerî işbirliği açısından da Almanya'ya bağımlı hale getirilmeye çalışılan Polonya, Almanya'nın yeni ostpolitikası gereği AB'den en fazla ekonomik destek görmekte ve bu desteğin kesilmesini istememektedir. Serbest piyasa ekonomisi ve serbest dolaşımın faydasını gören Polonyalılar (Özellikle Vistula Irmağının batısında eski Alman topraklarında ikamet edenler) ile millîyetçilik söylemlere sahip muhafazakârlar ve komünistler arasındaki mücadele ülkenin iç siyasetinde kendini hissettirmektedir. The aim of the thesis is to examine the effects of geopolitical and strategic culture (the historical security perception) of Poland on the Polish national security policy and to evaluate the future relations with Germany.Poland carries the distinction of being a stopper in the middle of the North European Plain surrounded by the Baltic Sea in the north, the Carpathian and Suden mountain chains on the south and the Pyrenees and Ural Mountain ranges extending form west to east. Being a Catholic nation, Poland also acts as a cultural barrier between the Protestant Germany and Orthodox Russia. Unlike other central European countries having no coastline, Poland is situated at the crossroads of on Transatlantic - Baltic - Black Sea trade line.The importance of its geopolitical location, absence of geographical boundaries that could ensure its security and the fact that it has two strong and historical adversaries in its neighborhood, Germany and Russia, in the East and the West, have rendered Poland a 'Sandwich Country'. Although it has got young and educated population, Poland's military capacity is insufficient to defend its homeland all by itself. Poland's limited economic power and natural resources makes her dependent on foreign countries to continue a long-lasting military operation. While this dependency makes regional and global cooperation a necessity, Poland's historical interaction with its neighbors also determines the shape and the scope of this cooperation. Serious historical antagonism displayed by its powerful neighbors like Germany and Russia, has been one of the most important factors in determining Poland's geopolitical axis. This situation has had negative impact on the construction of unified national ideals and a homogeneous mindset among Polish people. When current geopolitical theories focused on Poland are examined: it is observed that in Euro-Atlantic (excluding Germany) based geopolitical theories, Poland is seen as a country controlling the Heartland and a country which should be strengthened in every aspect as it can be used as a base for military operations directed towards the heartland. While Germany-based theories in the past aimed to invade Poland and to expel Slavic peoples out of the country, the new theories aims to control the Baltic and the Black Sea regions economically and politically in line with the national interests of Germany and to develop good relations with Poland, which provides an easy access to this region. On the other hand, Polish-origin geopolitical theories aim for the establishment of cooperation with all countries located within the Heartland surrounding Russia, especially the establishment of a cooperation between the Baltic Sea and the Black Sea, similar to the Lithuanian-Polish partnership in history (Ukraine, Belarus, Lithuania and Latvia). In reaching this target, it is also aimed to integrate with the Adriatic Sea. In Russian axis geopolitical theories, Russia's interests in the West is seen in the cooperation with Germany, and border countries of NATO such as Poland are expected to remain under control by Russian lobby in these countries. Located at the intersection of interests of superpowers, Poland has shaped its geopolitics in accord with its strongest ally. However, policies based on either of the two neighboring forces have so far led to invasions throughout its history. Poland realized the geopolitics of a strong state in those periods when it relied on a superpower which is not one of her neighbors (such as the Ottoman Empire and the United States) or when neighboring states were weak, and Poland allied with the other states between the Black Sea and the Baltic Sea, which forms the backbone of Poland's national interests in the region.When we examine the strategic culture of Poland starting from Piast period in the 10th century, we see that the following are the factors, events and conceptions which shaped the national strategy in general, though they differed to a certain degree at different times: protection / continuity of the state, development of the defense infrastructure, the preservation of the national identity, with an emphasis on the motto: `Poles are Catholic'' (Christ of the family of nations / the defenders of Catholicism against the Orthodox and Muslim world), cultivation of the Polish language, resistance against the programs of Germanization and Russianization along with the disposal of the threat of German and Russian expansionism, effective internal control (stability within the country), betrayal Syndrome and multifaceted Skepticism, sustainable development and improvement of economy based on free market principles, participation in the world's most powerful organizations (NATO and the European Union) through membership, strengthening its international position through active foreign policy supported by the country's own military or coalition-based operations, and the Eastern Partnership Initiative.Germany's 'ostpolitika' and the policies carried out by France within the framework of EU enlargement, have contributed to Poland's membership to the EU and NATO. In this process, in order to speed up Poland's integration to the EU, Poland was included in the Organization of Weimar, which was established by Germany and France. Poland has achieved security guarantee with its entry into NATO and her sphere of national interest has expanded to include the Baltic Sea – The Black Sea - the Adriatic Sea. When compared to Germany and France, the geopolitical orbit of Poland's national interest is observed to be focused more on guaranteeing national security. Today, again this area reinforces the leadership position of Poland in the regional alliances, especially in Central Europe (such as Visegrad Four, the Council of Baltic Sea States) and brings Poland to the position of a key nation in international organizations and institutions. In fact, this policy of Poland, does not go beyond the effort to create a counterbalance to Germany and Russia due from geopolitical position without the US. Poland still finds itself stuck between Germany's cultural and economic influence and Russia's military threat. In this respect, Poland constructs its current national security strategy with a realistic perspective, according to its geopolitical position and historical strategic culture.Poland sees Russia as the closest threat. Also considering new security threats Poland wants to use the security umbrella of the ESDP alongside the US as its guarantor. This means that in addition to its regional defensive role, Poland is to assume a '+' defensive role within the scope of NATO and the ESDP against new threats.Poland supports ESDP so long as it does not nullify NATO. The level of this support is superficial when compared to the collective support in NATO's Article V. However, this support is supposed to increase after ensuring an effective position of Poland within the EU. From this perspective, the mutual confidence along with political and economic stability within the EU may help establish a union among Germany - France - Poland and that this union may act as a major strategic player in or outside the EU.In case Germany and Russia develop some powerful military, political and economic relations in Europe, and extend their sphere of influence towards the East, Poland's national security would be endangered. In the event of a tension between would-be global player Germany and potential regional player Poland, a conflict between Russia and NATO-backed US might be expected.An important element in the analysis of national security of Poland is the changes in the relations between Germany and Poland. As seen in history before, problems between the two countries followed changes in Russian-German relations. How will the bilateral relations between the two countries be affected in case of an even more powerful Germany in the EU and a weakened US? Estimates in this situation may change depending on many parameters that will be dependent on the key issues between the two countries.The main problems between Poland and Germany emerge as realpolitik, unresolved or seemingly-solved problems in the past and economic and cultural dependence. The most important problem in the realpolitik is that Poles compare Germany's plans to supply the energy needs of the country through Russian-German pipeline from Russia with the agreement between Nazi Germany and the Soviet Union in 1939 Molotov-Ribbentrop Pact to divide Poland. For this reason, Germany's ever-increasing commercial and political relations with Russia disturb Poland, even though they are both member nations in the EU and NATO.Among the unresolved or seemingly-solved problems in the past are: Poland - German border and the return of Germans who were exiled from Poland. After the Second World War, Polish - German border has created one of the biggest disputes of the European politics. After the Second World War, the boundary was moved to the west, to the Oder-Neisse line, by Russia to obtain a border which was based on natural barriers in case of an attack against Russia from the West. Wherefore, today, the lack defense line in depth of Poland and insufficient defense lines make the border as the red line of Polish national security. In addition, the majority of Poland's industry and elite population are located within this region. The majority of Germany's economic and cultural investment is also made in this area. A considerable portion of liberals in the Polish political spectrum is located in this region. For these reasons, change of Germany - Poland border or public discussions concerning this border conflict is an indication of deteriorating relations between these two nations. The biggest problem that may arise between Poland - Germany is the minority issue. If German influence on Polish politics and economy is to increase, the US and the UK, and possibly Russia, may easily disrupt the bilateral relations using psychological warfare on minorities. The first problem in this area could be discriminatory actions such as expansion of German language in the eastern region of Poland and becoming spoken as the daily language for communication, and giving priority to Germans and German speaking Poles for job opportunities. Ever-increasing commercial and cultural relations between Germany and Poland, convert Poland into a more liberal and modern country, but also makes it dependent on Germany. The level of Polish dependence on Germany is further reinforced through military cooperation, weapons, tools and equipment, and through Germany's new ostpolitika, thanks to which Poland receives the lion's share in the form of economic support from the EU, the support whose end Poland never wants to see. The struggle among the Poles who experience the benefits of a free market economy and the free movement (especially those residing in the former German territory on the west of the Vistula River) with those conservatives exploiting a nationalistic rhetoric and the communists is felt heavily in the country's internal politics.
Collections