Şarabın serüveni ve klasik Türk şiirinde sarhoşluk kavramı
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Bilinen ilk içki olduğu düşünülen şarabın bulunması, çeşitli efsanevi ve mitolojik anlatılara konu olacak kadar eskiye dayanmaktadır. Bu kadar köklü bir geçmişi olan şarabın edebiyattaki geçmişi de oldukça eskidir. Arap edebiyatının ilk yazılı örneklerinden itibaren şiirde işlenilen bir konu olan şarap, daha sonraki dönemlerde şiir ve tasavvufi düşünce sistemi arasındaki etkileşimin sonucunda şiir dilinde özel bir anlam kazanarak Doğu edebiyatlarının en önemli sembollerinden biri hâline gelmiştir. Klasik Türk şiirinde sarhoşluk, sadece şarabın sebep olduğu bir durum olarak değil, pek çok sebebe bağlı olarak ortaya çıkan bir bilinç seviyesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak elbette ki söz konusu `sarhoşluk` hâlleri, gerçek anlamda bir sarhoşluk olmayıp mecazi bir anlam barındırmaktadır. Klasik Türk şiirinde, asli vatanından ayrı düşmüş olan insanın durumu bir sarhoşluk hâli olarak nitelendirildiği gibi, oraya tekrar dönen insanın durumu da sarhoşluk şeklinde nitelendirilmektedir. Yine sadece aşk değil, sevgilinin sözü, dudağı, busesi, bakışı, yüzü ve güzelliği, âşığa sarhoşluk veren birer şaraptır. Bu şiirde sarhoşluk sadece âşığın sıfatı da değildir. Her unsuru ve özelliğiyle âşığı sarhoş eden sevgilinin gözü, bakışı ve hatta kendisi de naz ve gurur şarabıyla sarhoş olmuş bir şekilde tasvir edilmektedir. Bütün kâinatın `şevk sarhoşu` olarak nitelendirildiği bu şiirde, aşk ve şevk sarhoşluğunun dışında kalanlar ise gaflet, devlet/ikbal, gurur ya da riya şarabıyla sarhoştur. Sadece yaşama dair unsurlar değil, ecelin kendisi de bir şarap, insanlığın ortak paydası olan ölüm hâli de bir sarhoşluktur. Böylece klasik Türk şiirinde sarhoşluk, bütün insanlığı ve hatta evreni içine alacak kadar geniş bir alana yayılmış olmaktadır. Bilinen ilk içki olduğu düşünülen şarabın bulunması, çeşitli efsanevi ve mitolojik anlatılara konu olacak kadar eskiye dayanmaktadır. Bu kadar köklü bir geçmişi olan şarabın edebiyattaki geçmişi de oldukça eskidir. Arap edebiyatının ilk yazılı örneklerinden itibaren şiirde işlenilen bir konu olan şarap, daha sonraki dönemlerde şiir ve tasavvufi düşünce sistemi arasındaki etkileşimin sonucunda şiir dilinde özel bir anlam kazanarak Doğu edebiyatlarının en önemli sembollerinden biri hâline gelmiştir. Klasik Türk şiirinde sarhoşluk, sadece şarabın sebep olduğu bir durum olarak değil, pek çok sebebe bağlı olarak ortaya çıkan bir bilinç seviyesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak elbette ki söz konusu `sarhoşluk` hâlleri, gerçek anlamda bir sarhoşluk olmayıp mecazi bir anlam barındırmaktadır. Klasik Türk şiirinde, asli vatanından ayrı düşmüş olan insanın durumu bir sarhoşluk hâli olarak nitelendirildiği gibi, oraya tekrar dönen insanın durumu da sarhoşluk şeklinde nitelendirilmektedir. Yine sadece aşk değil, sevgilinin sözü, dudağı, busesi, bakışı, yüzü ve güzelliği, âşığa sarhoşluk veren birer şaraptır. Bu şiirde sarhoşluk sadece âşığın sıfatı da değildir. Her unsuru ve özelliğiyle âşığı sarhoş eden sevgilinin gözü, bakışı ve hatta kendisi de naz ve gurur şarabıyla sarhoş olmuş bir şekilde tasvir edilmektedir. Bütün kâinatın `şevk sarhoşu` olarak nitelendirildiği bu şiirde, aşk ve şevk sarhoşluğunun dışında kalanlar ise gaflet, devlet/ikbal, gurur ya da riya şarabıyla sarhoştur. Sadece yaşama dair unsurlar değil, ecelin kendisi de bir şarap, insanlığın ortak paydası olan ölüm hâli de bir sarhoşluktur. Böylece klasik Türk şiirinde sarhoşluk, bütün insanlığı ve hatta evreni içine alacak kadar geniş bir alana yayılmış olmaktadır.
Collections