İkinci Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Türkiye'de hayvancılık (1908-1938)
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Osmanlı Devleti'nin sosyo-ekonomik yaşantısı içerisinde nüfusun önemli bir kısmı hayvancılıkla uğraşmaktaydı. Yapılan bu yetiştiricilik devlet eliyle tımar sistemi ve hayvanat ocakları içerisinde yürütülen çalışmalarla desteklenmekteydi. Zamanla bu kurumların hayvan ıslahı ve çoğaltımı konusunda yeniliklere uyum gösterememesi hayvancılıkta gerilemeye yol açtı. Çok geçmeden de devlet yöneticileri hayvancılıkta yaşanan gerilemeyi ortadan kaldırmak için çözüm arayışlarına başladı. Gösterilen bu çaba devletin sosyal, ekonomik ve siyasi olarak tüm alanlarına yansıdı. II. Abdülhamit döneminde açılan kurumlar vasıtasıyla bozulan hayvan ırklarının ıslahı ve çoğaltımına uğraşıldığı gibi bu çalışmalar eğitim ve ekonomi gibi alanlarla da desteklendi. İkinci Meşrutiyet döneminde siyasi kadro hayvancılıkta yeni düzenlemelere başvurdu. Ancak yaşanan Balkan, Birinci Dünya ve Kurtuluş savaşlarının getirdiği özel koşullar altında hayvancılıkta yeni bir düzenin uygulanması tam olarak mümkün olamadı. Cumhuriyet dönemi hayvancılığının hangi yönde ilerleyeceği konusundaki fikirler Türkiye İktisat Kongresi'nde olgunlaştı. Bu durum yeni değişimleri beraberinde getirdi. Islah, çoğaltım ve salgın hayvan hastalıklarıyla mücadele çalışmalarına hız verildi. Devlet desteğiyle kurulan hara, inekhane, aygır deposu ve ağıl gibi kurumların hayvan varlığında yıldan yıla bir artış sağlandı. Buralarda yetişen hayvanlar yerel yetiştiricilerin hayvanlarının ıslahında kullanıldı. Ülkede yaşanan bu büyük değişimleri halkın hissetmesi ve hayvan yetiştirmeye teşvik edilmesi için hayvancılığın eğitim, sağlık ve ekonomi gibi alanlara yayarak bütüncül bir çalışma yapılması gerekliydi. Bunun için hayvancılıkla ilgili yeni ve çağdaş eğitim ve sağlık kurumları açıldı. Oluşturulan Birinci ve İkinci Beş Yıllık Sanayi Planları ile hayvancılık ekonomi ile buluşturuldu. In the socio-economic life of the Ottoman Empire, a significant part of the population was engaged in animal husbandry. This breeding was supported by the state through the Tımar System and the work carried out within the Hayvanat Ocakları. Over time, the failure of these institutions to adapt to innovations in animal breeding and reproduction led to a decline in animal husbandry. Soon after, state administrators began to look for solutions to eliminate the decline in animal husbandry. This effort was reflected in all areas of the state - social, economic and political. During the reign of Abdülhamid II, institutions were established for the breeding and reproduction of deteriorating animal breeds, and these efforts were supported by education and economy. During the Second Constitutional Monarchy period, the political cadre resorted to new regulations in animal husbandry. However, the implementation of a new order in animal husbandry was not fully possible under the special conditions brought about by the Balkan, First World and Independence Wars.Ideas about the direction in which the livestock breeding in the Republican era would progress matured at the Turkish Economy Congress. This has brought about new changes. Breeding, reproduction and fight against epidemic animal diseases were accelerated. Institutions such as hara, cow sheds, stallion depots and corrals, which were established with state support, have led to a year-on-year increase in the number of livestock. The animals raised there were used to breed the livestock of local breeders. In order for the people to feel the great changes taking place in the country and to encourage them to raise livestock, it was necessary to carry out a holistic study by extending animal husbandry to areas such as education, health and economy. For this, new and modern education and health institutions related to animal husbandry were opened. With the First and Second Five-Year Industrial Plans, animal husbandry was brought together with the economy.
Collections