Avrupa Birliği'ne katılım sürecinde Türkiye'deki korunan alan yönetiminin doğa koruma kapsamında değerlendirilmesi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Doğanın korunması yönündeki çabalar oldukça eski tarihlere dayansa da, doğal kaynakların, ekosistemin ve kültürel değerlerin korunan alanlar aracılığıyla belirli bir sistematik ve yasal düzenlemeler kapsamında muhafaza edilmesi ve sürdürülebilirliklerinin sağlanması özellikle son yüzyılda yaygınlaşmıştır. Kurulduğunda ortak pazar yoluyla ekonomik çıkarlara odaklanan Avrupa Birliği (AB) de, özellikle 1972 Stockholm Konferansı sonrası uygulamalarında, doğa koruma ve çevre politikalarını mutlaka dikkate alan bir yapıya dönüşmüştür. AB'nin çevre politikaları da aday ülke statüsünde bulunan Türkiye için yönlendirici bir etkiye sahip olmuştur.Bu çalışma, Türkiye'nin AB'ye katılım sürecinde korunan alan yönetimine ilişkin kurumsal yapılanması, yürürlüğe koyduğu yasal düzenlemeler ve uyguladığı projeler ele alınarak, AB doğa koruma müktesebatına uyumlaştırma çalışmalarını, eksiklikleri ile birlikte genel bir çerçevede görebilmek ve bu yönde atılacak adımlar hakkında sınırlı da olsa katkı sunabilmek amacıyla hazırlanmıştır. Türkiye'nin yalnızca AB'nin yönlendirmesi ile değil, dünyadaki gelişmelere paralel olarak da çevre politikalarında ve korunan alan yönetim faaliyetlerinde bir takım ilerlemeler kaydettiği görülse de korunan alanlarda etkin, katılımcı ve sürdürülebilir bir yönetimi sağlayabilmesi ve taahhütlerine uyan bir ülke olduğunu göstermesi adına, korunan alan statülerini uluslararası kategorilere uygun olarak belirlemesi ve özellikle Natura 2000 alanlarına ilişkin kurumsal çerçeveyi hızlıca oluşturarak yeteri kadar kaynak aktarımını sağlaması başta olmak üzere vakit kaybetmeksizin AB doğa koruma mevzuatını iç hukuka aktarması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Although the efforts for the protection of the nature date back to ancient times, the preservation and sustainability of natural resources, ecosystems and cultural values through protected areas within the scope of certain systematic and legal regulations has become widespread especially in the last century. The European Union (EU), which focused on economic interests through the common market when it was founded, has also turned into a structure that takes nature protection and environmental policies into account, especially in its implementations after the 1972 Stockholm Conference. The environmental policies of the EU have also had a guiding effect for Turkey, which is a candidate country.This study has been prepared in order to see Turkey's harmonization efforts with the EU nature protection acquis in the process of Turkey's accession to the EU in a general framework, together with its shortcomings, and to make a limited contribution to the steps to be taken in this direction by considering the institutional structure of Turkey's protected area management, the legal regulations it has put into effect and the projects it has implemented. Although it is seen that Turkey has made some progress in environmental policies and protected area management activities not only with the guidance of the EU, but also in parallel with the developments in the world, in order to provide an effective, participatory and sustainable management in protected areas and to show that it is a country abiding by its commitments, It has been concluded that without wasting time, it is necessary to transpose the EU nature protection legislation into domestic law, particularly designating the protected area statuses in accordance with international categories and providing sufficient resource allocation by rapidly creating the institutional framework especially for Natura 2000 areas.
Collections